Şükrü BULUT |
|
Doğudan batıya imsak… |
Almanya’ya işçi olarak giden bir Bektaşi’den duymuştum. Almanların her sene Aralık ayı sonunda noeli kutlamalarına o kadar özenmişti ki.. Muharrem oruçlarının da belli bir mevsim ve tarihte yapılması için kendince epeyce uğraşmıştı. Muharrem orucu Kuzeyin kısa ve soğuk günlerine tahsis edilseydi Ramazan orucu için de aynı çareyi düşünenler olur muydu? Hıristiyanların kar manzaralı noellerine özenenlerin cehaleti, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika ve Avustralya İsevîlerinin noeli Aralık sonu da olsa “sıcak yaz günlerinde” yaşadıklarını bilmelerine mani olmuştu. Yaklaşık on beş sene önce Avustralya’da iken, Köln ile Melbourne Ramazanlarını karşılaştırmıştım. Yılın en kısa ve serin günlerinde oruç tutan Avrupa’ya karşın Melbourne yazın en hararetli zamanını yaşıyordu. Şu Ramazan'da ise aksini yaşıyoruz. Ramazan’ın Sahibi, kullarının onu yılın dört mevsiminde ve her ikliminde karşılayıp hemhal olmasını istedikten sonra, kullara itaatten öte ne düşebilir ki... O kadar lâtif ve merhametli geçişlerle insanı oruçla mevsimlerle kucaklaştıran Rabbimizi, iftar sofralarımızı sırasıyla dört mevsimin yiyecekleriyle süslüyor. Yazın karpuzunu, güzün ayvasını, kışın portakalını ve ilkbaharın madımağını bin bir hikmetle kullarına yediren Rabbimizin hikmetini, adalet ve rahmetini Ramazan-ı Şerif daha da ortaya çıkarmıyor mu? İmsak doğudan mı başlar? Hangi doğu ve kime göre? Medinet’in Nebi’yi esas alırsanız, Cebel-i Nur doğu mu olur? Doğu mefhumu da değişti. Yalnızca İran ve Pakistan kalmadı doğumuzda. İndo-Malaya coğrafyası kadar Avustralya da doğu değil mi? Öyle ise imsak doğudan başlar. Doğudan batıya Ramazan-ı Şerif, tek tek şeytanları zincire vurur, kötü yolları tutar ve meleklere “ruhların bayramını fısıldar… Sakın batı bu tesbitimize incinmesin.. En batıda dahi bir “doğu” yok mu? Yerküremizde imsakın bir salise bile boş kalmadığını düşündüğümüzde, doğusuz diyar olmadığını söyleyebiliyoruz. Bediüzzaman Hazretleri Ramazan-ı Şerifin İslâmın en büyük şeairlerinden olduğunu söylüyor. Ramazan orucunun hikmetlerinin en tatlı, doyurucu ve karşıtlarını susturucu şekilde anlatıldığı risâledeki nüktelerin sonlarında yapılan ikaz, beni hep endişelendirmiştir. İslâm milletini temsil eden şeaire hürmetsizliğin cezasını hep dinin Sahibi verdiğine göre, Ramazan-ı Şerife yapılacak hürmetsizliğin bizi tedirgin etmemesi mümkün değildir. Mevsimin yaz olması, çeşitli geçersiz korku ve komplekslerle Müslümanların “Ramazan şeairini” yeterlice dalgalandıramamaları bu cephede zaafiyet oluşturursa, insafsız din ve insaniyet düşmanları cemiyeti kolayca tahrip edebilecekler. Bayrağa, vatana ve temel insanî hürriyetlere gösterilen saygının Ramazan-ı Şerife gösterilmesi, cemiyetin iç barışına katkı sağlayacaktır. Bu hususta inandığını yaşayan Müslümanların müteyakkız ve mutedil olmaları gerekiyor. Cehaletten, vahşilikten veya adavetten doğan “Ramazan-ı Şerif hürmetsizliklerine” karşı ikaz ve savunma vazifelerini yapmaları onların imanlarının bir neticesidir. Avrupa’da Hıristiyanlığın değerlerine, Hindistan’da Hindu veya kıt’a Çin’de Budizm değerlerine saygısızlık gösteren, toplumun genel düzenini bozmakla suçlanır. Müslüman Türkiye’deki mü’minlerin Avrupa İsevîleri kadar inançlarından dolayı hassasiyet göstermemeleri, milletçe bir ayıp olarak değerlendirilmelidir. Cemiyetin iç barışı için temel hak ve insanî değerler noktasında dikkat edeceğimiz kırmızı çizgilerimiz arasında “din” önde geliyor. Oruç tutmamak ile oruçlunun gözüne baka baka yiyip-içmek farklı şeylerdir. Bırakınız Müslümanlığı, insan olarak düşündüğümüzde bile ikincisinin bir ahlâksızlık olduğunu göreceksiniz. İnsanî şefkat, merhamet ve hürmet oruçluların arasında yiyip-içmeyi kabul etmez. Doğudan batıya gecelerimizin aydınlandığı ve günlerimizin huzur ve sükûna büründüğü bu mevsimin mahiyetini bilmeyenlere anlatmak en önemli vazifemiz. 29. Mektubun ikinci kısmını milletlere, coğrafyalara ve sınıflara göre şerh ederek izah etmenin, en az Ramazan'da bütün zamanını Kur’ân okuyarak geçirmek kader manevî ecirlere vesile olacağını siz de düşünmüyor musunuz? Dünyanın küçücük bir mescide dönüştüğü şu zamanda, insanlığa Ramazan'ın güzelliğini anlatmaktan öte ne olabilir ki... 24.08.2009 E-Posta: [email protected] |