Vehbi HORASANLI |
|
Jet imamlar yerine |
Mübarek Ramazan ayını idrak ediyoruz. Bu nurlu ayda gönüller huzur bulup kalplerimiz ferahlıyor. Bu arada şeytan boş duracak değil ya her ne kadar eli kolu bağlanmış olsa da o da yine boş durmuyor. Ramazan ayının en önemli meyvesi oruçtur. Orucun faydaları saymakla bitmez. Lâkin Ramazan ayının bir başka güzelliği de teravih namazlarıdır. Camilerimiz boş yer kalmayacak kadar dolar. Dillerimiz Kur’ân’la, namaz tesbih ve duâları ile hatta teravih namazı aralarında okunan ilâhilerle coşar. Oruçlu insanlar adeta bir melek vaziyetine girerler. Namazlarını kılamayan bazen ancak Cuma’lara gidebilen kardeşlerimiz, bu ayda teravih namazlarını kaçırmazlar. Özellikle jet imamların bulunduğu cami ve mescidler bir başka şenlik görüntüsü içine girer. Bu camilerde adım atacak, secde edecek yer bulamazsınız. Bu durum size ilginç geldi mi? Sizi bilmem, ama ben çok şaşırıyorum. Burada büyük bir yanlışlık var. Ama nedense kimsenin dikkatini çekmiyor. Yıllarca benim de dikkatimi çekmemişti. Lâkin bir Arap ülkesinde birkaç defa teravih namazı kılınca bende jeton düştü. Bazı yanlışlıkların farkına vardım. Becerebilir miyim? Bilmiyorum lâkin dilim döndüğünce bu yanlışlıkları anlatmaya çalışayım. Her şeyden önce namaz dinin direğidir. En az oruç kadar hatta ondan bile daha önemli bir farzdır. Kur’ân’da yüzden fazla âyette namaza emredilmektedir. Sağlık durumu elverişli olmayanlar fidye verip oruç farzından kurtulabilir, ama namazın yerine fidye falan da verilmez. Her insana kadın olsun erkek olsun farz-ı ayn’dır. Ben bugün kılmayayım veya akşama hepsini birden kılarım gibi bir düşüncesi de yanlıştır. Hangi hoca veya kim böyle söylüyor, bilmiyorum ama bu tarz alışkanlıkları olan çok insan tanıyorum. Namaz, vakti girilince kılınır, bu kadar. Eğer uyumuş kalmış isen işte o zaman kaza edebilirsin. Ama “Dur şu işi bitireyim sonra kılarım” diye düşünmek büyük bir aldanıştır. Eğer hayatî derecede önemli bir sebep varsa veya seferî durumlarda bazı kolaylıklar vardır. Meselâ öğle-ikindi ile akşam-yatsı namazlarını birleştirmek gibi. Gerçi Hanefi mezhebinde, buna dahi cevaz yoktur. Lâkin diğer hak mezhepleri taklit ederek mesuliyetten kurtulabiliriz. Şimdi, “Dinde zorlama yoktur, biz insanlara namaza başlamaları için böyle kolaylıklar gösteriyoruz” diye söyleyenlere birkaç sözüm var. Evet, “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” sözü Peygamberimize (a.s.m.) aittir. Baş göz üstüne aynen kabul ediyoruz lâkin bu şekilde yaklaşanlar namazı kolaylaştırdıklarını zannederken aslında zorlaştırdıklarının farkında değiller. İnsan beş vakit namazını kılmaya başladı mı, tövbe billah bir daha kolay kolay bırakamaz. Namazın içindeki büyük ruhanî lezzetten başka öyle büyük bir güç ve iman vardır ki, insanı namaz kılmaya adeta zorlar. Düzenli namaz kılan bir insana yapılabilecek en büyük işkence onu namazdan alıkoymaktır. Namazını kılamayan insan neredeyse boğulacak gibi olur. Bunun detayına girmeyelim, zira hemen hemen herkes aynı konuda hemfikirdir. Biz sadece yanlışlığa değinelim. Evet yanlışlık, namazın önemini kavrayamamaktan doğuyor. Namaz dinin direğidir. Dolayısı ile namazın önemini anlatan başta Risâle-i Nur’lar olmak üzere kitapları bol bol okumalıyız. İkincisi teravih namazı gibi sünnet namazları kolaylaştırmamız gerekiyor. Teravih namazını 20 rekât kılmak mecburi değildir. İsterseniz 8 rekât olarak da kılabilirsiniz. 20 rekât kılmak ile 8 rekât kılmak arasında sadece daha fazla sevap alma farkı vardır. Fakat yine de teravih namazından elde edilecek huzur kazanılmış olur. Sözü uzatmayayım. Bizde de en azından bazı cami ve mescitlerde böyle jet imamların kıldırdığı teravih yerine Arapların çoğunda olduğu gibi 8 rekât namaz kılmanın çok daha isabetli olacağını düşünüyorum. Zira benim de çocukluğumda yaşadığım gibi camiye ilk defa gelen çocuklar 33 rekât gibi genç ve çocuklara ağır gelebilecek bir ibadet ile karşılaşıyorlar. Bu durum namaz kılmanın çok zor olduğu düşüncesini doğuruyor. Hiç unutmam, bir askerî gemide komutanım bana “Namaz kılmak güzel de fakat çok zor geliyor” demişti. Belli ki namazı sevdirmek yerine bu şekilde camilerimizde yaptığımız gibi güçleştiriyoruz, zorlaştırıyoruz. Aslında bu davranışımızla sünneti uygulamıyor bilâkis zorlaştırdığımız için karşı geliyoruz. Hem de yapılması gereken sadece 20 rekât değil, bazı camilerimizde 8 rekât teravih kılınmasıdır. Özellikle de jet imamların camilerinde. İsteyen gitsin hatimle kılınan teravihleri kaçırmasın. Neticede bir sünnet sevabı kazanacaktır. Amma, unutmamak gerekir ki 5 vakit farz namazın yerini hiçbir sünnet dolduramaz. Biz istediğimiz kadar teravih kılalım, bir vakit namazımızı kılmadı isek büyük bir zimmet suçu işlemiş oluruz. (Zimmet, bir çeşit hırsızlık demektir) İmanlı insanlar için bu durum büyük bir günahtır. Çocuklarımızı namaza alıştırmak, hatta onu sevdirmek en büyük görevlerimizden birisi olmalıdır. Kaldı ki çocuk ruhlu o kadar yetişkin insan var ve namazın kıymetini bildiği halde onu eda edemeyen o kadar gafiller var ki, bu halden hepimizin utanması lâzım. Elbette bu büyük yanlışta Diyanet camiasının büyük payı vardır. Kaş yapayım derken göz çıkarmaya benzeyen bu teravih konusuna dikkat edilmesi lâzım. Yahu, bu imam efendiler hiç mi yurt dışında nasıl kılındığını bilmiyor? Orada nasıl teravih kılınır? Bu işin farzı nedir? Sünneti nedir? Namazı nasıl sevdiririz? İnşallah, bu yazı bazılarını düşündürür. Eften püften konular ile meselâ çevreyi temiz tutalım diyerek başka bir farz olan Cuma hutbelerini zayi etmemeliyiz. Namaz gibi çok önemli bir konuda gerçekten önemli vazifeler dururken siyasetten politikadan bahsetmek en hafif ifadesiyle dini hafife almaktır, vesselâm… 24.08.2009 E-Posta: [email protected] |