Ahmet DURSUN |
|
Ramazan fotoğrafı |
ürkiye teneffüse çıktı adeta. Bilmem fark ettiniz mi? Onca gerginliğe, toplumu geren onca çığırtkanlığa rağmen, Ramazan-ı Şerif’in sıcak yüzü, herkesi kucaklayan şefkatli kolları, çıkmaz sokaklarda dolaşan, daraldıkça daralan Türkiye’ye nefes aldırdı. Onca sıkıntılara, bitmez sanılan dertlere, çözülemez denilen problemlere, eyvahlara-âhlara rağmen yüzler bu ayda biraz daha fazla gülüyor, gönüller huzuru tadıyor. Açılımlarla ülkenin neşter bekleyen meselelerine el atmaya çalışanlarla bunlara köstek olmaya uğraşanlar bilmem bunu fark ettiler mi? Her gece teravihlerde camileri dolduran, renkleri, dilleri, sosyal statüleri farklı onca insana aynı seccadeye baş koyduran, aynı hislerle aynı Kâbe’ye yönelten his; sakın Kürt açılımında aranan yol haritası olmasın. Sakın, aynı anda milyonları aynı duygu ve düşüncelerle bütün problemlerini bir kenara iterek aynı Allah’a duâ ettiren, kalpleri Vedud’a döndüren olgu ülkemizin aranan reçetesi olmasın. Bedbinliğin eksik olmadığı ülkemin her yanına bugünlerde serpilen neşe huzmelerini görebiliyor musunuz? Bir iftar çadırına uğrayın isterseniz. Irkçılığın, laikçiliğin, devletçiliğin, bilmem neciliğin kapısından giremediği bu yerlerde ülkemin paylaşmaya hazır şefkat kollarını görün. Huzuru arayan kalplerin hangi hislerle aynı anda çarptığını anlamaya çalışın. Buralarda konuşulanlara kulak misafiri olun. Ülkenin farklı yanlarını birleştiren, farklı renkleri aynı tuvalde toplayan, farklı illeri farklı dilleri aynı masada buluşturan olguyu anlamaya çalışın. İsterseniz bir seyahate çıkın. Doğu Beyazıt’tan başlayın, Ağrı’dan Erzurum’a; isterseniz daha güneyden, Urfa’dan çıkın yola. Bitlis, Diyarbakır, Siirt, Antep, Mersin… yolunuz nereye düşerse… Bu ayda ülkenin bir fotoğrafını çekin, insanlarla bu ayda bir konuşun, ne istediklerini sorun. En doğuyu en batı ile birleştirmenin yolunu görün. İnsanların yüzünden okunan mutluluğu görün, bu mutluluğun sebebini sorun; bu fotoğrafı anlamaya çalışın. Bir yerlere misafir olun, bilmediğiniz bir camiye uğrayın, bilmediğiniz bir yerde iftar açın… Sadece Kürt meselesinin değil, diğer meselelerin de nasıl çözüleceğinin ipuçlarını da mutlaka göreceksinizdir; bazıları görmek istemese de… Zaten ihanetin bu topraklara en alâsı bu yolla olmamış mıdır? Akılcılık adına aklını seyahate çıkartanlar dünyayı kazanmak için dini rüşvet vermişlerdir de dünyayı da kazanamamışlardır. Türk’ün Türk’ten başka dostu olamayacağını dayatanlar Orta Asya’dan imparatorluklara uzanan yolculuğun nasıl gerçekleştiğine dair kafa yormamışlar, Cumhuriyet’in başlangıcına yol açan yedi düvelin nasıl bu topraklardan kovulduğunu anlamak istememişlerdir. Sonuç? Bugün yaşananlar yâd-ı Mevlânın bu topraklardan silinme arzusunun mücessem hali, cins atlarda aranması gereken bir safkancılığın trajikomik sonucu değil midir? İdrakimize giydirdiğimiz deli gömlekleriyle, bedenimize biçilen milliyetçilik elbisesiyle müzmin hastalıklarımızın temelini atmadık mı? Ramazan fotoğrafı çok şeyler anlatıyor aslında. Bu fotoğraftaki paylaşmayı, sevgiyi, şefkati, şükrü, kardeşliği, ahde vefayı, birlik duygusunu, coşkuyu anlamamak, bu fotoğrafın işaret ettiği birlik ve beraberlik yol haritasını görmemek mümkün mü? Şüphesiz, Bediüzzaman’ın “Şark’ı ayağa kaldıracak din ve kalptir” sözü bir tavsiye ya da tesbit olmaktan çok ötedir. Bu söz ruhu çalınmış bir milletin ruhunu özüne döndürme feryadıdır. Şark biziz. Şark ülkemdir, Şark bütün İslâm âlemidir ve ülkemle birlikte İslâm âleminin özlenen geleceği bu Ramazan fotoğrafında yer almaktadır. Görmek isterseniz, buyrun dikkatli bakın. 25.08.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (04.08.2009) - Şeytanın avukatlığı (28.07.2009) - Eğitimsiz eğitim yahut ihanetin bir başka boyutu (21.07.2009) - Bize neler olmuş? (16.06.2009) - Hayır, böyle olmayacak! |