Mehmet KARA |
|
Fuar ve açılım… |
Kur’ân ayı Ramazan’ın huzur iklimini yaşadığımız şu günlerde Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde kitap fuarları düzenleniyor. 28 Şubat sürecine kadar “Dinî Yayınlar Fuarı”, sonrasında ise “Kitap ve Kültür Fuarı” adına dönüştürülen fuar, önceki gün Ankara’da, dün de İstanbul’da açıldı ve 15 Eylül’e kadar açık kalacak. Kitap fuarları kitapla okuyucuyu buluşturması açısından son derece önemli. Diğer önemli bir tarafı da 28 yıldır geleneksel hale gelmesi. Yani çeyrek yüzyılı aşan bir süredir okuyucu ile kitap, Ramazan ayında buluşuyor. Ancak burada olumsuz olan tek şey, her geçen yıl okuyucu sayısının azalması. Bu yapılan araştırmalarda da ortaya çıkıyor. * * * Ankara’daki fuarın açılışını “demokratikleşme açılımı”nın koordinatörlüğünü de yürüten İçişleri Bakanı Beşir Atalay yaptı. Atalay, okuma ile birbirini anlama ve paylaşmanın paralel birbirini tamamlayan ilişkisi olduğunu söyledi. “Okuyan ve düşünen daha fazla anlar. Çok okumaya ihtiyacımız var” derken, konuyu demokratik açılıma getirdi. “Birbirimizi daha az anlıyorsak veya hiç anlamıyorsak temelinde bunlar yatıyor. İyi anlamayınca da yeterince sevmeyebiliyoruz. Az anlayış, yeterince anlamama, dinlememe o diyalogları kesiyor, kapıları kapatıyor” diye konuşurken, duâsını da şöyle dile getirdi. “İnşallah bu Ramazan ayı ruhlarımızı inceltir. İnsan sevgimizin artmasına ve birbirimizi daha iyi anlamamıza yardım eder ve daha fazla diyalog içinde olmamıza ve kendi sorunlarımızı kendimizin çözmesine katkı verir…” İki haftadır yazılarımızda Beşir Atalay’ın dikkatine bazı şeyler yazıyoruz. “Güneydoğu sorunu konuşulurken din faktörü, kardeşlik duygusunun pekiştirilmesi açısından Bediüzzaman’ın görüşleri önemlidir” diyoruz. Atalay fuarın açılışından sonra stantları tek tek gezerken, Yeni Asya Neşriyat standına da gelmesi bu yazdıklarımızı kendisine söyleme fırsatını verdi. Dar bir zamana geldiği için bir dakikalık sürede söyleyeceklerimizin tamamını söyleyemedik, ancak söyleyeceklerimizin asıl kaynağı olan Bediüzzaman’ın Münâzarât isimli eserini kendisine vererek, “Said Nursî’nin Güneydoğu meselesine bakışı ve çözüm önerilerini içeren görüşleri bu kitapta” diyebilme fırsatımız oldu. Bakan’a bir de “Eski Said Dönemi Eserleri” kitabını takdim ettik. Bakan teşekkür ederek Cuma namazı için Kocatepe Camiine girdi. Kardeşliğin yeniden tesis edilmesi içinde en büyük reçetelerden birisi de Sayın Bakana takdim ettiğimiz eserlerde mevcuttur. * * * Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu da açılışta yaptığı konuşmada Bediüzzaman’ın yaklaşık 100 yıl önce söylediği bir gerçeği dile getirdi. (Bildiğiniz gibi Bediüzzaman Hazretleri din ve fen ilimlerinin beraber okutulacağı ve Van, Bitlis ve Diyarbakır gibi illerde “Medresetü’z Zehra” adıyla bir üniversitenin kurulması için girişimlerde bulunmuş, ancak değişik mülâhazalarda kurulamamıştı.) Bardakoğlu da yaptığı konuşmada, “Keşke fen bilimleri ile sosyal bilimler arasında dengeyi kurabilseydik. Keşke bilgi ile hikmet arasında dengeyi kurabilseydik” diyerek bu eksikliği vurgulamış oldu. İşte Bediüzzaman’ın Güneydoğu için ortaya koyduğu formülü: Bediüzzaman önce üç problemi ortaya koymuş. Bunları “cehalet, zarûret (fakirlik) ve ihtilâf (ayrılık)” olarak açıklamış, çaresini ise “san’at, mârifet (ilim) ve ittifak (birlik ve beraberlik)” olarak saymıştır… Kitap fuarından yansıyan demokratik açılımın özeti şuydu: Kardeşlik, kardeşlik, kardeşlik… 30.08.2009 E-Posta: [email protected] |