S. Bahattin YAŞAR |
|
İtiraf istiğfarı, istiğfar istiazeyi; o da affı netice verir |
İyi olması istenen insan iyileştirilebilir Yaşı ilerlemiş insanlara olumlu, olgun davranış yakışıyor. Böyle bir beklenti de abes değil. Ama gelin görün ki bu hep böyle olmuyor. Bazen yaşı ilerlemiş insanlardan, yaşına, başına uymayan davranışlar görmek mümkün olabiliyor. Bunu da anlayışla karşılamalı, çünkü neticede yaşı, yaşadıkları ne olursa olsun, muhatabımız ‘insan’dır. Böyle durumlara karşı yapıcı çabayı, duâyı arttırmak gerekiyor. Ya bir de böyle insanlar, yakın akrabalarımız, sürekli görüşmek, konuşmak durumunda olduğumuz büyüklerimiz veya manevî hizmetlerdeki arkadaşlarımız olursa, o zaman iş iyice zorlaşıyor. Gerçi muhatabımız kim olursa olsun, insanı önce insan olarak değerlendirmeliyiz. Hatalar, kusurlar, yaşıyla uyuşmayan davranışlar olabilir. İnsanın şartları ve taşıdığı sıfatları ne olursa olsun, önce insan olduğu unutulursa, ondan südur eden hatalar, kusurlar abartılır. Birlikte bir yürüyüş içerisinde olduğumuz insanlarla yapılacak faaliyetleri bu zaviyeden ele almalı ve ‘hüsn-ü zan, adem-i itimat’ kuralını göz ardı etmemeliyiz. Yani maddî ve manevî büyük işler yapıyor olduğumuz insanlarla ilişkilerimizde, mümkün mertebe hataları ortadan kaldırıcı, yapıcı bir rol taşımalıyız. Çünkü yapacağımız işler büyüktür. Yoksa o büyük işleri, küçük hatalara kurban etmiş oluruz ki, bu da her iki taraf için büyük bir kayıp olacaktır. İnsanlarla ilişkilerde ‘hasenatı seyyiatına galebesi’ne bakmak daha sağlıklı olacaktır. Zaten, insanların hatalarına yoğunlaşıldığında iyilikleri-sevapları; iyiliklerine-sevaplarına yoğunlaştığınızda ise hataları küçülecektir. O zaman, iyi olması istenen insanın iyileştirilmesi mümkündür. ‘İyisin iyisin’ diyelim bakalım neler olacak?
Yaşanan her hatırada bir takım dersler vardır Önce ifade etmek gerekir ki, başımızdan geçen hatıralar pek çok hikmete binaen başımıza gelmiştir. O yaşananlardan alınacak dersi unutmamak esastır. Hatalar ve sevapların yaşı başı olmaz. Her yaşta hata ve sevap mümkündür. Ayrıca hata edeni sadece o hatasıyla ele almak, masum sıfatlarına haksızlık olur. Bu zaviyeden baktığımızda, aşağıda anlatılacak hatırayı da dikkate alarak, çevremizdeki insanlara, büyüklere, dostlara ve arkadaşlara bu gözle bakabiliriz. Yani her yaşta, her insan, her vakit bir hatanın kurbanı olabilir. Belki böyle bir durumda bize düşen, insanları hatasızlık yaklaşımı içerisinde değerlendirmek değil, her insan hata edebilir diyerek, o hatadan o insanın kurtulması için yapılabilecek en uygun adımı atmaktır.
Her insanın zayıf kaldığı noktaları mutlaka vardır Tatilde bazı dostlarla birlikte, neşe içerisinde vakit geçiriyoruz. Sohbetin bir bölümünde itiraflar başladı. Herkes kendince hayatını ciddî etkilemiş olayları ve kendisinin aşamadığı duyguları ortama sunuyor. Hem de anlatılanlar ve yaşanan duygular o ortamdaki insanlarla da alâkalı olabiliyor. Neşeli bir havada olsa da, anlatılanların duygu derinlikleri ciddî boyutlarda. Bu anlatılanların böyle bir ortamda ifade edilmesi daha sağlıklı. Başka ortam ve şartlarda olsa, bu anlatılanlar daha dalgalı sonuçlar doğurabilir.
“Şükür ki, 15 yıldır zihnimde taşıdığım yükü indirdim” 60’lı yaşlarda, emekli olan beyefendiye itiraf sırası geliyor. “15 sene önceydi. Bir cami açılışında bulunuyorduk. (Bahsi geçen kişi o an orada) İkimiz birlikte gitmiştik. Ayakkabılarımızı çıkardık ve ayakkabılığa koyarken, ben her halde kendi ayakkabımı koyabilmek için, oradaki ayakkabıları sağa sola itelemişim. Sen bana dedin ki, “O sağa sola itelediğin ayakkabılardan birisi sizin olsaydı, böyle bir pozisyona razı olur muydun? O ayakkabılarının düzeni bozulan insanlar biraz sonra camiden çıktıklarında senin hakkında ne düşünecekler?” Ve itiraf sürüyor… “Bu cümleleri sen bana ilettikten sonra, adeta sen benim için bir imtihan sebebi oldun. Ne zaman seninle karşılaşsak, hemen bu cümleler aklıma geliyor ve tüylerim diken diken oluyor. Ne yaptımsa bu düşünceleri içimden atamadım. O gün bu gündür senin bütün cümlelerini ‘su-i zan’ içerisinde dinledim ve değerlendirdim. Çok işleri de seninle birlikte yapmak durumunda kaldık, ama yine de bu düşünceleri ben üzerimden atamadım. İşte ortamı oldu, şimdi ben bunları paylaşıyorum. Şükür ki, 15 yıldır zihnimde taşıdığım yükü indirdim.” Evet, bu cümleler gerçekten yaşanmış cümleler olarak herkesi şok etmişti. Bir insan nasıl 15 yıl boyunca böyle bir hatırayı içinde taşıyabilirdi? İnsanın içinde böyle birkaç tane yükü olsa, hayatını kendisi çökertir. Bu hatıra bize bir şeyi daha öğretiyordu. İnsan her yaşta insandır. Küçük yaşta çocuklar birbirlerine küsebildikleri, küçük şeylere takılabildikleri gibi, büyük insanlar da bazen küçük şeylere takılabiliyorlar. Hatta bazen çok küçük şeyler için çok büyük sonuçlu adımlar atabiliyorlar.
Güzel bir kapanış gerekiyor Hakkında bu itiraf dile gelen kişi adeta şaşkınları oynadı. Ama böyle bir düşüncenin dışavurumu için sevindi. Hakkında 15 yıldır su-i zan taşınan kişi, ayağa kalktı ve “Efendim, yaşananlar ne olursa olsun, güzel ve anlamlı bir kapanış yapmalıyız. Dersi alınan hiçbir şey olumsuz değildir. Biz de bu yaşadıklarımızdan derslerimizi İnşallah alırız. Neticede hepimiz iman kardeşiyiz. Gelin kucaklaşalım ve helâlleşelim” dedi. Bu teklif çok anlamlı ve güzeldi. Hakikaten herkes bu teklife sıcak baktı ve herkes o anda, önce hatırayı yaşayanlar sonra da ortamdaki arkadaşlar kucaklaştılar ve helâlleştiler. Neticede suçunu itiraf eden, istiğfar edecektir. İstiğfar eden, istiaze (sığınma) edecektir. İstiaze eden de, affa müstehak olacaktır. Yoksa itiraf etmese, istiğfar etmeyecek, istiğfar etmese, istiaze etmeyecek ve şeytanın maskarası olacaktır. Anlaşılan yaşanan hiçbir şey anlamsız değildir. Her yaşananın kendi içinde pek çok dersleri vardır. Allah hepimizi nefis ve şeytanın şerrinden muhafaza eylesin. Amin. 06.09.2009 E-Posta: [email protected] |