08 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Bu evlere güneş de girmiyor, doktor da

Ziyaretimizin üçüncü günü Trablus Şam şehrine 7 km mesafede bulunan ve yaklaşık 25 bin mültecinin barındığı Bedavi kampına gidiyoruz.

İHH’nın partner kuruluşu Cemiyyetül Hayriye’nin şubesini ziyaret ediyoruz. Dernek görevlisi bize kampı gezdiriyor.

Bu kampın da diğer kamplardan farkı yok. Kampın bir kaç girişi var ve tüm girişler silâhlı Filistinliler tarafından korunuyor. Kampta yaşanan küçük anlaşmazlıklar bu gruplar tarafından çözülüyor. Diğer büyük asayiş olaylarına ise Lübnan Hükümeti kolluk kuvvetleri müdahale ediyor. Bu durum diğer kamplar için de geçerli. Buradaki mülteciler kıt imkânlarına rağmen evlerini, geçtiğimiz yıl yaşanan çatışmalardan sonra Nahrül Barid kampını terk etmek zorunda kalan mültecilere açmışlar. Kamp o kadar dolu ki mülteciler, şehrin içinde bazı binaların garaj, depo veya bodrumlarına, okullara yerleştirilmişler. Evlerin çoğu güneş almadığı için hasta olanların sayının çok, özellikle de şeker hastalarının fazla olduğunu öğreniyoruz. Mültecilerin sağlık hizmetlerine ulaşma imkânları da bir hayli kısıtlı. Lübnan’da şahit olduğumuz tezat durumlardan biri de; mülteci kamplarında güneşe hasret bir hayat sürülürken, kamp dışındaki evlerin güneşten korunmak için balkonlarını perdelerle kapatmalarıydı.

CENAZELERİNİ GÖMECEK YERLERİ YOK

Mültecilerin sıkıntısı adeta öldükten sonra da devam ediyor. Mezarlıktaki yer sıkıntısı sebebiyle cenazelerini, eski mezarları yeniden kazıp defnettiklerini öğrenince irkiliyoruz. Kamp içinde kendi kendilerine yetmeye çalışan Filistinliler bir sağlık merkezi, bir tane İşitme, Duyma ve Zihinsel Engelli çocuklar için Eğitim Merkezi ve kamptaki yetimlerin barındığı bir yetim evi kurmuşlar.

NAHRUL BARİD KAMPINA

GİRMEMİZE İZİN VERİLMİYOR

Dağıtımın yapılacağı Nahrul Barid kampında, geçtiğimiz yıl Lübnan ordusu ile bazı silahlı mülteci gruplar arasında çatışmalar yaşanmıştı. Lübnan ordusunun günlerce bombaladığı kampta yaşayan yaklaşık 40 bin mülteci evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Çatışmaların bitmesinin ardından mültecilerden yaklaşık 15 bin kişi evlerine dönmüş. Kampa giriş çıkış yasak. Tüm müracaatlarımıza rağmen kampa girişimize izin verilmedi. Çatışmalar sonrasındaki yıkımı, kampın dışından görmek mümkün. Gıda yardımlarını İHH’nın partner kuruluş buradaki ailelere dağıttı.

TARABLUS ŞAM’DA

SUNNÎLER AĞIRLIKTA

Ülkenin kuzeyindeki Trablus Şam, ağırlıklı olarak Sünnî Müslümanların yaşadığı bir şehir. Ülkenin en fakir bölgesi. Buradaki yapılarda da hala iç savaşın kirli izleri duruyor. Şehirdeki Osmanlı eserleri sayısı 100’den fazla. Bunlar arasında hanlar, kamu binaları çarşılar yer alıyor. Osmanlı’nın her padişahı neredeyse Lübnan’a bir eser bırakmış durumda. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan Trablus Kalesi, ülkenin en önemli tarihi eserlerinden biri. Trablus’ta bulunan Tel Meydanı ise Abdülhamid döneminde yapılmış. Şehrin belediye binası, kamu binaları da Osmanlı eseri. Şehirdeki mini turumuzun ardından tekrar Beyrut’a dönüyoruz.

KITIR MAYE ÇOK FARKLI

Lübnan ziyaretimizin son gününde Saida’ya yakın Kıtır Maye şehrine gidiyoruz. Kıtır Maye, rakımı yüksek, dağlık bir yer. Burada, nem az, hava sahil şeridine göre bir hayli serin. Etraf çam ormanlarıyla kaplı. Sahil şeridindeki lüksü burada görmek mümkün değil. Şehirde daha çok yerel motifler hâkim. Buradaki ilk durağımız Cemiyyütül Vai. Bu dernek, Lübnanlı düşkünlere ve yetimlere yönelik çalışmalar yapıyor. Bin 700 yetim çocuğun eğitim gördüğü dernek merkezinde, çocukları geleceğe hazırlamak adına önemli mesleki eğitim kursları veriliyor. Bunlar, el işçiliği, terzilik, kesim modelistlik, kuaförlük ve marangozluk eğitimi. Buradaki atölyelerde üretilen ürünler satılarak, derneğe ve çocuklara gelir sağlanıyor. Dernek merkezinin yanındaki büyük inşaat dikkatimizi çekiyor. Henüz ikinci katı tamamlanan inşaatın toplam 7 katlı olması planlanıyor. Derneğe ait bu inşaatın her katı, bin 200 m2 büyüklüğünde olacak.

Yaz tatili olması sebebiyle çocukların evlerinde oldukları söyleniyor. Buradan şehrin daha yüksek kesimlerine doğru yol alıyoruz. Zirveye yaklaştığımızda derneğe ait iki inşaat daha gösteriliyor. Dernek yetkilileri, bu inşaatların yapımında Kıtır Maye Belediyesi ve Dünya Bankası’ndan destek aldıklarını anlatıyor. Bu kısa turun ardından tekrar dernek merkezine dönüyoruz. Dernek merkezinde ihtiyaç sahibi ailelere gıda dağıtımımızı yaptıktan sonra iftarda buluşmak üzere Saida’ya iniyoruz.

TİKA, HASTANE YAPTIRIYOR

Saida’daki Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) tarafından Türkiye Travma ve Rehabilitasyon Merkezi inşaatını ziyaret ediyoruz. Bir yıl içerisinde tamamlanması planlanan 95 yatak kapasiteli hastanenin, savaştan etkilenenler için hizmet vereceği ifade ediliyor. Saida’da hediyelik eşya bakma için gittiğimiz çarşı, Mahmutpaşa’yı andırıyor. Tarihi çarşı, küçücük dükkânlarıyla adeta bir labirenti hatırlatıyor. Kasaplar, etleri hijyenden uzak, dolap yerine açıkta sergiliyor. Tavuklar ise oracıkta kesilerek satışa sunuluyor. Dönüşte, “Lübnan’a gittik de denize girmedik” demeyelim diye sahilde çoraplarımızı çıkartıp ayaklarımızı denize soktuk. Ramazan olduğu için plajlar bomboş.

YETİMLERİN OYUNLARINA

ORTAK OLDUK!

Yetim çocuklar ve aileleriyle ile iftar yapmak üzere Cemiyyütül Va’nin merkezine gittik. Lübnan mutfağı, Türkiye’nin güney bölgesine özellikle de Adana ve Hatay illeri ile benzerlik göstermekte. Kebap türü yemekler dikkat çekmekte. Meyve ve sebze ise bolca sofralarda yerini almakta. İftarın ardından çocuklarların oyunlarına ortak olup mutluluklarını paylaşıyoruz. Daha sonra Beyrut’a gitmek üzere yola çıktık.

Otele gelince Türkiye’ye dönüş içen bavullarımızı hazırlayıp, otel ile olan ilişiğimizi kestik. Saat 03.00’e gelirken havaalanına gitmek üzere taksi beklerken Mardinli Ali Bey geldi. Ali Beyin bizi uçağa kendisinin götürme istediğini kıramadık. Ali Bey, Lübnan’da doğmuş, ama ailesi Türkiye’de yaşıyor, bankacılıkla uğraşıyor. Türk Büyükelçiliği’nin buradaki Türklerle daha çok ilgilenmesini istiyor. Havaalanındaki işlemlerimizin ardından THY’nin 06.15 uçağı ile İstanbul’a hareket ettik.

—SON—

08.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (07.09.2009) - Lübnan'da Ramazan Coşkusu - 3 - AHMET TURAN SÖYLER

  (06.09.2009) - ŞATİLLA KAMPI, AÇIK HAVA MÜZESİ GİBİ - AHMET TURAN SÖYLER

  (05.09.2009) - Lübnan kendine geliyor

  (05.08.2009) - Tarihin derinliklerine girdik

  (04.08.2009) - ‘Elveda ey gelin libasını giymiş acûze-i şemta!’

  (03.08.2009) - Ayasofya Camiinde namaz kılacak yer yok

  (02.08.2009) - Çanakkale’de tarihimizi tekrar yaşıyorduk

  (01.08.2009) - Şehitler diyarı Çanakkale’deyiz

  (31.07.2009) - İnsan asıl vazifesinden uzaklaştıran sebepler çoğalmış

  (30.07.2009) - “CENNET BAHSİ”NİN YAZILDIĞI GECE

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.