Röportaj |
AHMET TURAN SÖYLER |
İsrail saldırıları bizi güçlendirdi - AHMET TURAN SÖYLER - BEYRUT |
HAMAS’IN LÜBNAN TEMSİLCİSİ DR. USAMA HAMDAN, İSRAİL’İN GAZZE SALDIRILARININ ARDINDAN FİLİSTİNLİLER ARASINDAKİ DAYANIŞMA VE DİRENİŞ İRADESİNİN ARTTIĞINI BELİRTEREK, “TAM BİR BİRLİKTELİK OLUŞTU. YARDIMLAŞMA DA KENDİ ARALARINDA GİTTİKÇE GÜÇLENİYOR” DEDİ. Gazze’deki son durumu ve HAMAS ile El Fetih arasında Mısır’da süren diyalog görüşmelerini, yaptığımız özel görüşmede HAMAS’ın etkili isimlerinden Lübnan temsilcisi Dr. Usama Hamdan’a sorduk.
22 gün süren İsrail saldırılarının ardından dış Gazze’de yaralarınızı sarabildiniz mi? Bu süreçte dünyadan destek alabildiniz mi?
Savaş sonrasının, manevî, ekonomik ve içtimaî olmak üzere üç boyutu var. Manevî olarak çok güçlüyüz. Savaşın kazanılmasında bu manevî güç etkili oldu. İslâm dünyasından da önemli destek gördük. Dışarıdan gelen baskılar İslâm âleminde verilen destekten dolayı zayıf düştü. Manevî olarak şu anki durumumuz çok iyi. İşgalin karşısında durumumuzu koruyabildik. İktisadî olarak ise durum oldukça zor. Kuşatma oldukça şiddetli. Ramazan’dan bir gün önce Mısır devleti, bin ton gıdanın geçişine engel oldu. Siyonistlerin kuşatmasını anlıyoruz, ama kuşatmanın bazı Arap ülkeleri tarafından yapılmasını bir türlü anlamıyoruz. Hele bir de Ramazan öncesi yapılmasını hiç anlamıyoruz. Filistin’in yeniden inşası ile ilgili, sınırdan herhangi bir şeyin geçişine izin verilmiyor. Savaşta yıkılan yerleri yapmak için inşaatlarda eski malzemeleri yani enkazı tekrar kullanıyoruz. Bu şekilde yeniden eski halimize dönmeye çalışıyoruz. Bunca hasarın oluşmasına rağmen insanlar arasındaki dayanışma ve direniş iradesi güçlü şekilde devam ediyor. Tam bir birliktelik oluştu. Yardımlaşma da kendi aralarında gittikçe güçleniyor. Filistinliler arasında direniş ruhu çok kuvvetlendi. Namaz kılmaya camiye gittiğimizde bunu rahatça görebiliyoruz. Manevî hava çok güçlendi. İşte Gazze’deki görüntüler bu şekilde.
HAMAS ile El Fetih arasında Mısır’da süren diyalog görüşmeleri ne durumda. Bir sonuç bekliyor musunuz?
Kahire’deki görüşmenin en önemli boyutu güvenlik sistemi. Herkes biliyor ki; Batı Şeria’daki güvenlik Amerikalı general Keith Dayton’un denetimi altında. Fetih, aynı şeyi Gazze’de de istiyor. Biz Filistinlilerin güvenlik sistemini kendilerinin sağlamalarından yanayız. Güvenlik hem halkın hem de direnişin sürmesi adına önemli. Son görüşmede Fetih delegasyonu, bunu kabul etmediklerini söylediler. Çünkü bu İsrail ve ABD dayatmasıdır. O zaman HAMAS gibi davranmazlarsa bu bağımsız olmadıklarını gösterir. İkinci olarak ise hükümetin dörtlü anlaşmayı kabul etmesini dayatıyorlar. Biz de diyoruz ki; Filistin hükümeti iseniz halkın dediğini kabul etmek zorundasınız, dışarının değil. Seçimlere girmemizi istemiyorlar “dörtlü anlaşmayı kabul etmeyenler seçimlere girmesin” diyorlar ve bunu dayatıyorlar. Fetih, şu anda bağımsız bir hareket değil. ABD ve İsrail’e karşı çıkma durumları yok. “İsrail ile uyuşmak zorunda değilsiniz” dedik. Bize İsrail ile anlaşmayı dayatıyorlar. Fetih’in dışarıdan gelen baskıları yenebilecek gibi görünmüyor. Bugün Fetih’in yetkilisi ile konuştum. Yapılanın, görüşme değil, festival olduğunu söyledi. El Fetih, seçimleri kazanabilmek ve İsrail’e karşı çıkanları tasfiye etmek için bin 500 eski üyesi vardı, bin 300 yeni üye daha kaydetti. İsrail’e karşı direnenler arka planda kaldı. Fetih’in temel mantığı İsrail’e teslim noktasına geldi. Müzakere sürecinde böyle tavır aldılar, ancak eriyecekler.
ABD’nin yeni teklifi var. ABD’nin teklifine nasıl bakıyorsunuz?
ABD’nin yeni teklifinde yeni lider oluşturma amacı var. ABD teklifinin dört önemli noktası var. 1 - Kudüs’ün (buradaki denetimin) tamamının İsrail’e bırakılması. 2 - Mültecilerin dönüşünün tamamen engellenmesi. Mülteci sorununun tamamen Arapların çözmesi gereken sorun olarak görülmesi. 3 - Filistin Devleti’nin daraltılması İsrail’in onayıyla sınırların yeniden çizilmesi. 4 - İsrail’in, Filistin Devleti’nin sınırlarını kabul etmesi. Arap devletleri ile İsrail ilişkilerinin normalleşmesi. Bu çözüm değil. Filistinliler eliyle Filistin devletinin ortadan kaldırılmasıdır. Fetih operasyonunun temeli de budur.
Bir bölünme bekliyor musunuz?
Bölünme beklemiyoruz, ama az da olsa ayrışma olur. Bölünme olduğu zaman bölgesel olması ve maddî destek alması lâzım. Bu ise bu aşamada mümkün değil. Kimse bunu göze alamaz.
Ocak 2006’dan beri olan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu dönemin önemli sonuçlarından bir tanesi direnişin, temel kimlik meselesi olduğu, Filistin meselesinde temel olduğu ortaya çıktı. Emperyalizm ve Siyonizme karşı direnilebileceğini gösterdik. HAMAS öncelikle Allah’a dayanarak, halkın desteğini alarak, sürdürülebilen direnişin yenilemeyeceğini gösterdi. Fetih ise, şartlara boyun eğebileceğini göstermişti. Bizim için tam tersidir. İkinci olarak ise gerek Filistin gerekse tüm bölgede direnişçilerle uzlaşmacıların farkı ortaya çıktı. Ödenilen ağır bedellere rağmen direnenler onur kazanırken, uzlaşmacılar teslimiyet ve zillete düştüler. Bu mücadelenin bu şekilde olacağını düşünüyoruz.
Lübnan’daki Filistinli mültecilerin kaldığı kamplarda hayat şartları çok zor. Kampların durumunu düzeltmek için yapılacak bir şey yok mu
Kampların durumu gerçekten çok kötü. Çocukların yüzde 30’u sağlık sorunları yaşıyor. Çöp, kanalizasyon sorunu ve temiz su sıkıntısı var. Filistinliler, İsrail zoruyla kamplara göçe zorlanınca bu durum, farklı yerlerde farklı şekilde algılandı. Lübnan Hükümeti konuya hep güvenlik sorunu olarak baktı. Olayın insanî boyutunu gözardı etti. Birleşmiş Milletler (UNIWAR) ise konuyu daha ziyade idarî mesele olarak algıladı. Bu yüzden buralara ayrılan paralar altyapı yerine gündelik meselelere harcandı. 1969’dan 80’li yılların başlarına kadar FKÖ kamplara hakim oldu. Bunu da Lübnan Hükümeti bir mânâda sorumluluktan kurtulmak adına mazeret olarak kullandı. 1984’ten itibaren Lübnan Hükümeti, kamplara hakim olduktan sonra yine bu bakış değişmedi. Son 5-6 yıldır HAMAS olarak bütün taraflarla başta Lübnan Hükümeti ile, Filistinli mültecilerin durumlarının ve kamplardaki şartların düzeltilmesi için müzakere yapıyoruz. Bu ülkede yaşayan Filistinlilerin karşılaştıkları sıkıntıları (çalışma haklarının olmaması, eğitim sorunları ve siyasî haklardan mahrum olmaları... gibi) gidermek için yoğun çabalar gösterdik. Fakat Lübnan’ın iç siyasetinde yaşanan yoğun gerilimler dolayısıyla istediğimiz sonucu alamadık.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Filistin meselesinin tekrar önem kazanması için Arap ve bölgesel dâvâ olarak değil, İslâm dâvâsı olarak görülmeli. Bu şekilde çözüme daha kolay ulaşılacağını düşünüyoruz. |
AHMET TURAN SÖYLER / BEYRUT 11.09.2009 |