Röportaj |
RECEP BOZDAĞ |
Genç sanatçı Fatih:“Sanat Allah rızası içinse sanattır” |
Sesinizi tanıyoruz. Biraz da kendinizden bahsetseniz...
Beni birçok kişi dinleyebilir, ama o birçok kişi benim şahsım ve özel hayatım hakkında çok az bilgiye sahiptir. Yani dinleyenlerim beni değil, benim anlatmak istediklerimi çok iyi tanır... Bu da zaten benim arzuladığım şeydir.
İslâmî diye adlandırdığımız müziklerde gitar pek kullanılmayan bir enstrümandır. İkisini nasıl buluşturdunuz?
Öncelikle İslâmî müzik kavramına katılmadığımı belirteyim. Çünkü İslâmın zorunlu kıldığı veya sınırlarını net bir şekilde çizip sunduğu bir müzik kavramı yok. “Müzikte İslâmî bir söylem” dersek ve konuyu bu çerçevede incelersek daha isabetli olur. Benim müzikte mihenk taşım şudur: Sanatın hangi dalıyla uğraşırsa uğraşsın, sanatçının icra ettiği sanatını ilahi aşkına hizmet için bir araç olarak görmesi gerekir. Bu anlamda ‘ne ney Müslümandır diyebiliriz, ne de gitar gâvur’... Her ikisi de kendi ses tınılarıyla üzerine düşen hizmeti yapmalılar... Aslında bu uzun cümlenin özeti şudur. ‘Sanat ne toplum içindir ne de sanat içindir... Sanat dahi ancak Allah (cc) rızası içinse sanattır...
Hangi tarz müzik sever ve kimleri dinlersiniz?
Dinlediğim müziğin kulağıma hoş geldiği gibi gönlümde hoş gelmesini isterim.... Bazı müzikler var ki tarzları çok farklı olsa da, beni aynı noktaya götürür. Ben Barış Manço’nun “Gül pembesi”nde de, Mehmet Emin Ay’ın “Naat-ı şerif” ilâhisinde de aynı duygulara dalarım. Yani söyleyene değil, söyletene bakarım hep... İllaki bir isim isterseniz, bu Mehmet Emin Ay Hocamdır.
Türkiye’de dinî müziklerin konumu nedir?
Türk insanında günümüz medyasının yozlaştırma çabalarına rağmen sönmeyen ve sönmeyecek bir İlâhî ateş var. Belki yanlış anlaşılabilir, ama bence her insan dinî müzik dinlemek zorunda değil. Çünkü müzik kurtarıcı değil, şevk vericidir. Kurtarıcı olan İlâhî kitaptır. Ben de ilâhilerimde Yüce Kitap’tan esinleniyorum, her mü'min gibi. İnsan illaki müzik dinleyecekse, o zaman ruhuna yakışır müzik dinlemelidir. Unutmamamız gereken bir şey var, o da yaptığımız işin aynı zamanda bir tebliğ oluşu. Tarık bin Ziyad tebliğ için gittiği yerlerde atının yem parasını gittiği yerdeki insanlardan almamıştır. Biz de bu edebi gönlümüz de taşımalıyız.
Tasavvuf Musikîsinin yanı sıra Doğu ve Batı Müziğini sentezleyerek yorumluyorsunuz. Daha fazla kişiye ulaşma çabanız mı var?
Değil. Eğlence müziği yapmaktan ziyade insanların gönüllerine hitap eden, aynı zamanda kendimizi yenileyerek yaptığımız çalışmalar bunlar. Aslında kavram kargaşası var, kategorize edemiyor insanlar. Bu yüzden özgün müzik yapıyorum demek zorunda, bu işi yapanlar. Ben özgün müzik dedim her zaman, ama şu anda rahatlıkla mistik diyebiliyorum. Aslında tasavvuf demekle mistik demek arasında fark yok, ama Türk Tasavvuf Musikîsi formu klâsik sazlarla icra edilen ve belli bir geleneği olan bir form. Bu yüzden özelllikle “mistik müzik” yapıyorum diyorum.
Çalışmalarınızda İlâhî aşka yönelik vurgular yoğunlukta. Müziğinizle İlâhî aşkı anlatabildiğinizi düşünüyor musunuz?
Aşk deyince tanım yapmak kolay değil. Tasavvuf literatüründe bir tanım vardır. Ki hakikî aşk, Allah aşkıdır. İnsanın varacağı son nokta, gönül aynasını İlâhî aşka teşne olabilmektir. Aşk bir nev'î emanettir. Bu aşka ulaşmak için insan nefsini ıslâh etmeli, zevklerine Allah’ın koyduğu ölçüler çerçevesinde çekidüzen vermelidir. Eğer bu emaneti iyi koruyamazsanız, sapmalar başlar ve yok eder. Kurtuluşa götüren aşka tabi olmak önemlidir. Ben hiçbir şeyi tam olarak yaptığımın iddiasında değilim, ama Peygamber Efendimizle (asm) ilgili yaptığım bir eserden dolayı, gönlünde Peygamber aşkının arttığını söyleyen bir çok insan ulaştı bize. Bazen karamsarlığa kapılabiliyoruz, çalışmalarımız hedefine ulaşıyor mu diye? Bir eserimizden dolayı hayatında değişiklik olduğunu söyleyen kardeşlerimiz oluyor ve tekrar sarılıyoruz yaptığımız işe.
Gençliğin müziğinize bakışı nasıl?
Türkiye’de bir hip-hop gençliği oluşturuldu. Hip-hopa karşıyım gibi anlaşılmasın, ama bunun bir tarz haline gelmesi ve hayatımızı istilâ etmesi endişelendirici. Ve bunun belli bir standardı yok. Meselâ Azerbaycan’da her evde piyano çalmayı bilen birisi var, ya bizde? Bütün akımlara açık, sorgulamadan benimseyen, maneviyatı yok edilmiş bir nesil oluşturuldu.
Hayatınızda hedefleyip de yapamadığınız bir şey var mı?
Hımmm... Ney çalmayı bilmek isterdim. Lâfı, şiirimi, nameyi ağzımdan alacak tek yol arkadaşı diye düşündüm hep. Olmadı. Olur belki. Ama bunu geçiştirebiliyorum, başka bir güzellikle. O da rüyalarımdaki gibi yanık ve içli üflediğimi, ayıkken de hissediyorum. Çok güzel...
Aldığınız olumsuz tepkiler sizi etkiliyor mu?
Bu olumsuzlukların beni yönlendirmesiyle ilintili bir şey değil, daha fazla zaman kazanmak istemekle ilgili. Olumsuz bir şey neden beni etkilesin? Zaten pembeliği seven bir insan değilim. Kaçınılmaz olan şeylerin karşısında geri geri gitmek yoktur. İlerisi hep ilerisi, kaçınılmaz olan budur, benim için.
Bu denli başarılı olmanızı neye bağlıyorsunuz?
Beni dünyaya bırakıp her gün izleyene, beni dünyadan alıp toprağa yerleştirecek olana bağlıyorum. Bir de anne duâsı. Gururla derim ki; benim yüreğimin kahramanı annemdir.
Sohbet için çok teşekkür ederim.
Sizden daha fazla teşekkür edebilir miyim? |
RECEP BOZDAĞ 13.08.2009 |