H. İbrahim CAN |
|
Kıbrıs’ta, ikinci uzlaşamazlık turu başlarken |
Kıbrıs’ta ikinci tur görüşmeler dün başladı. Bu turda ilk olarak şu ana kadar üzerinde hiçbir yakınlaşma sağlanamayan “Yürütme” başlığı ele alınıyor. Bu konuda Rumlar Başkan ve Başkan Yardımcısının tek liste üzerinden ve ağırlıklı oyla doğrudan halk tarafından seçilmesini öngören bir başkanlık sistemi öneriyor. Türk tarafı ise nüfus oranını dikkate almayan bu sistemi reddederek, üyeleri senato tarafından ve tek liste üzerinden ayrı ayrı çoğunlukla seçilecek bir başkanlık konseyi sistemi öneriyor. Buna da İsviçre’yi örnek gösteriyorlar. Bu konseyde başkanlık konseyi 7 kişiden oluşacak ve bunların dördü Rum, üçü ise Türk tarafından olacak. Başkan ve Başkan yardımcısı aynı federe devletten olamayacak ve 3:2 oranında rotasyon usulüyle görev yapacaklar. Kıbrıs Rum kesimi 9 kişiden oluşan ve altısı Rum olacak bir bakanlar kurulu öneriyor. BM uzmanları iki tarafın da görüşlerini içeren ortak bir çözüm bulmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün önde gelen eski uluslar arası siyasetçilerden oluşan Yaşlılar Grubunu kabulünde, Cumhurbaşkanı çözüm için sürenin daraldığını, uluslar arası toplumun sürece olan desteğini göstermesi gerektiğini vurguladı. Gerek Cumhurbaşkanı, gerekse iki gündür raporlarını değerlendirdiğimiz Bağımsız Türkiye Komisyonu üyeleri, Avrupa Birliği’nin Annan Planını kabul eden Türkleri cezalandırdığını, oyunbozanlık eden Rumları ise ödüllendirerek Avrupa Birliğine aldığını belirtiyor. Rum kesiminin bu ödüllendirme sonrası ilk icraatı ise Kıbrıslı Türklerin AB pazarına doğrudan erişimini sağlayacak Doğrudan Ticaret Tüzüğünü engellemek oldu. Halbuki Kıbrıs’ta varılacak bir uzlaşma bütün taraflara yarar sağlayacaktır. Türk toplumu AB vatandaşlığını kazanacak ve AB ile bütünleşmenin getirdiği bütün ekonomik ve siyasal avantajlardan yararlanacaktır. Kıbrıslı Rumlar da “Türk askeri korkusu” olmadan yaşayabilecek, Türkiye limanlarından yararlanabilecektir. Türkiye ve Yunanistan ise adanın kendi ekonomilerine yüklediği yükten kurtulurken, iki ülke arasında daha çok işbirliği ve barış havası egemen olacaktır. Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü, anlaşmaya varılması halinde Kıbrıs ekonomisinin yedi yılda on puan büyüyeceğini hesaplamaktadır. Türkiye bu turun yıl sonuna kadar tamamlanmasını istiyor. Çünkü asıl somut gelişme bir sonraki “al-ver” sürecinde sağlanacak. Ancak şimdiye kadar sağlanan ilerlemelere bakıldığında, takvimin Türkiye’nin istediği hızla yürümeyeceği anlaşılıyor. Çünkü Rum kesimi AB üyeliğinin tüm imkanlarından tek başına yararlanmaya devam ediyor. Statükonun devam etmesinde zararda olan taraf Rumlar değil. Ülkemizde de, barış anlaşmasını Kıbrıs’ın kaybı olarak yorumladığı için statükonun devamını isteyenler var. Bu tura katılacak olan BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’ın bu çetin sürece yapıcı bir hava getirip getiremeyeceğini zaman gösterecek. Ancak Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Amerika’nın Rum tarafına baskı yapması halinde somut ilerleme kaydedilmesinin mümkün olacağı kanaatindeyiz. Aksi halde ikinci tur uzlaşmanın imkânsızlığını ispatlama turuna dönüşebilir ve Kıbrıs yeniden yıllardır süren kısırdöngüsünden çıkamaz. 11.09.2009 E-Posta: [email protected] |