Cevher İLHAN |
|
“Ramazan şenlikleri” ve felâketler… |
Ramazan’ın ikinci yarısında yüzlerce evin-işyerinin, mahallelerin, cadde ve sokakların sular altında kaldığı, “Türkiye’nin prestiji” otoyolların göle dönüştüğü, arabaları-tırları sürükleyen ve en acıklısı kırka yakın vatandaşın vefâtına neden olan sel felâketiyle şehid haberlerinin içiçeliği ibret vericiydi… Şehid cenâzelerinin Anadolu’nun muhtelif kentlerinde peşpeşe kaldırıldığı ve bütün Türkiye’nin şehidlerine ağladığı, “vur patlasın çal oynasın” şenliklerin hız kesmediği günlerde, Marmara’da başlayan ve halen başta Karadeniz bölgesi olmak üzere yurdun büyük bir bölümünü etkileyen sel ve su taşkınlıkları ile fay hattının bulunmadığı deprem bölgesi olmayan Konya’nın 4.4’le sarsılması, siyasî yorumların ötesinde başka başka anlamlar taşıyor… Terâvih saatlerine denk getirilen ve gece yarılarına kadar süren, çalgılı-şarkılı-danslı eğlence ve oyunlar, Ramazan’a hürmetsizliğin ötesinde, ekseriyetle meşruiyet sınırını aşan bir dizi lehviyatın yer alması, ahlâkî aşınmaya sebebiyet verdirmekte, “İlâhî gadâbı” celbetmekte…
RAMAZANA HÜRMETSİZLİK, ŞEHİDLERE SAYGISIZLIK… Çoğu iktidar partisine mensup belediyelerin düzenlediği Ramazan boyunca devam eden “şenlikler”de kısmen meşru sayılabilecek bazı programların yanısıra büyük bir bölümü Ramazan’ın kudsiyetine, içinde Kadir Gecesinin de bulunduğu mübârek günlerin ve gecelerin mânâsına yakışmayan oyun ve eğlencelerle, Ramazana hürmetsizlik ve şehidlere saygısızlığın örnekleri verilmekte. “Yedi” yıllık iktidarın problemlere bigâneliği, tedbirlerdeki başarısızlığı, yirmi yılı aşkın işbaşında olan yerel yöneticilerin “tedbirsizliği” bir tarafa; son elli ve hatta yüz yılda ilk kez meydana geldiği belirtilen ve bir senelik yağmurun bir günde yağdığı felâkete dönüşen yağışların asıl felâket ve musîbet yönü bu… En muhâfazakâr semtlerde, çoluk çocuk cumbur cemaat en muhâfazakâr âileleri bile cezbeden “şenlikler”, “kizb (yalan ve günâhla) ve sıdkın (doğruluğun ve sevâbın) aynı dükkanda satıldığı” Âhirzamanın açık bir alâmetini göstermekle birlikte, bir başka gerçeği de ortaya koymakta. Nur talebelerinin eğitim ve terbiye eksenli inancı ve ahlâkı tahkim eden iman ve Kur’ân hizmetine dudak bükerek “devleti, gücü ve makamları ele geçirmeyi” hedefleyen “siyasal İslâm” ve “din nâmına siyaset” zihniyetinden gelen politik oluşumların ve iktidarların temel açmazını ortaya çıkarmakta… Kur’ân tefsiri Risâle-i Nur’un toplumdaki mânevû buhran ve bunalımına, inançtan bîbehre mimsiz medeniyetin fantazilerine, dinden tecrid lâdinî eğitime karşı öncelikle cemiyetin ve gençliğin imanının takviyesini esas alan hizmetlerini hafife ve hatta “alaya” alanların, iktidarları döneminde Türkiye’yi içine sürükledikleri ahlakî ve mânevî erozyon ortada… Her yıl milyonlarca ton toprağı denize sürükleyen küresel ısınmanın tahribatına karşı, binlerce, yüz binlerce genç, mânevî ve ahlâkî erozyonla yok oluyor… Yüz binleri barındıran hapishaneler ağzına kadar dolup taşmış. Yetkililer, on binlerce suçlunun sırf yer olmadığı için yakalanmadığını ve dışarıda bekletildiğini belirtiyorlar. Başbakan kameraların önünde vatandaşların sigara paketlerine el koyarak “sigara yasağı”yla uğraşıp sanki “hiçbir şey yokmuş” gibi hâlâ popülist demeçlerle geçiştirirken, son yıllarda toplumu topyekûn sarsan insanımızın inanç ve örfüyle bağdaşmayan garip cinâyetler artmakta. Ne var ki “toplumsal cinnet” haline gelen, özellikle çocukları ve gençliği tehdit eden tehlikeli gidişât hakkında ciddî bir tedbir yok…
“ŞENLİK” DEĞİL, TEDBİR… Oysa “İmdat!” işâretleri veren ahlakî aşınma ve şiddet, son yıllarda cinnet, cinâyetlerdeki artış daha da vahâmet boyutlarını aşmakta. Öfke saldırganlığa ve şiddete dönüşmekte; terbiye ve ahlâkı dejenere etmekte, şiddet ve vahşet olaylarını sıradanlaştırmakta ve yaygınlaşmakta. Kötü madde bağımlığı, uyuşturucu ve içki kullanımının 13 yaşına düştüğü ve Türkiye’nin uyuşturucu pazarı haline geldiği resmî rakamlarla açıklanmakta… Millî Eğitim Bakanlığı’nın okullardaki “vaka analiz formu” aracılığıyla tutulan istatistiklere göre okullarda şiddet suçları had safhaya ulaşmış. Alkol, uyuşturucu ve kötü madde kullanımı yaşının ilköğretim okullarında ilkokul seviyesine kadar inmesi, eğitimimizde ciddî şekilde “kırmızı alarm” vermekte. Eğitim kurumları “çete yuvası”na dönüşmüş… Mânevî terbiye eksikliği özellikle gençleri ve çocukları etkilemekte. Mâlum medyanın da sansasyonuyla sürekli şiddet, sefahet, eğlence, müstehcenlikle muallel popüler kültür enjekte edilmekte. Her şeyi boş veren bir nesil türetilmekte. Bazı belediye ve derneklerce tertiplenen herkese açık konser ve eğlenceler, şenlikler, toplumu âdeta suça itmekte. Devlet güvencesi altındaki ahlâk bozucu talih oyunları, piyango-toto-loto ve sanal kumar tuzağına düşürmekte. Asıl felâket ve “büyük tehlike” bu. “Şenlikler”den ve nutuklardan önce buna tedbir alınması gerekli… 16.09.2009 E-Posta: [email protected] |