Cevher İLHAN |
|
“Leyle-i Kadrin hakikati”ndeki duâ ve dâvâ… |
“ Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi, Kur’ân harfleriyle Leyle-i Kadrin dakikalarının âşirelerinin çarpımının toplamı adedince üzerinize olsun” duasıyla başladığı bir lâhika mektubunda “Bütün ruh-u cânımla mübârek Ramazanınızı tebrik ederim” diyen Bediüzzaman, “Ramazan’ın yüksek mertebesini ve Leyle-i Kadrin hakikatini kazanmanın” önemini belirtir. (Kastamonu Lâhikası., 65) “Ramazan-ı Şerifteki hakikat-i leyle-i Kadir gibi, kudsî ve ulvî hakikatleri, yüz bin elle arama”nın gereğini bildiren Bediüzzaman’ın “Leyle-i Kadre lâyık bir tarzda çalışma”yı, “Leyle-i Kadrin medâr-ı bereket ve sevap ve hasenât olması ve Nur taleleberi hakkında bin aydan hayırlı kılınması” ile birlikte hizmetlerdeki “fütûhat”ı nazara vermesi, “bu hakikati idrâk”in geniş anlamıdır. (Kastamonu Lâhikası, 62, 205; Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 150) Bu “hakikat” içindir ki Leyle-i Kadrin mânâsının okunmasında duâ ve niyâzın yanısıra “Kur’ân’dan başka me’haz (kaynak) ve mercii olmayan Nur Risâleleri”nin mesajına dikkat çeker. İnsanlığın inançsızlıktan, maddeci felsefeden, ahlâkî zafiyetten, sefâhetten türeyen tahribatla duçar olduğu bunalımdan kurtuluş çârelerini beyân eder. “Leyle-i Kadir’de kalbe ihtar edilen bir hakikat” dersinde, dünya hâkimiyeti için yetmiş milyon insanın katledildiği İkinci Dünya Savaşının zulüm ve istibdadıyla ve merhametsiz tahribâtıyla gelen dehşetli vicdan azabıyla yaratılışındaki yüksek istidâdın mâhiyetinin dehşetli yaralanmasıyla içine girdiği arayışa Kur’ânî devaları sunmasının mânâsı budur. (Emirdağ Lâhikası, 216) Aynı derste, Kur’ân tefisiri Risale-i Nur’un, “eski medreselerde beş on seneye mukabil, beş on haftada aynı neticeyi temin ettiğini” izâh edip, iman ve Kur’ân hizmeti tarzını,“iman hakîkatlerinin izâhı olmasına ilâveten hem ilim ve hem ibâdet olan” Risalelerin anlaşılması için “mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershâne-i Nuriye açmak lâzımdır” tavsiyesinin de anlamı budur…
DUÂ VE DÂVÂ BİRLİKTELİĞİ… Yine “Leyle-i Kadri tebrik” için yazılan bir mektubunda, “Tahsin’in neşrettiği Tarihçe-i Hayat yirmi büyük mecmua kadar fayda verdi, fütuhat yaptı. Şimdi bir parça ilişmelerine kat’iyen merak etmesin. Nazar-ı dikkati celb ettiği için büyük bir ilânnâme hükmüne geçti” cümlesi, bu hakikatin idrâkinin duâ ve dâvâya hizmetin birlikteliğine dairdir. Devamında, “Ankara’daki hizmetler”in ehemmiyetini belirtip, “Risale-i Nur’un, Kur’ân’ın kırk vech-i i’câzından bir vechi olan nazmını beyan eden İşârâtü’l-İ’câz tefsirinin neşri de size müyesser oldu” tebriği, Leyle-i Kadrin hakikatini idrâk ettiren hizmetin ehemmiyetini ifâde eder. (Emirdağ Lâhikası, 448) Bediüzzaman’ın yine bir “tebrik” mektubunda, “âlem-i İslâmın büyük bayramının arefesi olan ve şimdilik Asya ve Afrika’da inkişafa başlayan ve dört yüz milyon Müslümanı birbirine kardeş ve maddî ve mânevî yardımcı yapan İttihad-ı İslâmın, yeni teşekkül eden İslâmî devletlerde tesise başlamasının ve Kur’ân-ı Hakîmin kudsî kanunlarının o yeni İslâmî devletlerin kanun-u esasîsi olmasından dolayı büyük bayram-ı İslâmiyeyi tebrik” etmesi yine bu mânâ içindir. Keza peşinden “Nur talebelerinin hem dahil, hem hariçte, hem Arapça, hem Türkçe Nurların neşriyatına çalışmalarını ve dindar Demokratların bir kısm-ı mühimmi Nurların serbestiyetine taraftar çıkmalarını bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz” deyip iman ve Kur’ân hizmetin “beşer (insanlık) istikbâlinin bayramı” olarak müjdelemesi, yine aynı mânâya işâret eder. (Emirdağ Lâhikası, 336) Risâle-i Nur’un matbaalarda basılması ve neşrinin bu hakikate hizmet ettiğini belirtip Leyle-i Kadrin hakikatini şefaatçi ederek, “hakikî ve geniş ve umumî sürura” ve bayrama başlangıç ve vesile eylemesini rahmet-i İlâhiyeden niyâzı da bu mânânın ifâdesidir. (Kastamonu Lâhikası, 70; Emirdağ Lahikası, 47, 448)
MÂNÂNIN İDRÂKİ VE İHYASI… Gerçek şu ki istenilen, sadece geceyi ihya ile kalmamak; Kur’ân’ın indirildiği bu mübârek ve şerefli geceyi bütün zamanların Kur’ân’ın mânâ ve mesajının mukaddes ve yüksek hakikatlerini idrâkine ve ihyasına, hayata geçirilmesine başlangıç yapıp çalışmak; dua ile dâvâyı birleştirmektir. İşgalci ve istilâcı zâlimlenin satranç oyunları hükmündeki hegemonya ve çıkar hesapları ve projelerine karşı ferâsetli olmak; “Gerçekten insan çok zâlim ve câhildir” (Ahzâb Sûresi, 72), “Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur” (Hûd Sûresi, 110) âyetlerinin ikazıyla, hâdiselere bakmak ve değerlendirmektir. Dünyanın bir çok köşesinde, Asya’da, Ortadoğu’da, Önasya’da, Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da, Pâkistan’da, Keşmir’de, Kafkasya’da, Filipinler’de, Afrika’nın birçok mazlum bölgesinde dayatılan kara karabulutlara, gaddarâne zulümlere karşı insanlığın ve mâsum Müslümanların kurtuluşuna duâ ruhu ve dâvâ şuuruyla mukabele etmektir. Menfaati ve hâkimiyeti hesabına, küresel ısınmayla, çevre ve tabiatın tahribiyle zemin yüzünü kirleten, bulaştıran ve bulandıran çıkarcı zâlimlere ve ifsad şebekelerinin sebebiyet verdiği felâketlere yine duâ iksiri ve dâvâ hizmeti ile mücahede etmek; dinî-dünyevî belâ ve musîbetlere, içtimaî çalkantılara, kargaşa, tefrika ve terör fitnesine karşı, duâ ile dâvânın istikrar ve izzetiyle insanlığın selâmetine çalışmaktır. İslâm kardeşliğinin uyanmasıyla Leyle-i Kadir’de topyekûn kâinatı kuşatan rahmet müjdesinin tahakkuku, mübârek Ramazanın ve Leyle-i Kadrin ve peşinden gelen Bayramın tebrik ve tes’idinin hakikatinin idrâki budur… 15.09.2009 E-Posta: [email protected] |