Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Hediyelerin en güzeli: İlim |
“Elbette nev-î beşer, âhir vakitte ulum ve fünûna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise ilmin eline geçecektir.”
(Bediüzzaman Said Nursî, Sözler)
Evet ilim öğrenmek, bilgi sahibi olmak, olayların mahiyetini ilmin nuru ile fark edip çözebilmek her devirde geçer akçe olmuş. Hele de bilgi çağı olarak tanımlanan asrımızda! Her geçen zaman diliminde yeni bilgiler keşfedilmekte, açılamayan düğümler fenler ve ilimlerin yol göstermesiyle halledilmekte. İnsanın yaradılışına dercedilmiş olan “hakikati keşfetme meyli” ve “insanlığa hizmet etmek arzusu” asrımızın cehalet, fakirlik, ihtilâf karanlıklarını aydınlatmakta. İlme sahip olan aynı zamanda hüküm ve kuvvete de sahip olmakta!
Çin’de dahi olsa
Eğitimin geleceğe yapılacak en güzel yatırım olduğuna dair öyle güzel tesbitler var ki. Sözgelimi bir Çin atasözü diyor ki: “Bir yıllık plan yapıyorsan pirinç ek. On yıllık plan yapıyorsan ağaç dik. Yüz yıllık plan yapıyorsan insan yetiştir.”
“İlim Çin’de dahi olsa arayın bulun” diyen Peygamberimiz (asm) ilmi mü’minin yitik malı olarak da değerlendirmiştir. Kaybolan eşyasını arayan bir insan nasıl da gayretli, ümitli ve şevklidir değil mi? Bu yüzden değil midir ki Sahabeler sınır tanımaksızın İslâm ve iman hakikatlerini yaymak için dünyanın dört bir yanına dağılmışlar, gittikleri her yeri de bir ilim ve medeniyet merkezi haline getirmişlerdir.
Adam yetiştirmek
Hz. Ömer (ra) halifeliği döneminde Sahabelerle bir mecliste iken onlara şöyle bir soru yöneltmiş: “İsteklerinizin hemen gerçekleşeceği bir imkân elinize verilse ne yapardınız?” Herkesten bir cevap gelmiş... Kimi fakirlere yardım edeceğini, kimi insanlara hizmet için imar faaliyetlerine önem vereceğini belirtmiş. Sonra da kendilerini dikkatli dinleyen Hz. Ömer’e (ra) yönelerek “Ey Ömer, peki sen olsaydın ne yapardın?” diye aynı soruyu ona sormuşlar. Hz. Ömer’in cevabı şu olmuş: “Ben İslâma, imana hizmet için Muaz gibi, Ebû Ubâde gibi insanlar yetiştirirdim!” Kabiliyet ve istidatları inkişaf etmiş donanımlı insan yetiştirmek ve istihdam etmek her dönemde akıllı idarecilerin en önemli işi olmuştur. “Kaht-ı ricâl” tabiri yani yetişmiş eleman, adam kıtlığı ise çekinilen bir hâl olarak lisanımızda yer etmiştir.
İlmin bedeli…
İlim sahibi olmanın, ilerlemenin, gelişmenin de bir bedeli vardır her şey gibi. Biraz zahmet ve sıkıntı çekmek. Bazen bir hakikati öğrenmek için defalarca deneme yapmamız, okumamız, zaman sarf etmemiz gerekir. Ama öğrenmenin lezzeti ve keyfi için değmez mi? Galiba ebeveynler olarak çocuklarımıza verebileceğimiz en güzel hediye, onlara bırakacağımız en büyük miras ilmin, öğrenmenin büyük bir kazanım ve keyif olduğunu keşfetmelerini sağlamak olacaktır. Evet, her şeyin mahiyet ve istidat itibarıyla ilme bağlı olduğunu, insanın da zaten ilim öğrenerek olgunlaşması için bu dünyaya geldiğini, bu yönümüzle bütün canlılardan farklı, üstün olduğumuzu fark etmek ve ettirmek zorundayız. Ne dersiniz? 13.09.2009 E-Posta: [email protected] |