Recep TAŞCI |
|
Para var da harcamıyor muyuz? |
Ağustos ayı rakamları açıklandı. Yıllık Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yüzde 5,33’e inmiş. Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) yıllık bazda yine eksi de kalmış. 454 çeşit mal ve hizmet fiyatlarındaki değişimin izlenmesiyle tesbit edilen enflasyon oranı, Bütün mal ve hizmet gruplarını kapsamadığından ve ağırlıkları farklı olduğundan ne derece doğru bilgi verir bilinmez, ama en azından bir fikir sahibi olmamızı ve geçmiş dönemlerle mukayese etmemizi sağlar. Ağustos ayında ulaştırma, konut, sigarada fiyat artışları gözlenirken, tekstil ve gıdada fiyatlar gerilemiş. Sonuçta enflasyon düşmeye devam ediyor. Neredeyse 30 yıldır boğuştuğumuz enflasyonun tek haneli rakamlarda seyretmesi, memnuniyet verici. Yalnız abartmamak ve gerçeklerin de farkında olmak gerekir. Kimse düşen enflasyona bakarak “Kriz miriz yok, ekonomi rayında” zehabına kapılmasın. Zira enflasyonu düşüren küresel krizin tâ kendisi. Her yerde enflasyon düşüyor, özel çaba gerektirmiyor. Dünya genelinde enflasyon yüzde 1’in altında. Sanayileşmiş ülkelerde ekside. Gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 3 civarında. Görüldüğü üzere ülkemizde enflasyon dünya ortalamasının 6-7 kat üzerinde. Türkiye’de enflasyon, diğer ülkelere nazaran hâlâ çok yüksek. Enflasyonun düşmesini başarı gibi gösterenlerin dikkatine sunulur. Ayrıca enflasyonun düşmesi tek başına bir anlam ifade etmez. Üretim, istihdam ve büyüme ile birlikte değerlendirilmelidir. Üretim dibe vurmuş... İşsizlikte dünyada ilk 3’e girmiş... Küçülmede son iki çeyrekte rekor kırmış bir ekonomide enflasyonun düşmesiyle övünülmez, krizin varlığı görmezden gelinmez. Krizin aşılması talebin canlandırılmasına bağlı. Hükümet kamu harcamalarını arttırmak ve bazı mallarda vergi indirimine gitmek suretiyle talebi canlandıracak tedbirlere başvurmuş ise de özelleştirmeler sonucu ekonomide kamunun payının küçülmesi ve harcamaların yerinde ve zamanında yapılmaması sebebiyle etkili sonuç alınamamıştır. Şu sıralar talebi teşvik amacıyla reklâm filmlerinin vizyona girdiği görülüyor. TV’lerde üç ünlü sima mal satmaya çalışırken bir yandan da sesleniyorlar: “Alın verin, ekonomiye can verin.” Doğru söze ne denir? İyi de, küçük bir sorun var: Para! Alış veriş için para gerekli. 6 milyon gizli açık işsizde... Emeklide... Asgarî ücretlide... Yüzde 2 zam önerilen memurda... Esnaf, sanatkârda... Çiftçide... İflâs eden iş adamında... Para var da harcamıyor mu? Parası olan yok mu? Var. Onlar da bekliyor. Güvensizlik onları da frenliyor. Krizi tetikleyen esas faktör güvensizlik. Güvensizliğin kaynağı da belirsizlik. Buna sebep olan da hükümetin tutumu. Meselâ Orta Vadeli Program ile Malî Plan yasa gereği 2-3 ay önce açıklanmalı, enflasyon, döviz kuru, faiz oranı, büyüme ve bütçe açığı hedefleri kamuoyuna duyurulmalıydı. Etraf toz duman, göz gözü görmüyor. Bu durumda tüketici özelikle de yatırımcı kararsız. Esasında bu hedeflerin ilân edilmesinden ziyade inandırıcılığı ve tutturulması daha önemli. 2009 bütçesinde büyüme hedefi yüzde 2, bütçe açığı 10 milyar TL öngörülmüşken, birkaç ay geçmeden bütün tahminler yerle bir oldu. Bırakınız büyümeyi, küçülmenin yüzde 5 mi olacağı, bütçe açığının 60 milyar TL’ye mi çıkacağı tartışılıyor. Bu tür aşırı sapmalar ve belirsizlikler kriz sürecini uzatıyor ve hasarı arttırıyor. 14.09.2009 E-Posta: [email protected] |