Görüş |
12 EYLÜL: DEVRİM Mİ, DARBE Mİ?
1970’li yılların sonları… Türkiye’nin en çalkantılı dönemlerinden biri. Sabah işine gidenin, akşam evine dönme garantisi olmadığı, okula giden çocukların ve gençlerin, okuldaki ya da sokaktaki kavgalardan sıyrılıp evine sağ-salim geri gelip gelmeyeceğinin bilinemediği karanlık bir dönem. Anne-babaların, akşam eve dönmelerini büyük bir merakla bekledikleri ve her an canından olabilme korkusuyla yaşayan bu gençler, üzerlerinde oynanan oyunların farkında olmadan, kirli hesapları olan bir takım gizli güçler tarafından, piyon olarak kullanıldıklarını bilmeden, daha doğrusu, ülkenin bir kez daha karanlıklara gömülmesi için beklenen “olgunlaşma” dönemine denk geldiklerini bilmeden yaşam mücadelesi veriyorlardı. Benim de ilkokul dönemime rastlayan bu zaman diliminde, 1979’da, yani ihtilâlin (devrim değil, çünkü devrim yenilik getirir, oysa 12 Eylül ülkeyi 50 sene geriye götürmüştür) henüz olgunlaşmadığı (!) dönemde, okumakta olduğum Adıyaman-Kâhta Yatılı Bölge Okulunda, ‘ülkeyi yönetme hevesinde olan gizli plancılar’ okuldaki öğrencileri yönlendirerek (Dikkat: İlköğretim öğrencileri) okulun yatakhane, derslikler ve lojmanlar dahil, bütün camlarını akşam, bir saatin içinde yere indirttiler. Sonra ne mi oldu? Camları bizzat kıranlar, kaçtığı ya da kaçırıldığı için, olayda hiçbir dahli olmayan öğrenciler polis tarafından nezarethaneye alındı. Daha da önemlisi, kırılan camların parası, 650 mevcutlu okulda, her öğrenciden, o zamanın değeriyle, 70’er Lira alınarak toplandı. (…Ve yine düşünün ki, bu öğrencilerin maddî durumu iyi olsaydı yatılı okulda olurlar mıydı?). İşin en acı tarafı ise, olayın failleri, camları, neden kırdıklarını bilmiyorlardı. Söyler misiniz, ülkeyi ve milleti korumak için elinde bulundurduğu silâhı, halkına çevirenlerin ‘devrim’ diye yutturmaya çalıştıkları ve şu an 30. yılına giren olan 12 Eylül darbesinin sevimli bir tarafı var mı ki savunulabilsin ya da baş aktörleri yargılanmasın? Kâhta’da, Kahramanmaraş’ta ve Çorum’da olduğu gibi, boşu boşuna, kanın gövdeyi götürdüğü olayları ise, bu sütuna sığdırarak anlatmak, zaten, imkânsız.
Ramazan Aydın,KAHRAMANMARAŞ |
16.09.2009 |