Şaban DÖĞEN |
|
Kusurlara nasıl bakmalı? |
Gül dikensiz, insan da kusursuz olmaz. Kusur işlemek insana mahsus. Kusurdan dönmek de. Kusurdan dönmek ise kusuru bilmekle olur. Kusuru bilmek de fazilettir. Mevlânâ “Ne mutlu kusurunu anlayabilene!” diyerek kusurlarını bilenleri överken, Gascoigne, kabul edilen bir hata ve yanlışı kazanılmış bir zafer olarak görür. Hata ve yanlışlık yapmayan insan bulunmayacağını söyleyen Einstein, insanlığın ancak bunları kabul etmek ve düzeltmekle ölçülebileceğini söyler. Ferdinand von Kotzebue ise hatayı anlayabilmeyi büyüklük olarak vasıflandırır: “İnsanlar hata yapabilirler. Ancak büyük insanlar hatalarını anlayabilirler” der. Büyüklerden Malik bin Dinar’a, kuraklık günlerinde “Yağmur duâsına çıkalım” dediklerinde, “Korkarım ki benim yüzümden başınıza taş yağar” demişti. Mısır’da kuraklığın etrafı kasıp kavurduğu günlerde zamanın kutbu Zünnûn-i Mısrî’ye yağmur duâsına çıkıvermesi için ricada bulunduklarında da, bütün kusuru kendine alıp Mısır’ı sessizce terk etmiş, sonra da yağmurun yağdığı görülmüştü. Geldiğinde niçin böyle davrandığı sorulduğunda ise şu cevabı vermişti: “Bilirsiniz ki kötüler yüzünden hayvanların bile rızkı azalır. Baktım ki Mısır’da benden daha kötü insan yok. Demek benim yüzümden yağmur yağmıyor diye düşündüm. Halkı sıkıntıdan kurtarmak için Mısır’ı terk ettim.” Kuraklık yıllarında, Hz. Ömer’in, “Bu, Ömer’in kusurları yüzündendir” diye inlediğini, gece gündüz niyazda bulunduğunu biliyoruz. Atâü’s-Selemî de halkın başına bir musîbet geldiğinde, “Bu musîbetler Atâ’nın günahları yüzündendir hep. Atâ ölse mutlaka insanlar rahat eder” derdi. Demek bütün mesele hata ve kusurlarımızın farkında olmak ve onlarda ısrar etmemek, dönüş yapabilmesini bilmektir. 17.09.2009 E-Posta: [email protected] |