Şaban DÖĞEN |
|
Krizin asıl sebebi |
İÇİNİZDE, işinizde sıkıntılarınız mı var? Üzerinize kapılar mı kapanıyor? “Lâ ilâhe illallah” hakikatine gönülden inanan insanlar için hangi sıkıntı olursa olsun üstesinden gelinemeyecek kadar büyük değildir. Çünkü mü’min, “Darlığı da, bolluğu da, rızkı da veren yalnız Allah’tır”1 hadis-i şerifinde ifade edildiği gibi darlığı da, bolluğu da Allah’tan bilir. Şu kriz döneminde esnafın, tüccarın sıkıntılarını bilmeyen yok. Bolluğa, bol bol harcamaya, rahatlığa alışmış insanların bir anda kendilerini cenderenin içinde bulmaları tabiî ki zor. Ama bizim kusur ve hatalarımız sebebiyle bu sıkıntıların geldiğini hiç düşündük mü? Umumî musibet ekseriyetin hatası sebebiyle gelir. Meselâ dinimiz, evimizin önünden bir nehir aksa abdest bile alsak suyu ihtiyaçtan fazla kullanmamamızı tenbihler. Nehir bolluğun ifadesi. Yapılan iş abdest gibi hayırlı bir iş. Ama dinimiz böyle bir durumda bile bir litre su ile abdet alabiliyorsak beş litre su kullanmamamızı emrediyor. İhtiyaç kadar kullanacak insan. İmkânlar bol olabilir. Ama bu aslâ “Mal benim değil mi, istediğim gibi kullanırım” mantığıyla israfa, har vurup harman savurmaya sebep olamaz. Öncelikle mal bizim değil. Canımız, organ ve yeteneklerimiz gibi mal da Allah’ın. Emanet durmakta bizde. Onun için asıl mal sahibi Yaratıcının emirleri doğrultusunda kullanmaktan başka birşey yapamayız. İşte bu gerçeği göz ardı edip israfa kaçanlara kriz gibi bir sebep yaratıyor Allah. İnsanları tasarrufa, tutumluluğa itiyor. Malın fazla mı? “Hayır yap, muhtaçları sevindir, hayırlı duâlarını al!” demek istiyor. Bak sıkıntaların nasıl gidecek! İşte sana bir Peygamber reçetesi: “Kalbinin yumuşaması, işinin rast gitmesi için, yetimlere merhamet et, başlarını okşayıp ihtiyaçlarını karşıla, yediklerinden yedir. O zaman sertliğin, sıkıntın gider, işlerin de yoluna girer.”2 Denemek zor değil. Bizzat Peygamberimiz (asm) örnek olmuş. Akrabe oğlu Beşir’in Uhud’da babası şehit düşünce sahipsiz kalmış. Kâinatın Efendisi (asm) evlerini ziyaret ettiğinde Beşir’i ağlar vaziyette bulmuş. Gözyaşlarını dindirmek için, kendisini babası yerine kabul etmesini istemiş. “Ben baban, Âişe de annen olsun istemez misiniz?” buyurmuş,3 Beşir sevinçten uçar hâle gelmiş. Tesellî bulan Beşir’in gözyaşları dinmiş, bu defa sevinmeye başlamış. Hz. Peygamber gibi bir babası, Hz. Ayşe gibi bir annesinin olması kimi sevindirmezdi? Hz. Ayşe’nin himayesinde daha Beşir gibi nice yetimler vardı. Şu mübarek Ramazan günlerinde yetimleri, yoksulları sevindirmenin tam zamanı. Dertlerden, sıkıntılardan kurtulmanın en kestirme yollarından biri.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Büyu’: 73; Ebû Davud, Büyu’: 51. 2- Mecmaü’z-Zevaid, 8:160. 3- DİA, Beşir bin Akrabe maddesi, 6:4. 08.09.2009 E-Posta: [email protected] |