Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Adem-i merkeziyet |
Osmanlıda hürriyet hareketlerinin yayıldığı dönemde istibdattan kurtuluş çaresi olarak ortaya atılan formüllerden biri de Prens Sabahaddin Beyin “adem-i merkeziyet” fikriydi. Merkezi pençesine alıp her tarafa sirayet eden istibdadı aşmak için, asırlarca aynı çatı altında yaşamış farklı unsurlar üzerindeki merkezî otoritenin kaldırılmasını öngören bu formül ilk bakışta mâkul ve cazip gibi görünüyordu. Ama Said Nursî’ye göre işin aslı öyle değildi. İstibdat uygulamaları sebebiyle merkeze duyulan nefretin had safhaya ulaştığı bir ortamda böyle bir teklifin tatbiki halinde, ayrılıp kopmaya hazır unsurlar Osmanlı ve meşrûtiyet perdesini yırtarak önce muhtariyet, sonra istiklâliyet ve sonra da tavaif-i mülûk aşamalarına geçip, tarihte Abbasî devletinin yıkılmasından sonra oluşan birbiriyle kavgalı çok sayıda küçük beyliklere benzer şekilde darmadağın hale gelecek, aralarındaki dengesizlik sebebiyle güçlü olanlar diğerlerini istilâ edip ezmeye kalkışacak ve sonuçta ortaya çıkacak tablo, hürriyetin getirdiği kazanımları berhava edecek bir vahşet ve keşmekeş manzarası çizecekti. Bu tablonun dehşetini, on üç asır önce ölmüş asabiyet-i cahiliyenin ihyası, fitnenin uyandırılması ve istikbal semamızdaki cennetin cehenneme çevrilmesi gibi ifadelerle tasvir ediyor Bediüzzaman. Ona göre, adem-i merkeziyet, Almanya gibi gelişmişlik seviyesi bir medenî toplumlarda herhangi bir mahzur doğurmadan uygulanabilir, ama bizde seviye bir olmadığı için, şu şartlarda tatbiki böylesi tehlike ve sakıncalara yol açar. (Bediüzzaman, “Fikirleri karıştırıp hürriyet ve meşrûtiyeti takdir etmeyenler kimlerdir?” sualine cevap verirken, bunlar arasında “beylik veya tavaif-i mülûk mukaddemesi (başlangıcı) olan muhtariyet veya istibdad-ı mutlak mânâsında bir cumhuriyet gibi gayri mâkul fikirlerde bulunan”ları da zikrederek, işin bir diğer önemli boyutuna dikkat çekiyor. {Münâzarât, Eski Said Dönemi Eserleri, s. 229}) Ve böyle neticelere meydan vermektense, yapılması gereken, merkeze ârız olan ve millî birliği de engelleyen istibdat zehirini ve onun tetiklediği ayrılıkçı emelleri izale edip durdurmak; bunun için de, milleti oluşturan fertler arasındaki sevgi bağlarını güçlendirip, ittifak ve ittihad-ı millî rabıtalarını tahkim edecek politikalar uygulamaktır. Bu meyanda, her kavmin bekasının temel ve dayanağını oluşturan millî âdetlerine, lisanına ve fikir yapısına uygun teşebbüslere girişmek, hükümetin öncelikle yapması gereken işlerdendir. Ve bunlar öyle bir şekilde uygulamaya konulmalıdır ki, asırlarca aynı merkeze sadakatle bağlı olarak yaşamış kavimler arasında medeniyet ve kalkınma makinasının buharı hükmündeki müsabakayı netice verecek müsbet ve yapıcı bir rekabet başlasın. Demek ki, çözüm, merkezdeki istibdadı kaldırıp, idaresi altındaki her unsuru ve her bir ferdi sevgi ve şefkatle kucaklayan, kimseyi haksız şekilde kayırmayan ve kimseyi de dışlayıp mağdur etmeyen bir hizmet devleti anlayışının hayata geçirilmesi; bu politikalar uygulamaya konulurken millî âdet ve geleneklerin dikkate alınması; yerel dillerin ihmal edilmemesi; farklı mizaç ve psikolojilerin gözetilmesi gibi prensiplere dikkat ve hassasiyetle riayet edilmesini gerektiriyor. Yani, tam ve eksiksiz bir demokrasiyi, hukuku, hizmetkâr devlet anlayışını… Samimî sevgi hislerine dayalı güçlü bir millî birliğin sağlanması, devletin bu esaslara uygun şekilde yapılandırılmasına ve işlemesine bağlı. Böyle bir millî birliğin dayanacağı sağlam temeli de Said Nursî, Prens Sabahaddin’e verdiği cevabın son cümlelerinde şöyle ifade ediyor: “Biz ki ekseriz (çoğunluğuz), muvahhidiz (tevhide inanmışız); tevhidle mükellef olduğumuz gibi, ittihadı tesis edecek muhabbet-i millî ile muvazzafız. Eğer unsur (milliyet) lâzım ise, unsur için bize İslâmiyet kâfidir.” (Nutuk, Eski Said Dönemi Eserleri, s. 183-4) Sonuç: Yüz senedir bu esaslardan uzaklaşıldığı ve bunlara aykırı hareket edildiği için, mâlûm sorunlar ortaya çıktı. O esaslara hâlâ uzak durulduğu, gayri fıtrî ve gayri insanî “çözüm”lerde ısrar edildiği için de bir türlü gerçek çözüme ulaşılamıyor... 08.09.2009 E-Posta: [email protected] |