Şaban DÖĞEN |
|
Hem Allah rızası, hem insanların hoşnutluğu |
Başlığa bakınca “Bir insan Allah’ın rızasını hedeflemişse nasıl insanları da hoşnut edebilir? Her ikisinin bir arada olması mümkün değil” diyenler çıkabilir. Tabî ki insanların memnuniyet ve hoşnutluğunu hedef alan bir insan için Allah’ın rızasını yakalamak mümkün değildir. Ama Allah’ın rızası hedef alınırsa o başka. Her şey Allah’ın olduğuna göre Allah kulundan razı olursa—dünkü İhlâs Risâlesi’nden yaptığımız iktibasta da belirtildiği gibi—O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, bizler istemek talebinde olmadığımız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. 1 Demek bir insandan hem Allah razı olabilmekte, hem de insanlar. Ama dikkat edilirse buna sırf Allah rızası hedef alınırsa ulaşılabiliyor. Kalbler Allah’ın elinde değil mi? O istedikten sonra o kulunun sevgisini insanların kalbine nakşedemez mi? İnsanların gönüllerinde taht kuran Yunus Emreler, Mevlânâlar, Abdülkadir Geylânîler, Bediüzzamanlar buna böyle ulaşmamışlar mıydı? Allah bir kulunu severse sevgisini diğer insanların kalbine de koyar. Buharî ve Müslim’de yer alan bir hadis-i şerife göre, Allah, bir kulunu sevdiği zaman Cebrail’i çağırır, “Ben falanı seviyorum” dermiş. Gök ehli de artık o kulu sevmeye başlarlarmış. Sonra Allah tarafından yeryüzü ahalisinin kalplerine de o kulun sevgisi konurmuş.2 Demek insanların sevgisini kazanmanın en kestirme yolu bu. Yoksa insan ne yapsa bütün insanları memnun edemez. Bu gerçeği bilmeyen nice insan Nasreddin Hocanın bodrumda karanlıkta kaybettiği iğneyi evin önündeki ışıkta araması gibi yanlış kapılar çalar ve sonuca ulaşamaz. Sonra insanların sevgisini kazanmanın bir kısım tehlikeleri de var. En tehlikeli yanlarından biri riyaya, gurur ve kibire sevk etmesi. İnsanlardan aşırı ilgi gören bir kişi havalara girip kendini kaybedebilir. Mektubat’ta verilen bir örneğe göre şöhrete düşkün, makam sevgisini kalbinden atamayan bir insan ihlâsı ve rıza-yı İlâhiyi esas almak, makam sevgisini hedef almamak kaydıyla bir nevî meşrû manevî makam ve muhteşem bir makam kazanabilir. Makam sevgisi de böylece mükemmel anlamda tatmin edilmiş olur. 3 Demek her hâl ü kârda asıl olan rıza-yı İlâhîdir.
Dipnotlar:
1. Lem’alar, s. 222. 2. Buharî, Edeb: 41; Müslim, Birr: 157. 3. Mektûbât, s. 403. 12.09.2009 E-Posta: [email protected] |