Hüseyin EREN |
|
Çaresizlik çığlığı |
Çaresizlik, acz duâ çığlığını doğurur; fakr, nidâ dağlarını yükseltir... Hiçbir şey yapamamanın, hiç olmanın sesidir sessiz çığlık; arşa yükselen duâlar, yere yerleşen yokluktandır… Varlıktır duâ; duâdır Vacibü’l-Vücud’a götüren… Ne ehemmiyet var, ne kıymet var, ne de varlık var duâsızlıkta… Yüreğin sızı sızı akışıdır duâ gözyaşları; içinde yaş ve kuru her şey olan Kerim Kur’ân öyle der: “Duânız olmasa ne ehemmiyetiniz var.” Saatlerce konuşmak, sayfalarca yazmak; içinde kederden düşen bir duâ yoksa ne kıymeti var, kıymet bilenler ondan bir şey bulamaz… Çiğ sözlerin çığ gibi savrulduğu, lapa lapa sahte lafızların yağdığı söz yangınlarında; hikmet nerededir, irfanı bulmak mümkün mü, muhabbet hangi dağın ardında, uhuvveti gören var mı? Duâ denizi ubudiyetle buharlaşmayı bekliyor; berekete yüklenmek isteyen bulutların acelesi var, imanla sulamak yeniden diriltmek istiyor yüreğin yeryüzünü… “Semâvât ve arz ne ile ayakta duruyor”u soruyor akıl, idraki zorlarcasına… Taze taze açmak, renk renk donanmak istiyor sevmek hissi, kardeşlik hassâsı; ölsün istiyor ümitsizlik, kin, kibir, nefret, hased, hırs… Doğsun diliyor diğergamlık, vefa aksın ırmak ırmak; hikmet balıklar yüzsün derin denizlerin diplerinde, Yunus nidalarla çınlasın kalbin kulakları… Hiçsizlik hiç de yokluk değil; varlığı gösteren hakiki bir âyine… Duâlar olmasa Rahmet tecellileri nasıl müşahede edilir kullarca… Çaresizlik çağırmasa duâyı, ehemmiyetimiz nasıl anlaşılır? Dünyalıların daveti dünya kadardır; kısa, sıkıcı, boğucu, daraltıcı, elemli, kederli… Sonsuzluğun sahibinden dökülen ve yine ona dönen ışık huzmeleridir duâ; sonsuz saadete ulaştıran, kedersiz kavuşmalara ileten… İlleti, o emretmiştir, neticesi rıza, saadet-i dareyn… Küçük kırılmalarda bile onu hatırlamak ve duâ ile anmak; basit işleri bile ulvîleştirir, beşeriyetten abdiyete çıkartır… Ayakkabının bağının çözülmesini bile keder bilip “İnnâ lillâhi ve İnnâ ileyhi râciûn” demek ne güzel bir zikir; cenneti ve cehennemi ayakkabıların bağı kadar yakın görmek ne yüksek bir tefekkür, ne âli bir haslet… Hayatı böyle diriltmek duâsıyla… Çözemediği dertlerini gecenin koynunda duâ duâ diye arşa açmak; hangi kapıyı açmaz, hangi dağları düzlemez; cennet ona niye âşık olmasın? Küçücük kalp kırılmalarından büyük kederlere, duâ bahçesine çağıran nidacılar; kalp buna icabet ederse itminana erişecek, değilse de dikenli yolculukta yokluk çığlıkları atacak. 08.12.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (08.12.2009) - Çaresizlik çığlığı (02.12.2009) - Kuddüs penceresi (28.10.2009) - Kanaate kanaat etmek |