Mehmet KARA |
|
Asıl ismi silinmesi gereken yer |
Anayasa’nın geçici 15. maddesinin kaldırılması ve 12 Eylül’ü gerçekleştiren Kenan Evren ile hayattaki diğer darbecilerin yargılanması için yolun açılması hakkındaki öneriler gündeme geldiğinde, “Halka sorsunlar. Eğer halk ‘evet’ der, geçici 15. maddeyi kaldırırsa, o zaman hiç yargılamaya da gerek yok, ben intihar ederim!” diyerek garip bir cevap veren Evren’in isminin verildiği caddeler, okullar bir bir isimlerini değiştiriyor. Son olarak, Marmaris’de, belediye meclisince Kenan Evren Bulvarı’nın adının Cumhuriyet Bulvarı olarak değiştirilmesine (AKP’li 4 meclis üyesinin “hayır” oyuna karşılık CHP’li 11 meclis üyesinin “evet” oyuyla) karar verildi. Evren’e buna üzülmediğini söylerken, “Oraya ismimi ben koymadım ki... Yarın başkası gelir, yine değiştirir” diyerek gülmüş! Evren’in sadece isminin bulvarlardan caddelerden değiştirilmesi yetmez, o dönemin tamamen silinmesi için 12 Eylül ihtilalinin ürünü olan anayasa değişmeli. İşte o zaman esas ismi silinmiş olur.
ESAS BEKÇİ KİM? Siyaset bayramda yaşanın “sessizlikten” sonra tekrar hareketlendi. Başbakan bir köşe yazarının “siyasetçiler az konuşunca ülke rahatlıyor” cümlesine sert cevap verdi, ama partilerin grup toplantılarında söylenen sözlerden sonra da yazarın bu cümlesi adeta haklı çıktı. Bayramın hemen ertesinde hem iktidarın hem de ana muhalefet partisinin grup toplantıları vardı. Gruplarında konuşan Erdoğan ve Baykal arasında bekçi polemiği yaşandı. Önce Başbakan konuştu. Onur Öymen’in Dersim’le ilgili sözlerinden sonra Baykal’ın “şaşkınlık içinde ne yapacağını bilmez bir hale” düştüğünü söyledi. Peşinden de Baykal’ın “60 yıl öncesinden medet umma, Alevilerden sana hayır yok, başka kapıya...” sözüne atıf yaparak, “Sayın Baykal, sen o kapının bekçisi misin?” diye sordu. Hemen ardından konuşan Baykal cevabını verdi. “O kapıyı sahipsiz mi sandın. (...) O kapının bekçisiyiz...” Sadece bu polemiği bile dikkate alırsak bayramının o huzur dolu dört gününün hemen ertesi gününde nasıl siyasetin eski halini aldığını gördük. Siyasette üslupsuzlukta durmak yok yola devam… Polemikten sonra ortaya çıkan “bekçi kim?” sorusu da zihinlerde kaldı.
NEFESİ KESKİN HOCALAR… Bayram öncesinde Danıştay’ın “yürütmeyi durdurma” kararı sorulduğunda “Bayramdan sonra ne ben kalırım ne Danıştay kalır” cevabına bir anlam verilemeyen Bülent Arınç’ın bayramdan sonra ne söyleyeceği merakla bekleniyordu. Arınç, “O sözler gelişigüzel söylendi, bir anlamı yok” diyerek cevap verdi. “Yeter artık sizden kurtulmanın başka yolu yok’ der gibi bir şey söyledik…” diyerek gazetecileri kastettiğini söylerken de başka bir ilginç cümle söylemiş oldu. Arınç’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç ile başı dertte. Geçtiğimiz hafta Genç, Meclis genel kurulunda öyle bir söz söyledi ki, Arınç, hayli sinirlendi. “Sana anlayacağın dilden cevap vereceğim de Genel Kurul’da değil” dedi. Arınç’ı sinirlendiren söz şuydu: “Sayın Başbakan Yardımcısı, zaman zaman konuşmalarında ağlıyor. Şimdi, ben üzülüyorum tabiîS bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin hem vatandaşı hem milletvekili olarak. Yani bir Hükûmet mensubu acaba niye ağlıyor? Bir yeri mi ağrıyor veya bir hastalığı mı var? Üzülüyorum hakikaten…” Buna cevap veren Arınç ise, “Ben sizin bu kadar terbiye dışı ve ahlâk dışı işler yaptığınızı çok merak ediyordum ama bunun sebebini buldum, sizde gözyaşı yok” dedi. Genç konuşmaya devam etti: “Elbette ki acılı olaylara ağlanır, ama Hükûmetin belli bir makamına gelen insan ağlamaz, ağlarsa gizli yerlerde ağlar. Ha, bizim orada nefesi keskin hocalar var, böyle işte, okumayla-mokumayla gayriihtiyarî ağlamaları giderecek dualar falan yapıyor dedim, yani bir yardımcı olayım diye, onun için söyledim.” Bu konuşmalardan sonra Genç’in üfürükçü hocalarla tanışıklığı ortaya çıkarken, Arınç bu sözlere –şimdilik- cevap vermedi ama bu sözü ortada bırakmayacağı da muhakkak. Bakalım “üfürükçü hoca polemiği” nereye varacak… 06.12.2009 E-Posta: [email protected] |