Recep TAŞCI |
|
Biraz da işsizleri “dinleyin” |
Sıcak para... Borsa... Altın... Dolar... Dört haftadır bu konulara odaklandık. Sömürünün, kumarın, haksızlıkların ve bilinmezlerin dünyasında gezindik, olan biteni, geleceğe ilişkin kehanette bulunmaktan kaçınarak anlatmaya çalıştık ve emeğe saygı duyan daha adil bir düzen arzumuzu dile getirdik. Sermaye ve para piyasalarında cereyan eden hadiseler esasında sokaktaki vatandaşın umrunda mı? Değil. Onun derdi önce iş. İşi olanın mücadelesi de işini kaybetmemek ve iki yakasını bir araya getirmek. Gerisi teferruat. Geçtiğimiz hafta işsizlik rakamları açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “temmuz-ağustos-eylül” dönemini kapsayan “ağustos” sonuçlarına göre Türkiye genelinde işsiz sayısı, geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında 927 bin kişi artarak 3 milyon 429 bine ulaştı. Oran olarak ise Ağustos 2008’e göre 3,2 puanlık artışla yüzde 13,4 seviyesine çıktı. Turizm ve inşaat gibi mevsimsel istihdam sağlayan sektörler sayesinde yaz aylarında düşme eğilimi gösteren işsizlik oranı tekrar tırmanışa geçti. İşsizlik rakamlarını irdelerken bir kaç hususun altını çizmek gerekir. İş aramaktan yorulup bitap düşenler, umudunu yitirenler işsizlik rakamlarına dahil edilmiyor. Sayıları 1,860 bini bulan bu çaresizleri de katınca gerçek işsiz sayısı 5,3 milyona, oranı da yüzde 19’a yükseliyor. Bir diğer çarpıcı hususta, işsizliğin en çok genç nüfusu vurması. Oran yüzde 23,5. Ama daha önemlisi tarım dışı gençlerin işsiz olması. Oran yüzde 29. Şehirde yaşayan her 3 gençten biri işsiz. Bunun anlamı nedir, rakamlar neyi ifade ediyor, empati kurarak değerlendirilmeli, okuyup geçilmemelidir. Genç insan... Bir ekonomi için en kıymetli kaynak. Evde, sokakta, kahvehane köşelerinde israf ediliyor. İşin sosyal boyutu daha da vahim. Yitip giden hayaller, umutlar... Bütün kötülüklerin anası “işsizlik” diye boşuna söylememişler. Toplumda patlamaya hazır yüzbinlerce canlı bomba. Gündem incir çekirdeğini doldurmayan konularla meşgul edilmemeli, sorunu çözecek ciddi adımlar atarak gençler topluma kazandırılmalı. Geleceğimiz onlar. İçerde, dışarda düşman aramaya gerek yok, ülkenin bekasını tehdit eden en büyük tehlike işsizlik. Geçen hafta içinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, işsizlik rakamlarını şöyle değerlendirdi: “İşsizlik konusunda şu anda bakın biz dünyada artış noktasında en az artış gösteren ülke konumundayız. Hatta bugün açıklama var bununla ilgili. ABD’den tutun Avrupa Birliği üyesi ülkelere baktığınız zaman en az artış gösteren ülke konumundayız. O da 2,6-2,7-2,8 gibi.Ama bizim dışımızdaki ülkelerede bu oranların 3, 4, 5, 6’ lara vardığını görüyoruz.” Katılamıyoruz. Şu sütunlarda yeri geldikçe hatırlatıyoruz. Türkiye işsizlikte dünya ülkeleri arasında başı çekiyor. 2007 yılı baz alındığında Türkiye işsizlik oranındaki artışta 54 ülke arasında onbirinci sırada. Estonya, Letonya, İrlanda, Litvanya, İzlanda, Slovenya gibi birkaç milyon nüfuslu devletleri saymazsak ilk 5’te. Yani işsizliğin en fazla arttığı ülkeler sıralamasında iddia edildiği gibi “işsizliğin en az artış gösteren ülke” değil aksine çok üst sıralarda yer alan bir ülkeyiz. Genel işsizlik oranında tablo daha kara. Güney Afrika ve İspanya’nın ardından üçüncülük koltuğuna yerleşmişiz. Hal böyleyken sorunu küçümsemek, görmezden gelmek huyumuzdan vazgeçelim, daha fazla büyümeden üzerine gidelim. Unutmayalım ki işsizlik gelecek yıl daha büyük boyutlarda karşımıza çıkacaktır. İşsizlerin sesine kulak verin. Madem herkes dinleniyor biraz da işsizleri “dinleyin”. 30.11.2009 E-Posta: [email protected] |