Recep TAŞCI |
|
Sıcak para afyondur |
Milâttan önce Anadolu’da hüküm süren Lidya Krallığı’nın icadı olan paraya çeşitli sıfatlar takılmış. Kara para, iyi para, kötü para, helâl para, haram para, kirli para, sanal para, bozuk para, madenî para, sahte para, kâğıt para, sıcak para, soğuk para... Yazı konumuz, sıcak para. Söyleşilerde, köşe yazılarında sıkça adı geçer. Şöyle tanımlanabilir. Aşırı kazanç peşinde koşan, küçük bir riskle karşılaştığında hızla dışarı çıkan, faizin yüksek olduğu ülkeleri seçen kısa vadeli sermaye hareketi. Biraz açalım. Kısa vadede... Para ticaretinden Yüksek kazanç sağlayan Zoru görünce Kaçan Bir paradır. İstihdam, üretim ve yatırımı hiç düşünmez. Yüksek faiz veren ülkeler, hareketli ve spekülasyona açık borsalar tercih sebebidir. Tek derdi en fazla emeğini sömürecek, kanını emecek bir ülke bulmaktır. İlgi alanları... Devletlere borç vermek... Borsa... Mevduattır. Sıcak para nazlı ve alıngandır. Siyasî ve ekonomik istikrarsızlığa tahammülü yoktur, derhal çeker gider. Dövize ihtiyacı olan ve bütçeleri açık veren ülkelerin yöneticileri bundan dolayı sıcak paranın ürküp kaçmasından korkar, korumacı bir yaklaşım sergiler. İğneden ipliğe her türlü mal ve hizmet ile asgarî ücretliden küçük esnafa kadar her kesimden vergi alınırken sıcak para sahipleri kazançları üzerinden ya hiç vergi ödemezler ya da sembolik öderler. Kamu vicdanını yaralayan böyle bir uygulamaya neden göz yumulur? Çünkü, sıcak para iktidarların can simididir, koltuklarının güvencesidir. Reel sektör can çekişirken, iflâslar, işten çıkarmalar yaşanırken, ekonominin pembe görünmesini sağlar, gerçeklerin üzerini örter. Sıcak para sayesinde; Döviz boldur, Borsa coşar. Yerli para değerlenir. İthalat patlar. Piyasa ithal mallarıyla dolup taşar. Ucuzluk ve bolluk içinde yüzülür. Enflasyon haliyle iner. Büyüme rekorları kırılır. Sanal bir cennet oluşur. Halk afyon yutmuş gibi rüya âlemine dalar. İktidar da koltuğunu sağlama aldığından mutludur, ekonomik göstergelerle övünür. Peki gerçek nedir? Ucuz ithalat yavaş yavaş yerli sanayiyi öldürür. Yatırımlar durur. İhracat düşer. İşsizlik artar. Cari açık büyür. Borçlar kabarır. Hele bir de sıcak para aniden ülkeyi terk ederse tam bir kaos doğar. Finansal göstergeler terse döner. Borsa endeksi dibe vurur. Enflasyon azar. Kurlar sıçrar. Ülke bir sente muhtaç olur. Afyonun etkisi geçmiştir artık. Rüyadan uyanan halk şaşkındır. Bedelini öder. Bu sebeple sıcak paranın patlamaya hazır serseri bir mayın gibi dolaşmasına izin verilmemeli, denetlenmeli ve vergilendirilmelidir. Nitekim, tehlikeyi sezen Brezilya hükümeti, geçen hafta aldığı bir kararla sıcak para girişine yüzde iki oranında adına Tobin denilen bir vergi koydu. Bunun üzerine sıcak para ülkeyi terk ederek rotayı daha cazip bir pazar olan Güney Afrika’ya çevirdi. Ülkemizde ise sıcak para stoku Ekim 2008’de 82 milyar dolar civarındayken krizle birlikte yarıya yakını kaçınca Şubat 2009’da 44 milyar dolara geriledi, bu dalgalanmada dolar da 1,2 TL’den 1,7 TL’ye kadar tırmandı. Dünyada en yüksek faiz veren ülkelerden biri olmamız nedeniyle sıcak para tekrar kapımızı çaldı ve ağustos sonu itibariyle 78 milyar dolara ulaştı, dolar düştü. 2010 yılında küresel likidite bolluğunun etkisiyle sermaye akımı güçlenerek sürecek gibi görünüyor. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün tahminlerine göre 2009 yılında gelişmekte olan ülkelere yönelecek sermaye akımı 348 milyar dolar hesaplanmışken 2010 yılında bu tutar 672 milyar dolara çıkacak. Bu tutarın 460 milyar doları doğrudan sermaye yatırımı olacak. Doğrudan sermaye yatırımı, sıcak para gibi değildir, üretim ve istihdama katkısı olur. Soğuk para diye adlandırılır. Sıcak para denen portföy yatırımları yerine soğuk parayı ülkemize çekecek yasal ve idarî düzenlemelere gidilmesi, ekonominin içinde bulunduğu dar boğazdan kurtulması için gereklidir. Sıcak, soğuk para derken ılık paradan da bir cümle ile bahsetmeden yazımızı noktalamayalım. Ilık para yeni yatırımlar için değil, faaliyetlerini sürdüren mevcut işletmeleri satın almak için gelir. Faydalı mı zararlı mı tartışılır. 09.11.2009 E-Posta: [email protected] |