Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
İlginç bir araştırma! |
UNİCEF’in (Birleşmiş Milletler’in dünya çocuklarını korumak ve hayat şartlarını iyileştirmek amacıyla kurduğu yardım kuruluşu) geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu açıklama dünya çapında yapılan araştırma üzerineydi: Her yıl yaklaşık 75 milyon çocuk dayak ve cinsel taciz mağduru durumundaydı. Üstelik bunu çocuklara yapanlar da en yakınları olan aile büyükleriydi. Bu sayı resmî rakamlara geçenler. Ya geçmeyenler? Ya uğradığı mağduriyeti dillendiremeyenler? Tablo son derece vahim bir insanlık ayıbı. Araştırma, vahşi materyalist sistemin acımasızlığını, zalimliğini başka bir açıdan gözlere sunan yorumsuz bir fotoğraf aslında…
Aldatıcı mutluluk formülleri Menfaatine uyan her şeyi kullanmakta sınır tanımayan, insanı lezzet ve hazzın esareti altına almaktan başka bir mutluluk formülü olmayan sefih medeniyetin geldiği nokta işte bu! “Çağdaş medeniyet!” söylemlerinin yaldızını azıcık kazıdığınızda sahte yüzünü görüveriyorsunuz. Fazla uğraşmanız gerekmiyor! (Buradaki sefih medeniyet tabiriyle eğlence ve haz almaya dayalı menfaat üzerine kurulu sistemi kastettiğimizi hatırlatalım. İnsanlığın ilerlemesi, gelişmesi için uğraşanlar hedefimiz değil!) Bediüzzaman Hazretlerinin Hanımlar Rehberi’ndeki ifadesiyle “terbiye-i medeniye” işte aile hayatını böyle “hayvancasına geçici bir beraberlik-ebedî bir ayrılık” kısır döngüsüne hapsetmekte. Zayıf fıtratlı kadınların yanında, savunmasız ve çaresiz çocukları dahi dayak ve tacizle mağdur etmekte.
Hz. Âdem’den günümüze… “Hayvancasına” tâbiri sefih medeniyetin aile bağlarını yeterince anlatan bir ifadedir. Zira İsevîlik din-i hakikisinden uzak olan Batı toplumlarında çok yaygınlaşan ve aile fertlerine kadar bulaşan aile içi cinsel taciz (ensest) hadiseleri sınır tanımayan hayvânî hislerin seviyesini göstermektedir. Ensest, insanlık tarihinde sıkça rastlanan, kavimlerin helâk sebeplerinden bir tanesidir. Babası Hz. Âdem’in (as) şeriatına uymayan ve bu yüzden kardeşi Habil’i öldüren Kabil ile başlamış, ilâhlar ve ilâhelerle dolu Yunan, Roma, Mısır medeniyetlerinden günümüze intikal etmiştir. Bu medeniyetlere ait mitolojik hikâyeler ensest örnekleriyle doludur. Hz. Âdem (as) ile başlayan peygamberlik müessesesi, insanoğlunun sınır konulmayan hayvânî duygularına, semavî şer’î sınırlar koymuş, peygamberlerin bütün hayatı bunun mücadelesiyle geçmiştir. İşte peygamberlerin mücadele ettiği hastalıklardan biri de ensesttir ve ne yazık ki, günümüzde bütün insanlığı tehdit eden boyutlara ulaşmıştır. Bu sapıklığın “koruyucu hekimlik” çerçevesinde mütalâa edilebilecek tek reçetesi, insanın fıtratındaki güzelliklere hitap eden Kur’ân’ın tesettür emridir. Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risâlesi’nde cinsel bir sapkınlık olan ensest hastalığını ve ilâcını nezih bir Kur’ânî üslûpla şöyle beyan eder:
Süflî mahremler İnsan kızkardeşi gibi mahremlerine fıtraten şehvet hissi taşımaz. Mahremlerin simaları, aile bağlarını, şefkat ve meşrû muhabbeti hissettirdiğinden nefsânî, hayvânî hisler kırılır. Ama bacak gibi uzuvlar süflî nefislerde çirkin hisler uyandırabilirler. Zira bu uzuvlar sima gibi mahremiyeti haber vermediğinden, bir kısım süflî mahremlerde hayvanî dürtülerin harekete geçmesi mümkündür. Böyle bir durum tüyler ürpertecek derecede insaniyetin alçalmasıdır. Ama imkân dahilindedir. O yüzden Bediüzzaman Hazretleri, şefkat ve merhametle kadınları, mahremleri konusunda “Süflî nefislerde, süflî mahremlerde hayvânî dürtüleri uyandırabilir” diyerek tesettür konusunda dikkatli olmaya dâvet eder. Dinimizde aile hassasiyeti Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle “insaniyet-i kübra” olan, yani insanın yaratılışındaki bütün cihâzâtlara hitap eden dinimiz toplum hayatında olduğu gibi aile fertleri arasında da güven, saygı ve muhabbet hislerini incitecek her türlü davranışı engelleyecek hükümler getiriyor. Özellikle erkeklere nazaran daha zayıf olan kadınları ve çocukları şefkat kanatları ile sarıp sarmalayan kurallar bunlar… Kadının ve erkeğin hemcinsleri yanında dahi tesettürlerine riâyet etmeleri gerektiğini belirtiyor. Fıkıh kitaplarında bu ölçüler detaylı olarak anlatılmakta, anne babalara çocuk eğitiminde bile sınırlar getirilmekte. Sözgelimi, Peygamberimizin (asm) bu konuda bir çok tavsiyesi bulunmakta: “Çocuğun avretine riâyet edin ve onu örtün. Zira onun avreti de büyüğünkü gibidir. Allah avretini açanlara rahmet nazarı ile bakmaz.” “Yedi yaşındaki erkek ve kız çocuklarının, erkek ve kız kardeşlerin yataklarını ayırınız.” (Cem’ül Fevaid, 1: 139) “Kız ve erkek çocuklar, on yaşına basınca onların yataklarını anne, baba, kız ve erkek kardeşlerinin yataklarından ayırmak vaciptir. Erkeğin erkekle, kadının kadınla aynı yatakta yatmaları asla câiz değildir, her biri yatağın bir kenarında olsa bile…” (Feteva’n- Nevevi, s. 215a; İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s. 309) tarzındaki birçok hadisin, şüphesiz aile içi cinsel taciz hadiselerini önlemeye yönelik hikmetleri de bulunsa gerek. Homoseksüellik, lezbiyenlik, pedofili, ensest gibi birçok sapıklığı beşerin başına saran ve nefsini hayvânî dürtülerinin esiri haline getiren sefih medeniyet Kur’ân’ın emirlerine daha ne zamana kadar muhalefet edecek? 08.11.2009 E-Posta: [email protected] |