Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Tarih boyunca kadınlar… |
Hayatın anlamını türlü çeşit lezzetler ile tatmin olmak şeklinde tanımlayan günümüz insanı için kadın unsuru listenin başında geliyor. Sadece yaşadığımız asırda değil, insanlık tarihinde kadın hayattan zevk almayı hedefleyen insanların baş “malzeme”si olmuş her zaman. Müzelere gittiğinizde, antik harabeleri gezdiğinizde, heykel ve kabartmalarda, minyatürlerde, desenlerde, mozaiklerde… O zamanki günlük hayatı yansıtan günümüze ulaşabilmiş aklınıza gelen hemen her eşyada kadın figürlerinin yer alması bu söylediklerimizin en büyük delillerinden bir tanesi. Hatta eski Yunan ve Roma medeniyetlerinde kadın, ilâheler olarak putlaştırılmış. Afrodit, Venüs gibi isimlerle mabetlerdeki sayısız putlar içindeki yerini almış… Kadının ilâheleştirilmesi toplumların bozulmasını da başlatmış. Tarihçilerin ifadesine göre geçmişteki büyük medeniyetlerin çökmesinde bir ortak nokta var: Hepsinde de kadın eğlence malzemesi olarak görülmekte. Ahlâkî yapının çürümesi, ailenin çözülmesi, toplumun bozulması neticesinde hangi medeniyet kalır ki? İslâm öncesi Araplarında olduğu gibi kimi toplumlarda da kadın sadece neslin devamını sağlayan bir unsur olarak görülmüş. O yüzden “fazlalık” olarak görülen bütün kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar insanlıktan uzaklaşmışlar. Kadınların hak ve hukuklarına hiç riâyet edilmemiş bu toplumlarda. Netice itibarıyla bazen putlaştırılarak, bazen insan yerine bile konulmayarak kadın hep toplumun imtihanı olmuş. NİSA SûRESİ Dinimiz kadını Rabbine kul olma noktasında, erkekle eşit tutmuş. Kadını putlaştırmayarak, ama önemsiz de görmeyerek hep dengeli bir yaklaşımla hüküm verilmiş. Kur’ân-ı Kerim’deki “İman eden erkek ve kadınlar!” gibi ifadelerin sıklıkla kullanılması buna en güzel delillerden. Nisa Sûresi’ni okuyorum. “Kadınlar” anlamına gelen bu sûre, Medine’de nazil oldu. Genel çerçeve itibarı ile bu sûre, Müslümanların aile ve toplum hayatına dair prensipleri, özellikle miras ve kadın hakları gibi hususları ihtivâ edip, hak, hukuk ve kardeşlik derslerini vermekte. “Onların Allah’ı bırakıp da taptıkları, bir takım dişilerden başkası değildir” diyor 117. âyet. Âyetin açıklamasında kızları diri diri gömen Arapların bazan da kendi elleriyle yaptıkları putlara dişi isimleri verdiklerinden bahsedilmekte. Kadınlara düşkünlüğün “şirk” derecesine varma tehlikesi noktasında ikazda bulunmakta inananlara. Hayvanî zevklerini hayatın gayesi yapıp kadını da bu zevklerin odak noktasına yerleştiren ve bütün düşüncesini Allah’ın rızasını kazanmaya değil de kadınlarla ilgili gayrimeşrû emellerine teksif eden, onu bütün hayallerinin gayesi haline getiren kimselerin, âyet-i kerimedeki bu ikazdan hisseleri olsa gerek… Posterler, afişler, sinemalar, dizi filmler, reklâmlar, müzik dünyası, gazete ve dergiler, internet, hatta çocuklara yönelik çizgi filmlerde ve oyuncaklarda bile kadın unsurunu sınırsız kullanan mimsiz medeniyet, tarihteki kadını ilâheleştiren ya da insan yerine bile koymayan medeniyetlere ne kadar da benziyor öyle değil mi? İslâmın kadına bakışı ise ifrat, tefrit olan aşırı uçlardan azade, ne kadar da merhametli ve şefkatkâr! 25.10.2009 E-Posta: [email protected] |