40. Yıl Röportajları |
TALİP ÇİÇEK |
Gelişen hadiseler Yeni Asya’yı haklı çıkardı |
Bize kendinizi tanıtır mısınız? 1945 yılında Gölcük, Ayvazpınar Köyü'nde doğdum. Köyümüzde ilkokul olmadığı için okula geç başladım. İlkokulu İhsaniye Köyü'nde halamın yanında okumak zorunda kaldım. İyi havalarda hafta sonları evime gidiyordum, fakat kışın üç ay yollar kapalı olduğu için gitme imkânı olmuyordu. Köyümüzde okul çağına gelen çocuklar camide Kur’ân öğrenmeye gidiyorlardı. Ben de gittim, ilk İslâmî eğitimi köy hocasından aldım. Bu derslerin etkisiyle ilkokula giderken de namazlarımı kılıyordum. Orta Sanat Okulunu Gölcük’te yatılı olarak okudum ve 1963 yılında Deniz Tersanesinde işe başladım. Askerden dönüşte aynı iş yerinde iki yıl çalıştım, sonra Goodyear Lastik Fabrikası'na gidip oradan 1990 yılında emekli oldum. Gölcükte ikamet etmekteyim. 1996 yılından beri her gün Yeni Asya Bürosunu açıp neşriyatımızın tanıtım ve satışlarıyla meşgul oluyorum. Bana emekliliğim de vaktimi değerlendirmek için bu fırsatı verdiği için Rabbime şükrediyorum.
Risâle-i Nurları nasıl tanıdınız? Yeni Asya ile buluşmanız ne zaman oldu? 1967 yılında askerden gelip tersanede işe başladığımda, bir kısım yeni giren arkadaşların fırsat buldukça yanındakilerle çeşitli konularda sohbet ettiğini gördüm. Sol akımların hızlı olduğu bir dönemdi. Sık sık İslâmî konularda münâzarâlar oluyordu. Ben namazı düzenli kıldığım halde, yapılan menfi telkinlerin etkisiyle Risâle-i Nurları İslâmiyet dışında yayınlar zannediyordum. Akrabamızdan Necati İşeri’nin ağabeyinin evinde kiracı olarak oturuyordum. İlk defa Risâle-i Nurları onun evinde gördüm. Düşüncelerimi söylediğimde gerçeğin benim menfi bilgilerim gibi olmadığını, kendisinin de derslere gittiğini söyledi. Çalıştığım iş yerinde Mustafa Çolak ve İsmail Keleş ismindeki arkadaşlar da derslere yeni başlamışlar, orada istifade ettikleri meseleleri çay paydosunda iş yerindeki arkadaşlara anlatırken ben de Risâleleri bilmediğim halde onlara taraf çıkıyordum. Onların ve Deniz Kitapevinden gazete alırken Necati İşeri ve Faik Cengiz Ağabeyin ısrarıyla derse gitmeye karar verdim. Bir bayram dönüşü eşimi köyde bırakmıştım. O haftaki sohbete iştirak ettim. İlk olarak gittiğim halde gençlerin olması bana şuurlu bir cemaat intibaını verdi. Ders arasında vecizelerden ezberler ve ilâhiler okundu ve namaz tesbihatı çok ilgimi çekti. Dershane de kalanlardan birisinin benim okul arkadaşım olduğunu görünce, bana daha da güven geldi. O zamandan beri Risâle-i Nurları okuyarak istifade etmeye çalışıyorum. Rahmetli Zübeyir Ağabeyin cenazesine de iştirak ettim, büyük bir kalabalık vardı. Kabristanda yapılan dersler de beni çok etkilemişti. Yeni Asya gazetesi çıkmadan önce İttihad ve Bugün gazetesini okuyordum. Bugün gazetesinin tertip ettiği sabah namazlarına da iştirak ettim. Yolda giderken arabada Risâlelerden dersler okunuyordu. Bilâhare Yeni Asya gazetesi yayına başladı, aralıksız olarak alıp okumaya devam ediyorum.
Yeni Asya’yı kırk yıl gibi uzun bir süreden beri size okutturan özelliği nedir? Öncelikle mensubu bulunduğum Risâle-i Nur hakikatlerini basın yoluyla geniş kitlelere duyurması, olaylara on-on beş yıl öncesinden doğru teşhis koymasıdır. Siyasal İslâmcılar Libya lideri Kaddâfi taraftarlığı ve İran gelgitlerini yaşarken Yeni Asya okuyucularına doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu yaşamanın yolunu göstermiş, hürriyet ve demokrasinin önemini anlatmıştır. Bir çok sözde aydınların Avrupa Birliğine şüphe ile baktığı zamanlarda komünizme karşı Müslüman Hırıstiyan ittifakından yana tavır takınmış, ahir zamanın dehşetli cereyanlarına karşı bu ittifâkın önemine dikkat çekmiştir. Bu gibi konularda zaman, kendisini haklı çıkarmıştır. Yazarların çevre illeri ziyaretlerindeki tavırları ve mütevazî vaziyetleri bana sahabenin azim ve gayretlerini hissettirirdi. Hizmetimizi duyurmak için düzenlenen paneller, Çanakkale Şehitlerini Anma toplantısı, Mehmet Akif geceleri, müstehcen neşriyatın zararlarını anlatan toplantılar ve halen devam eden Bediüzzaman Anma toplantıları, kongreler gibi faaliyetler bizi Yeni Asya’ya bağladı.
Yeni Asya size ve ailenize neler kazandırdı? Öncelikle okuma alışkanlığı. Sabah gazeteyi alıp işe gitmek için servise bindiğimizde yol süresince bir saat her gün okuma imkânı sağladı. Gazetemizin yazıları günlük haber kabilinden olmadığından, çok önemli konuları öğrenme fırsatım oldu. Yakın Tarih Ansiklopedisi, ilim teknik serisi, tarihî romanlar, aile ansiklopedisi, ilâhiyat serisi gibi kitapları kütüphanemize kazandırdı. Çocuklarımız Can Kardeş dergisi ile büyüdü ve okul ödevlerinde dergiden yararlandılar. Ailemiz de bütünüyle aynı ideali paylaşan huzurlu bireylerden meydana geldi.
Yeni Asya ile ilgili hatıranızı bizimle paylaşır mısınız? Bir gün iş yerine giderken gazetemi açıp okuyordum. O günlerde “Bilinmeyen Taraflarıyla Said Nursî” kitabı tefrika ediliyordu. Gazetenin büyük başlıklarla Bediüzzaman’dan bahsettiğini gören arkadaşlar bu şartlarda nasıl büyük bir cesaretle bu neşriyatı yaptığına hayret edip takdir ediyorlardı. Gazeteyi müsait yere bırakıyordum, bir çok değişik fikirli iş arkadaşlarımız da okuyup müsbet neşriyatını beğendiğini itiraf ederlerdi. Bunlardan birisi namaz kıldığı halde faize bulaşmıştı. “Meşveret” köşesinde çıkan faizle ilgili yazıları okuyarak faizden vazgeçip geçmişte aldıklarından da bir yerlere verip kurtulmanın yollarını aramaya başlamıştı.
Gelecek için temenni ve düşüncelerinizi de öğrenebilir miyiz? İtidal ve istikametli gidişin devam ettirilmesi. İçtimaî meselelerde ılımlı davranışla, siyasî tarafgirliğe gidilmemesi. Risâle-i Nurların şerh-i mahiyetindeki yazılara ağırlık verilmesi. Risâle-i Nurdan alıntıları takip eden abonelerimiz var. Bunun geliştirilerek devamının sağlanması bence önemli. İstikbalde ilânatıyla meşgul olduğumuz hakikatlerin bütün dünya milletlerinde neşv-ü nema bulacağını ümit ediyorum ve uzun yıllar süresi içinde neşriyatımıza emeği geçenlere duâ ve tebrik ediyorum. |
TALİP ÇİÇEK 19.10.2009 |
Önceki 40. Yıl Röportajları |