Aile |
Öğrencilere, düzenli beslenme semineri
MUĞLA'NIN Bodrum ilçesine bağlı Konacık beldesinde, Dünya Gıda Günü dolayısıyla Cahit Özvezneci İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrencileri ve velileri için sağlıklı beslenme semineri düzenlendi. Belediye ve Universal Hospital iş birliği ile Konacık Belediyesi Meclis Salonu’nda düzenlenen seminerde ilk önce 6. sınıf öğrencilerine daha sonra da velilere, Diyetisyen İlkay Öngen tarafından sağlıklı beslenme konusunda bilgi verildi. Seminerde sağlıklı beslenmede besin grupları ve besin piramidi, dengesiz beslenmeden kaynaklanan hastalıklar hakkında uyarılarda bulunan Diyetisyen Öngen, “Dengesiz beslenme sonucu çocuklarda aynı zamanda yetişkinlerde de demir eksikliğinden anemi, D vitamini eksikliğinden raşitizm, iyot yetersizliğinden tiroid hastalıkları ve diş hastalıkları oluşabilir.” dedi. Dengesiz beslenmeden kaynaklanan hastalıkların önlenebilmesi için bir günlük düzenli ve dengeli beslenmenin nasıl olması gerektiği konusunda da bilgi veren Öngen, beden kitle endeksinin hesaplanması ve bunun sonucuna göre kilo düzeyinin belirlenmesi ile ilgili bilgiler de verdi. Seminerde beden kitle endeksinin nasıl hesaplanacağı çocuklara anlatılırken, ailelerine de konuya ilişkin el dokümanları dağıtıldı. |
18.10.2009 |
Trafik, kalp düşmanı
TRAKYA Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, ‘’çalışmalar, sürekli biçimde trafik gürültüsüne maruz kalmanın kalp krizi geçirme riskini arttırdığını göstermektedir’’ dedi. Yorulmaz, büyük şehirlerde her gün yaşanan trafik yoğunluğu ve buna bağlı olarak araç içinde geçirilen uzun zamanın sağlığı ciddî biçimde etkilediğini söyledi. Trafikte uzun süre geçirmenin giderek biriken stresin artışına, stres hormonlarının artışının da tansiyon yüksekliği, mide ülseri hatta kalp krizine yol açabildiğini anlatan Yorulmaz, ‘’tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, astım, panik atak, epilepsi gibi hastalığı olan kişilerde bu hastalıkların daha da şiddetlenmesi ile sonuçlanabilmektedir’’ dedi. Trafikte sürekli biçimde uzun süre zaman harcamanın zorunlu olarak idrarı tutma ve bunun sonucunda idrar torbasında genişleme ve idrar yollarında enfeksiyonu kolaylaştırdığını belirten Yorulmaz, şunları kaydetti: “Trafikte gürültüye bağlı (araçların motor sesi, fren sesi, korna sesi, toplu taşıma araçlarında yolcuların sesi gibi) olarak huzursuzluk, baş ağrısı, kulaklarda çınlama, çarpıntı, stres, tansiyon yükselmesi gibi sorunlar ortaya çıkar. Çalışmalar bu şekilde sürekli biçimde trafik gürültüsüne maruz kalmanın kalp krizi geçirme riskini arttırdığını göstermektedir.’’ Prof. Dr. Yorulmaz, özellikle büyük araçlarda, toplu taşım araçlarında yaşanan titreşimin sürekli olması durumunda, eklemlerde ve damarlarda küçük yırtılmalara ve buna bağlı olarak da eklemlerde kireçlenme, kılcal damarların yırtılmalarına yol açabildiğini söyledi. Tekirdağ / aa |
18.10.2009 |
Anne-baba olmaya, psikolojik olarak hazırlanın
YAPILAN araştırmalar birçok anne-babanın yeterince hazır hissetmedikleri ve bilgi sahibi olmadıkları halde sırf ‘olması gerektiği’ için çocuk sahibi olduklarını gösteriyor. Bu da sonrasında hem çocukla ilişkide, hem de onun eğitimi ve gelişimiyle ilgili problemlerin çözümünde anne-babaların sorunlar yaşamalarına sebep oluyor. Uzmanlara göre anne-baba olmak çok ciddî hazırlık gerektiren bir durum. Uzmanlar, “Anne-baba rolü çok fazla sorumluluk isteyen, geri dönüşü olmayan, bir çok bilgi ve beceri edinmeyi ve sosyal anlamda bir çok fedakârlıklar yapmayı gerektiren bir roldür” uyarısında bulunuyor. Anne-baba adayının öncelikle evliliklerinin sağlıklı bir şekilde yürüyor olduğundan emin olmalarının önemine vurgu yapan Uzman Pedagog Belgin Temur, sanıldığının aksine kötü giden evliliklerin çocuk sahibi olunduğunda iyileşmediğini ve bebeğin evliliğin can simidi olmadığını kaydetti. Temur, “Aksine her zaman çocuk, evlilik ilişkisi içine yeni bir yük getirir. Bu yükü kolaylıkla taşıyabilmenin en önemli şartı ise eşlerin iyi, sağlıklı, keyifli, doyurucu bir ilişki yaşıyor olmalarıdır. Çocukla birlikte bütün hayat düzeninin değişeceği, sosyal hayata ve iş hayatına dair önemli değişikliklerin yaşanacağı düşünülürse bu konuda da hazır olmanın önemi görülebilir.
SEVGİ YOKSUNU ÇOCUKLAR FİZİKSEL VE ZİHİNSEL OLARAK GELİŞEMİYOR
Yapılan birçok araştırma bebeklik döneminde sevgiden yoksun bırakılan bebeklerin çok iyi bakılsalar bile duygusal bazı problemler yaşama ihtimallerinin arttığını göstermektedir. Hatta bazı durumlarda yine iyi bakılan çocukların sırf sevgiden yoksun bırakıldıkları için fiziksel ve zihinsel gelişimlerinin bile yeterli olmadığı gözlenmiştir. İlk yılda bebeğin uyku, beslenme ve temizlik ihtiyacının düzenli ve yeterli karşılanması da önemlidir. Bebeğin ihtiyaçlarının zamanında ve yeterli karşılanması bebeğin dış dünyaya ve anneye olan güveninin temelini oluşturur. Bu yolla hem dış dünya ile ilişki kurmayı ve güven duymayı öğrenir, hem de kendisine bakan, seven ve ihtiyaçlarını karşılayan bireye bağlılık geliştirir” dedi. İzmir / cihan |
18.10.2009 |
‘Domuz gribi aşısının güvenilirliğini takipteyiz’
SAĞLIK Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Turan Buzgan, domuz gribi aşısının güvenilirliği konusundaki iddialarla ilgili olarak, ‘’Domuz gribi aşısının diğer aşılardan farklı, bilinen yan etkilerin olmadığını şu anki bilgilerle söyleyebiliriz, ama elbette iyi takip etmek durumundayız’’ dedi. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) son açıklamasına göre bütün dünyada laboratuvar teyidi alınmış yaklaşık 350 bin pandemik H1N1 vak'ası ve 4 bin 500 ölüm bildirimi olduğunu anlatan Buzgan, ölümlerin 899’unun Brezilya, 593’ünün ABD, 580’inin Arjantin, 255’inin Meksika, 185’inin Avustralya, 204’ünün de Avrupa Birliği ülkelerinde olduğunu kaydetti. Buzgan, ancak, bütün vak'a ve ölümlerin bildirimi yapılamadığından bu rakamların çok daha yüksek olduğunun bilindiğini ifade etti. Domuz gribinin yoğun görüldüğü ülkelere ait verilerin hastalığın gebeler, küçük çocuklar, kalp hastalığı, şeker hastalığı, akciğer ve böbrek hastalığı gibi kronik hastalıkları olan risk grubundaki kişilerde ağır seyrettiğini ortaya koyduğunu kaydeden Buzgan, ‘’Ölümlerin engellenmesi amacıyla bu risk gruplarının aşılanmasının öncelikli önemi vardır’’ dedi. Aşılamanın, pandemik gribin ağır seyretme ihtimali olan risk gruplarını hastalıktan koruma, hastalığın şiddetini ve ölümleri engelleme, toplumda verilmesi gereken zorunlu hizmetlerin kesintisiz sürdürülmesini sağlama, okul öğrencilerini aşılayarak hastalığın büyük kitlelere hızlı yayılımını engelleme amaçları olduğunu vurgulayan Buzgan, bu tür aşıların Avrupa Birliği’nin resmî kuruluşu olan EMEA (Avrupa İlaç Ajansı) tarafından ruhsatlandırılma işlemine tabi tutulduğuna dikkati çekti.
AŞI, ÜCRETSİZ OLACAK Türkiye’ye Glaxo Smith Kline’dan (GSK) 25 milyon doz, Novartis’ten 15 milyon doz, Sanofi Pasteur’den 3 milyon doz aşı alınacağını bildiren Buzgan, ‘’Bu üreticilerden GSK ve Novartis firmalarının aşıları EMEA tarafından ruhsatlandırılmıştır. Diğer firmanın ruhsatlandırma işlemi devam etmektedir. Novartis firmasının ürettiği aşının ülkemizde de ruhsatlandırılması yapılmış olup, ilk teslimat önümüzdeki hafta başında yapılacaktır. Bu aşılar da tüm aşılarda olduğu gibi ruhsatlandırma sonrası ulusal referans laboratuvarımız olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığınca güvenlik ve etkinlik ile ilgili testler yapıldıktan sonra kullanıma sunulacaktır’’ şeklinde konuştu. Aşının ücretsiz olacağını, belirlenen gruplara aşılama zamanı ile ilgili duyurular yapılacağını ve teslim takvimine uygun olarak belirli hedef grupların aşılanmaya dâvet edileceğini kaydeden Buzgan, ‘’Bazı grupların aşılanması bulundukları yerde yapılacak, diğer gruplar ise sağlık kuruluşlarına dâvet edilecektir’’ dedi.
KİME NE KADAR DOZ UYGULANACAK? Aşının 6 ay-9 yaş grubunda 2, daha büyüklere ise tek doz uygulanacağını belirten Buzgan, ‘’Pandemi aşısı hastalığa karşı önemli bir sigorta olarak değerlendirilmelidir. Her ne kadar şu anda hastalık dünyada hafif seyirli olsa da riskli gruplarda ağır seyredebilmektedir. Ayrıca zamanla daha ciddî hastalık yapma potansiyeli de vardır’’ uyarısını dile getirdi. Halen Avustralya, ABD, İsveç ve Çin gibi ülkelerde aşı programının başlatıldığına dikkati çeken Buzgan, ‘’Konu Bilimsel Danışma Kurulumuz tarafından titizlikle takip edilmektedir. Halkımızın Bakanlık tarafından yapılacak açıklamaları takip etmesi, bilimsel verilere dayanmayan beyanlara itibar etmeyerek önerilen tavsiyelere uyması ve gereksiz paniğe kapılmaması önemle duyurulur’’ dedi.
AŞININ GÜVENİLİRLİĞİ İLE İLGİLİ İDDİALAR Buzgan ve Bilim Kurulu üyeleri daha sonra soruları cevapladı. ‘’Aşının yan etkileri ve denenmeden yapıldığı’’ iddialarıyla ilgili bir soru üzerine Buzgan, aşıların ruhsatlandırılmadan önce ciddî üretim süreçlerinden geçtiğini belirterek, ruhsat verildikten sonra ülkede bazı prosedürler uygulandığını söyledi. Aşının öncelikle Avrupa ve ABD’de ruhsatlandırılmış olmasını şart koştuklarını kaydeden Buzgan, Türkiye’de ruhsatlandırma için de veri sunulması gerektiğini belirtti. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi’nde biyolojik kontroller yapıldıktan sonra aşının uygulamaya konulduğunu ifade eden Buzgan, uygulamada yan etki takibi de yapıldığını anlattı. Bu konuda çok daha hassas davranmak zorunda olduklarına dikkati çeken Buzgan, ‘’Domuz gribi aşısının diğer aşılardan farklı, bilinen yan etkilerin olmadığını şu anki bilgilerle söyleyebiliriz, ama elbette iyi takip etmek durumundayız’’ dedi. Pandemi İzleme Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da ‘’Pandemik aşılar özelliği nedeniyle çok fazla kişide kullanılıp bilgiler elde edilmeden belli riskler göze alınarak kullanılmak zorundadır’’ diye konuştu. Bunun dünyanın her yerinde böyle olduğunu, çünkü yeni bir hastalıkla karşı karşıya olunduğunu anlatan Ceyhan, ‘’Eğer aşıyı geciktirirseniz, ‘çalışmaları yapıp sonra kullanalım’ derseniz geç kalırsınız. Bu pandemiler sırasında kullanılan aşıların genel özelliğidir’’ dedi.
ÖNCELİKLE KİMLERE AŞI VURULACAK?
Buzgan, ‘’Aşının öncelikle kimlere yapılacağı’’nın sorulması üzerine de sağlık personelinin öncelikli olacağını, hacı adaylarının da aşılanacağını kaydederek, coğrafî bölgelerin durumları da göz önüne alınarak bir planlama yapılabileceğini, gelişen duruma göre esnek bir program uygulayacaklarını söyledi. Ceyhan, ‘’Şüphelilerin teste tabi tutulması’’ ile ilgili bir soruya karşılık da şüpheli vatandaşların kendileri ve çocukları için telâşa kapılarak test yaptırmalarına gerek olmadığını, sadece risk grubundakilerin test yaptırması gerektiğini belirtti. Bir salgın durumu olup olmadığını anlamak için, kümelenme ortaya çıkması halinde test yaptırılmasının uygun olacağını anlatan Ceyhan, “Vatandaşlarındomuz gribi olup olmadıklarını anlamalarının bir yararı yok. Çünkü bunun için özel bir ilâç tedavisi de yok. Risk grubundakiler için özel bir tedavi uygulanıyor’’ dedi. Risk grubundakiler haricinde hafif seyrettiğini bildiren Ceyhan, ‘’Korkulacak bir durum yok, ama hastalığın böyle seyredeceğinin bir garantisi de yok. Şu an kimsenin telâşa kapılmasına gerek yok’’ ifadesini kullandı. Buzgan, başka soru üzerine de ellerinde H1N1 testi yapacak yeterince kit bulunduğunu, ancak bunların israf edilmemesi gerektiğini, sadece hasta-lık belirtisi olanlara test yapılmasının yerinde olacağını söyledi. |
18.10.2009 |