19 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 7

Özgürlük anıtı ve New York

Portekiz’den kalktıktan sonra yeni seferimiz için Amerika yollarına düştük. Bu seferimizde süre çok kısıtlıydı tam yol sür'atle gitsek bile zamanında New York’a varamıyorduk. Çünkü Portekiz tahliyesi uzun sürmüş daha önce sefer bağlandığı için uzatma da alınmamıştı.

Kiracımız gemi zamanında yetişemeyeceği için seferin iptal edileceği endişesi taşıyordu. İşte bu şartlar altında Atlantik’e çıktık.

Atlantik’te büyük daire seyri yaparak yolumuzu olabildiğince kısaltmaya çalıştım. Şimdi “büyük daire seyri de neymiş?” diye soranlar olacaktır, fakat haritacılık ile ilgili olduğu için ve namazdaki kıbleyi tayin etme konusuyla da irtibatlı olduğu için anlatmaya çalışayım.

Malûmunuz dünya küre şeklindedir. Fakat genellikle haritalar, sanki dünya silindir şeklindeymiş gibi çizilir. Seyir ve diğer işler için bu tip haritalar kullanılır zira rota ve kerterizler (yönler) daima gerçek değerlerini gösterdiği için çok kullanışlıdır.

Ekranlarda gördüğünüz haritaların çoğu havacıların veya karacıların kullandıkları haritalar, yine bu projeksiyon ile çizilmiştir. Projeksiyon veya bir başka ifade ile izdüşümü demek gerekir zira üç boyutlu bir yeryüzü şeklini dikey ve yatay yani iki boyutlu hâle getirmek için bu yöntemi kullanmak gerekir. Ayrıca bazı görüntü hatalarının meydana çıkması da gayet tabiîdir. Bakın bu haritalar nasıl çizilir basitçe anlatayım.

Dünyayı camdan yapılmış bir küre farz edelim; dünyanın merkezine de bir ışık kaynağı yerleştirelim. Cam kürenin üzerinde de dünyanın denizleri ve karaları siyah kalemle çizilmiş olsun. Harita olacak kâğıdı, kutuplar uç tarafa gelecek ve silindir şekilde sarar isek; ışığın kâğıt üzerine düştüğü şekiller bizim “Mercator Projeksiyonlu” haritamızı meydana getirir.

Mercator Projeksiyonlu haritalarda kutuplar sonsuz izdüşümünde olduğu için gösterilemez. Zaten Antarktika, Sibirya ve Grönland’ın bu haritalarda çok büyük görünmesinin sebebi de kutuplara yakın olmaları dolayısı iledir.

Bir de “Gnomonik haritalar” vardır ki bunlar büyük daire seyri yapmaya yarayan özel haritalardır ve sadece okyanus geçişlerinde kullanılır. Yine de seyir için elverişli değildir. Bu haritada çizilen rota en kısa rota olduğu için plotlanan mevkiler, Mercator haritalarına geçirilir ve bu şekilde büyük daire seyri yapılmış olur.

Büyük daire seyri dünya üzerinde yapılabilecek en kısa mesafeli seyir şeklidir. İşte bu sebeple yukarıda belirtmiş olduğum işlemler yapılır. Burada çizilen rota seyir haritalarında yay şeklinde göründüğü için daha uzun yol kat edilmiş gibi görünmektedir, lâkin bu durum yanıltıcıdır zira seyir haritaları silindir şeklindeki bir dünya izdüşümünden yapıldığı için gerçek değerlerle birebir uyumlu değildir.

Buraya kadar okuduğunuz bilgileri “yahu bana ne” deyip geçmeyin. Sadece seyir ve denizcilik kitaplarında yazan bu bilgi ve açıklamaları başka hiçbir yerde bulamazsınız ve çok önemli bir konuda sizi de ilgilendirmektedir.

Önemli olan konu kıble tayinidir. Malûmunuz kıble namazın farzlarından bir tanesidir ve doğru olarak belirlenmesi gerekir. İnternette görmüştüm, bir kardeşimiz kıble ile ilgili olarak benim yazımı okumuş ve çok istifade ettiğini yazmış. O zamana kadar Türkiye’de kıble güneyde olduğu için hangi ülkeye gitse hep güneye doğru döner namazını kılarmış. Bu yazıdan sonra kıbleye doğru olarak namazlarını kılmaya başlamış. İşte aynı sebeplerle yurt dışına çıktığınız zaman bu bilgilere ve açıklamalara ihtiyaç duyabilirsiniz.

Evet, büyük daire seyri, “dünya üzerindeki en kısa yolu ve doğruyu gösterir” demiştik. İşte kıbleyi belirlerken en kısa mesafeye bakarak yönünüzü belirlemeniz gerekir. Eğer dünya haritalarına bakıp; işte ben bu noktadayım, Kâbe-i Muazzama da şu noktada. O halde kıble meselâ 90 derecede derseniz büyük bir ihtimalle hatalı bir yön belirlemiş olursunuz.

Gerçi bu haritalarda da kıble, kuzey-güney istikametinde iken neredeyse sıfır hata ile doğru yönü gösterir. Meselâ kıble Türkiye’de güneyde kaldığı için haritadaki yön doğruya çok yakındır. Ama Avrupa’da, Amerika’da veya Çin’de hata miktarı 30–40 dereceye kadar çıkar.

Namaz saatlerini ve kıbleyi gösteren bilgisayar programları büyük daire seyri metotları ile yapıldığı için doğru yönleri gösterir. Bu sebeple yurt dışına çıktığınız zaman doğru kıbleyi belirlemek isteyenlere benim tavsiyem bu programlara bakmalarıdır. Yok eğer haritalara bakarsanız büyük bir ihtimalle 20–30 derece hatalı bir kıble tayin etmiş olursunuz.

Şimdi bu yazıyı okuyunca “eyvah ben yanlış yöne doğru namazımı kılmışım” diye endişe etmeyin. Çünkü konunun uzmanları ve özellikle ehlisünnetteki mezhep imamları kıble de cihet önemli olduğunu ifade etmişlerdir. Yani ön veya arka cihet gibi. Eğer kıbleniz, 20–30 derece hatalı olsa bile yüzünüz Kâbe’ye dönük olduğu için namazınız sahih olmuştur. Lâkin Kâbe’yi arka tarafımızda bırakmamamız lâzım. Böyle bir durum da kolay kolay söz konusu olmayacağına göre dediğine göre kıblemizden dolayı namazımız bozulmamış olur. Zaten “ameller niyetlere göredir” eğer kıble bu yöndedir diye araştırma yapıp o yöne doğru kıldıysanız kıble o tarafta olmasa bile namazınız caiz olur. Şüphe ve vesveseye gerek yoktur.

ABD’de gemimizi ziyarete gelen değerli kardeşim Mehmet Bey’in dediğine göre buradaki Müslümanlar eskiden haritaya bakıp kıbleyi ona göre belirliyorlarmış. Fakat sonra anlamışlar ki 45 derece daha kuzeye dönmeleri lâzım. Çünkü Kâbe’ye en yakın mesafe bu yönde. O zaman düzeltmişler kıblelerini. Son birkaç yıldır doğru yönde namazlarını kılma imkânını bulmuşlar.

Hazır yeri gelmişken bazı ülkelerde kıble hangi yöne doğrudur kısaca ve çok genel olarak belirtmeye çalışayım. ABD’de; kuzeydoğuya, Avrupa’da; İngiltere, Fransa ve İspanya’da doğuya, Doğu Avrupa ülkelerinde Güney doğu ama Almanya da doğuya yakın, Çin’de; Kuzeybatıya doğru dönmek gereklidir. Eğer kıblenizi tam doğru bulmak istiyorsanız lütfen kıble tayin eden bilgisayar programlarına müracaat edin. Nereden bulurum demeyin, zira internetten de kolayca ulaşabilirsiniz.

Bu anlattığım hususlar çok teknik diye sizi sıkmış olmaktan endişe ediyorum. Fakat inanın böylesine dinî açıdan önemli bir konu ve açıklamaları kolay kolay hiçbir yerde bulamazsınız. İşte, denizcilik mesleğine ait bazı bilgiler pratik hayatta karşımıza bu şekilde çıkabiliyor. Her ne ise, biz yine dönelim tefekkür ederek yaptığımız yolculuğa…

Büyük daire seyri ile daha kısa yoldan fakat biraz fırtına yiyerek New York’a ulaştık. Bir gün demirde bekledikten sonra Clearmont İskelesi'ne yanaştık.

Burası tam da Özgürlük Anıtının bulunduğu yer. Özgürlük Anıtı, adı üstünde Amerikalıların İngilizlerden bağımsızlığını kazandığı günün hatırası için Fransızlar tarafından gönderilip New York’un girişindeki küçük bir adaya dikilen heykel.

Statue of Liberty bizim deyişimizle Özgürlük Anıtı ister istemez 1945 yılındaki olayları akla getiriyor. Ülkemiz o yıllarda Stalin’in yönetimindeki Sovyetler Birliği’nin büyük baskısı altına girmişti. O yılları biz yaşamadık fakat yaşayanların anlattığına göre çok dehşetli yıllardı. Eğer ABD’nin desteği olmasa ülkemiz Bolşevik baykuşlarının kucağına düşebilirdi. Hadise şu şekilde cereyan etmişti:

İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyetler Birliği hızlı yükselmiş ve buna paralel olarak bütün dünyayı kasıp kavuran “Komünizm” dalgası ABD’nin devreye girmesi ile yavaşlamıştı.

Bir Zamanlar ABD Başkanı Truman’ın dediği “Amerika’nın menfaatleri Boğazlardan (İstanbul ve Çanakkale) başlar” sözü Türkiye’nin Sovyet yayılmacılığına karşı en büyük güvencesi olmuştu. Bu sayede apaçık Boğazları ve Kars-Ardahan’ı isteyen Ruslara ancak ABD’nin desteğini sağlayarak karşı durabilmiştik. Daha sonra Bediüzzaman’ın da desteklemiş olduğu Bağdat Paktı kurulmuş Türkiye, İran, Pakistan ve Irak, komünizm önünde güçlü bir set oluşturmuştu.

Irak Krallığı’nın kanlı biçimde yıkılıp Irak’ın bu pakttan çekilmesi ile birlikte bu sefer CENTO kurulmuş aynı görevi devam ettirerek komünizmin dünyaya ve İslâm ülkelerine yayılmasına engel olmuştu. İşte şu “yeşil kuşak” deyip durdukları ve ABD emperyalizmi adı verilerek kötülenen isimlendirmenin aslı budur.

Ülkemiz gibi birçok devlet özgürlükleri kanlı bir şekilde yakıp yıkan Marksizm belâsına ABD’nin yardımları sayesinde direnebilmiştir. Bu sebeple Özgürlük Anıtı’nın ABD’de ve bu ülkenin en önemli şehri olan New York’ta olmasını gayet tabiî karşılamak gerekir.

New York’un hemen yanıbaşında yüklememizi yaparken üst üste sörveyler yani denetim memurları geldi. Gemimizi her bakımdan denetlediler. İyi bir hazırlık yaptığımız için herhangi bir sorun yaşamadan denetlememizi bitirdik. Fakat çok kısa zamanda yükleme bitmişti ve daha derin iskelesi olan New Jersey Eyaletinde bulunan Newark Limanı'na doğru hareket ettik. Bu arada çok kısa bir süre kaldığımız New York ve en önemli merkezi olan Manhattan’dan bahsetmek isterim. Manhattan’ın civarı da büyük yerleşim merkezleri ile dolu. Bu merkezler üç eyaletin sınırları içinde olmakla birlikte köprüler vasıtası ile birbirlerine bağlanmış ve birleşmiş durumda. Yaklaşık 50 milyon insan bu bölgede yaşıyor. Bu bölgedeki köprülerin en büyüğü Verrezano Köprüsü. Adını bir İtalyan kâşiften alan bu köprünün uzunluğu 1250 metre. İki küçük yapay ada üzerine kurulmuş bacakları ile Staten Island ile Brooklyn’i birbirine bağlıyor. 1979 yılında hizmete açılan köprünün altından geçerek New York’a varıyorsunuz.

Altından geçmek bedava da üstünden geçmek çok pahalı. Araba başına 15 dolar gibi yüksek bir ücret alıyorlar. Bizim Boğaz Köprüleri çok pahalı diyenlerin kulakları çınlasın. Bu köprü iki katlı olup hemen yanına demirlediğimiz halde hiç trafik sıkışıklığına rastlamadım. Her halde 15 dolar pahalı gelmiş olmalı ki insanlar özel araçları yerine genellikle toplu taşıma araçlarını kullanıyorlar.

Bir iki gün kalarak bu koca ülkeyi anlatmak mümkün değil elbette. Sadece aklımda kalan ve ilginç bulduğum hususları anlatmak istiyorum.

ABD’ye ilk defa gelmiş ve büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. Zira bu ülke ve şehir, hiç de filmlerde anlatıldığı gibi değildi. Özgürlük anıtının hemen yakınında bir yere yanaştığımız halde liman berbat bir haldeydi. Çevremiz oldukça kirli ve düzensizdi.

İnsan hiç olmazsa turistik bir yer olan bu bölgede görüntünün güzel olması ve yabancılar için üç beş kuruş harcayıp etrafı temiz tutar. Her halde masraf olur diye limana hiçbir yatırım yapmamışlar. İnanın en gelişmemiş ülkelerin hatta Afrika’nın limanları bile buradan daha bakımlı ve temizdi. Kapitalist mantığı bu olsa gerek.

Ekonomik krizin etkisi olsa gerek insanlar hani o bildiğimiz tüketim ekonomisinden bir hayli uzaklaşmışlar. Hatta kendi işi için gelen bir firma yetkilisi “Kusura bakmayın patronumuz çok cimri, benim telefonum uluslar arası görüşmeye kapalı. Lütfen siz beni arayın” deyince krizin ne derece etkili olduğunu daha iyi anladım. Aynı şekilde gemimize gelen Türk kardeşlerimiz de pahalı olduğu için sadece ülke içi konuşmalar için telefonlarını açık tutuyorlardı.

—DEVAM EDECEK—

19.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (18.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 6

  (17.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 5

  (16.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 4

  (15.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 3

  (14.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı - 2

  (13.10.2009) - Kaptanın seyir defterinden altı ayda altı kıta. - Vebi Horasanlı

  (11.10.2009) - Singapur ileride, biz neredeyiz?

  (10.10.2009) - Bediüzzaman ın görüşleri ışığında Kürt Sorunu na demokratik çözüm.- HAZIRLAYAN: RİSALE-İ NUR ENSTİTÜ

  (09.10.2009) - Resmî ideolojiden arınmış, DEMOKRATİK EĞİTİM

  (08.10.2009) - DEVLET ETNİK KİMLİKLERE BİNA EDİLEMEZ

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.