09 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Resmî ideolojiden arınmış, DEMOKRATİK EĞİTİM

V. EKONOMİK AÇIDAN GERİ KALMIŞLIĞIN

GİDERİLMESİ

Demokrasinin zemini, eğitim ve ekonomik gelişmedir. Bu ikisinin gelişmiş olduğu toplumlarda demokrasi de gelişmiştir. Türkiye’de demokrasinin tam olarak yerleşememesinin temel sebeplerinden birisi de, ekonomik geri kalmışlıktır. Bölgede ekonomiyi iyileştirmeye dönük çalışmalar, demokratik açılımın hayat bulmasına zemin hazırlayacaktır.

1. FAKİRLİK, SIKINTILAR

Doğu ve Güneydoğu bölgesi, Osmanlıdan bu yana feodal bir yapıya sahip olmasından dolayı, gelişme imkânı bulamamıştır. Bu geri kalmışlık, bölgedeki feodal beylerin egemenliklerini sürdürmeleri için bir imkân olmuştur. Ancak bugün sorunları çözmek için fakirlik sıkıntısını aşmak gerekmektedir. Türkiye’nin diğer bölgelerinde görülen gelişme trendinin buraya da yansıtılabilmesi için gereken tedbirler alınmalıdır. Kişi başına düşen millî gelirin çoğaltılmasıyla beraber, gelir adaletsizliğinin giderilmesi, kaynakların herkes tarafından adil bir paylaşımla kullanılması sağlanmalıdır.

2. YENİ İSTİHDAM İMKÂNLARININ GELİŞTİRİLMESİ

Yukarıda bahsedilen sorunları çözebilmek için, yapılması gerekenlerin başında yeni istihdam imkânlarının geliştirilmesi gelmektedir. Bölgede işsizliğin had safhada olması, gençlerin kendilerini illegal yollara itmelerine zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple, bütün Türkiye’de olduğu gibi bölgede de istihdam imkânlarının geliştirilmesi gerekmektedir.

İstihdam imkânlarının geliştirilmesi için, ekonomik faaliyetler modernleştirilmeli, şehirlerin ekonomik özelliklerine uygun yatırımlar yapılmalı, halkın çalışma motivasyonunu geliştirici eğitim programları uygulanmalı ve bölgedeki iş adamları belirlenen hedefler doğrultusunda yatırıma teşvik edilmelidir. Ancak bu teşvikler, halkı tembelliğe ve karşılıksız para almaya alıştırıcı olmamalıdır. Böylece, bölge halkı göç etmeden doğduğu topraklarda geçinebilmelidir.

Ayrıca gençler için çalışma imkânları üretmek amacıyla devlet ya da özel sektör marifetiyle bölgede pek çok fabrikalar yapılmalı ve bu fabrikalarda bölgenin işsiz gençleri istihdam edilmelidir.

VI. SOSYAL YAPIDAKİ SORUNLARA ÇÖZÜMLER

Bugün Türkiye, ataerkil toplum yapısının kalıntıları içinde bocalayan bir özellik göstermektedir. Ailede, akrabalar ve aşiret mensupları arasında emredici kurallar toplumu şekillendirmektedir. Ataerkil toplum yapısı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde daha belirgin olarak görülmektedir. Burada belirleyici etken gelenekler ve töre olmaktadır. Çoğu kez hukukun ve inancın etkisi bile geleneklerin gerisinde kalabilmektedir.

1. AŞİRET ASABİYETİ

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Kürtler, aşiretler halinde yaşamaktadırlar. Aşiret yapıları halen varlığını sürdürmektedir. Bölgenin Osmanlı egemenliğine girdiği 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim, aşiretleri muhatap alarak onlara göre bir düzenleme yapmıştı. II. Abdülhamid de aşiretleri kendi yanına çekebilmek için Hamidiye Alaylarını kurmuştu. Şimdi de aşiretler hâlâ varlığını sürdürmektedir.

Fertlerin modern demokratik hayat biçimlerinin bir üyesi olabilmesi için aşiret asabiyetinden kendilerini kurtarmaları gerekmektedir. Aşiret yapıları korunduğu sürece, cehalet ve asabiyet devam edeceğinden, sosyal ve ekonomik sıkıntılar da varlığını sürdürecektir.

Aşiret asabiyetini zayıflatmak için, bu yönde eğitim faaliyetlerine ağırlık verilmesi ve devletin adaletli varlığının kendini hissettirmesi gerekmektedir. Aşiretlerin etkinliği devletin hukuk ve adalet sisteminin etkinliği ile ters orantılı olarak artar veya azalır. Eğer devlet (hukuk ve adalet sistemi ile) güçlü ve muktedir ise aşiretin gücü azalır; adalet ve hukuk sistemi zayıf ise aşiretler güçlenir. Bu sebeple hukuk sistemini güçlendirmek gerekmektedir. Bugün Türkiye Avrupa Birliği normlarını yakalamak için bir takım reformlar yapmaktadır. Hukuk alanında yapılan reformlar katı aşiret asabiyetinin de zayıflamasına zemin oluşturacaktır. 

Ayrıca yöneticiler, aşiretlerin varlığından yararlanarak devletin geçici menfaatlerini sağlamaya çalışmamalıdırlar. II. Abdülhamid’in aşiretlerden yararlanarak devleti korumaya çalışması, sonraki yıllarda pek çok sıkıntılara sebep olmuştu. Bunun gibi günümüzde de aynı sıkıntıları yaşamamak için, aşiretlerin menfi gelişmesine yardımcı olacak faaliyetlerden uzak durulmalıdır.

Burada feodal yapının farklı bir boyutu ile de karşılaşıyoruz. O da aşiret asabiyetlerinin zayıflamasına paralel olarak yerine eğitimle bir şey ikame edilemediğinden başıboş gençlerin ortaya çıktığı gözlenmektedir. En kötü otorite bile otoritesizlikten iyi olduğu gerçeği çerçevesinden bakılırsa, aşiretlerin zayıflaması esasen iyi olmakla beraber fertlerin başıboşluğa itilmesi dolayısıyla daha büyük tehlikelere kapı açabilmektedir.

Bediüzzaman’ın dediği gibi, ağasının cebindeki akılla düşünen fertler yerine özgür gençlerin yetiştirilmesi ve bu kişilerin eğitimle geliştirilmesi gerekmektedir.

2. GELENEKSEL MEDRESELER VE ŞEYHLER

Kürtler arasında etkisi yadsınamayacak kişilerin başında şeyhler ve hocalar gelmektedir. Kanaat önderleri konumunda olan bu kişiler, toplumun şekillenmesinde hâlâ faaliyetlerini sürdürmektedirler. Yöneticiler bu kanaat önderlerinin etkilerinden yararlanmak yoluna gitmelidirler.

3. KAN DÂVÂLARI, TÖRE CİNAYETLERİ, BERDEL VE

KADININ EZİLMESİ

Kürtler arasında ciddî toplumsal rahatsızlıklar yaşanmaktadır. Toplu katliâmlar, töre cinayetleri, berdel gibi uygulamalar bunların birkaçıdır. Bugün bölgede 2.000 ailede kan dâvâsı olduğu görülmektedir. Evliliklerin % 4,5’i berdel yoluyla gerçekleşmektedir. Basına yansıyan töre cinayetleri 2000-2004 döneminde toplam 54 kişiye ulaşmıştır.

Yüzyıllardan beri devam eden, feodal yapının ürettiği bu toplumsal pratikler, eğitimin yeterince etkili olamamasından dolayı yaygınlık kazanmaktadır. Kan dâvâları dolayısıyla aileler kendi yaşadıkları bölgeleri terk ederek, başka bölgelere göç etmek zorunda kalmaktadırlar. Yine merkezinde genelde kadının bulunduğu toplumsal rahatsızlıklar yaşanmaktadır. Hiçbir hukuk sistemi ve insanî değer ile açıklanamayacak töre cinayetleri, hâlâ bölgeyi yaralamaya devam etmektedir. Kadınların maruz kaldıkları berdel, beşik kertmesi, başlık paralı evlilik, kan bedeli evliliği, kuma evliliği, kayın evliliği, küçük yaş evliliği ve akraba evliliği gibi uygulamalar hâlâ Doğu ve Güneydoğuda varlığını devam ettirmektedir. Bu yanlışlıkların giderilmesi için çaba gösterilmelidir.

VII. EĞİTİM

Bediüzzaman, sorunların çözümünde eğitimi, temel bir kriter olarak ele almış; gelişmenin olabilmesi için, marifetten yani eğitimden yollar yapılması gerektiğini söylemiştir. Bugünkü Türkiye’nin yaşadığı sorunların temelinde de eğitim eksikliği vardır. Genelde var olan bu eğitim eksikliği Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine gidince daha da artmaktadır. TUİK’in 2000 yılı verilerine göre, okuma yazma bilenler İstanbul’da; erkeklerde % 97.18, kadınlarda ise % 89,49’dur. Buna karşılık 11 Doğu ve Güneydoğu Anadolu şehrinde bu oran çok daha düşüktür. Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Van, Batman ve Şırnak’ta; okuma yazma bilenler, erkeklerde % 84.09, kadınlarda % 54.12’dir. Bugün bu oranlar biraz daha gelişmiş olsa da hâlâ istenilen düzeye ulaşmamıştır. Sorunların çözülmesinde önemli etkenlerden biri de okuma yazma oranının yükseltilmesidir.

1. DEMOKRATİK EĞİTİM

Türkiye’de Cumhuriyet döneminde eğitimin temel amacı, ulus devletin ideolojisini inşa etmek olmuştur. Okul kitapları bu ideolojinin metinlerinden oluşurken, okuldaki pratikler de bu amaca dönük kurallardan oluşmuştur. Bu durum da halkın genelini mutlu edememiş; insanların okuldan ve eğitimden uzaklaşmasına yol açmıştır. Bugün yapılması gereken, demokratik bir eğitime geçilmesidir. Eğitimde demokrasi, hem muhtevada hem de eğitime ulaşma yollarında olmalıdır. Muhteva olarak, resmî ideolojiden arınmış, önyargılardan uzak bir müfredat sağlanmalıdır. Böylece fertlerin, bütün insanların kabul edebileceği evrensel doğrularla yetiştirilmesi söz konusu olacaktır. Eğitimin muhteva olarak demokratikleştirilmesi için kişilere bir ideoloji empoze edilmemelidir. Bir anlamda anlatılan şeyler akla kapı açmalı fakat iradeyi elden almamalıdır.

İkincisi ise, eğitime ulaşılma yollarındaki demokrasidir. Bu noktada, Türkiye’nin önemli eksiklikleri vardır. Bugün okula giden çocukların bir kısmı, sadece inançlarından dolayı okul kapılarından geri dönmek zorunda kalmaktadır. Genç kızlar “ya başörtün ya da okulun” gibi iki temel haktan birini seçmek zorunda bırakılmaktadır. Bu durum da toplumun eğitime karşı bazı önyargılara sahip olmasına yol açmaktadır. Demokratik bir eğitim için eğitimin önündeki bu engellerin kaldırılması gerekmektedir.

09.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (08.10.2009) - DEVLET ETNİK KİMLİKLERE BİNA EDİLEMEZ

  (07.10.2009) - Bediüzzaman,BİRLİK için çalıştı

  (26.09.2009) - Endonezya’yı tanımak zaman ister

  (25.09.2009) - İstiklâl Camiinde sabah namazı

  (24.09.2009) - En kalabalık İslâm ülkesi

  (08.09.2009) - Bu evlere güneş de girmiyor, doktor da

  (07.09.2009) - Lübnan'da Ramazan Coşkusu - 3 - AHMET TURAN SÖYLER

  (06.09.2009) - ŞATİLLA KAMPI, AÇIK HAVA MÜZESİ GİBİ - AHMET TURAN SÖYLER

  (05.09.2009) - Lübnan kendine geliyor

  (05.08.2009) - Tarihin derinliklerine girdik

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.