Faruk ÇAKIR |
|
Sağlık, sıhhat ve afiyet |
Demircilikle uğraşan “Peçon Ali” lâkaplı tecrübeli bir büyüğümüz hemen her karşılaştığı arkadaşına “Sağlığın, sıhhatin nasıl?” diye sorar ve “İnsanlara ‘İşin nasıl?’ diye soranlara kızıyorum. Sağlığım ‘iyi’ olmadıktan sonra işim ‘iyi’ olsa ne olacak?” der. Son günlerdeki ‘domuz gribi’ tartışmaları bize bunu hatırlattı. Aslında bu ‘sağlık sorusu’na ‘iman sağlığını’ da ilâve etmek lâzım: “Ahiret saadetini kazanamadıktan sonra dünyada sağlığın ‘iyi’ olsa ne fayda?” Malûm olduğu üzere içerisinde bulunduğumuz aylar ‘grip’lerin salgın hâlini alabileceği aylardır. ‘Domuz gribi’ meselesi de Türkiye’nin gündemini fazlaca meşgul ediyor. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kamuoyunu doğru biçimde bilgilendirebilmek amacıyla medya kuruluşlarının yöneticileriyle önceki gün bir araya geldi. “Dünyada yaşanan bir salgını yönetmeye çalışıyoruz” diyen Bakan Akdağ, ‘yanlış’ bilgilerin milleti paniğe sevk ettiğine dikkat çekti. Ortada bir ‘bilgi kirliği’ olduğuna dikkat çeken Akdağ, “Bütün ülkelerin sıkıntısı bu. Meselâ, 300 ilim adamı ortak bir noktada birleştiği halde bir kişinin farklı şeyler söylemesi gazetelerde manşetlere taşınıyor. Bu şekilde halkın da kafası karışıyor. Medya yöneticileri bu noktada dikkatli olursa grip salgınını en az ‘zararla’ atlatabiliriz” şeklinde konuştu. Taksim’deki Hyatt Otel’de düzenlenen ‘medyayı doğru bilgilendirme’ toplantısında anlatılanlardan şunu çıkarmak mümkün: Kaynağı ne olursa olsun ‘domuz gribi’ Türkiye’ye girmiş bulunuyor. Bu gribe karşı geliştirilen aşı, Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere ‘güvenilir’ sağlık kuruluşlarınca ‘çare’ olarak görülüyor. Halkın sağlığını düşünen ülkeler gibi Türkiye de gerekli ‘aşı’ siparişini vermiş durumda. Bilhassa çocukların aşılanması tavsiye ediliyor. Kimse zorla aşılanmayacak. Öğrenciler, velilerinin izniyle aşılanacak. 24 yaş üstü kişilerin aşılanmasına ihtiyaç yok. Türkiye geçmiş yıllara nisbetle ‘aşı’ya daha fazla para ayırıyor vs. “Domuz gribi”nin çıktığı ilk günlerde bu ‘virüs’ün özellikle üretildiği ve ‘para kazanmak’ için birileri tarafından dünyaya yayıldığı söylendi. Bugün içinde bulunduğumuz durum bu iddianın doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışacak durum değil. Nihayetinde bu virüs sınırlarımızı aşarak şehirlerimize ulaştığına göre ‘çare’ye bakmak gerekiyor. Madem tansiyonumuz yükseldiğinde doktorların tavsiyesine uyuyoruz, o halde bu konuda da ehil doktorların tavsiyesine uymak durumundayız. Toplantıda ‘Her aşının yan etkilerinin olabileceği” gibi bazı ‘teknik’ açıklamalar da yapıldı. Tabiî ki vatandaş işin ayrıntısına bakmaz. TV ve gazetelerde okuduğu haberlere ya da güvendiği bir hekime danışır. Bu bakımdan medyanın hadiseye yaklaşımı çok önemli. “Grip kaosu kapıda, En büyük tehlike okullarda” gibi haberler insanları sadece paniğe sevk eder. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın da ifade ettiği gibi, bu konuda en büyük görev medyaya düşüyor. Bakanlık medya ile ‘iletişim’ini sağlıklı yürütebilirse kapıya dayanan ‘grip mevsimi’ni en az zararla atlatmak mümkün. “İman selâmeti” konusunda da Diyanet kampanya başlatsın... 25.10.2009 E-Posta: [email protected] |