Faruk ÇAKIR |
|
Hayatını Kur’ân’a göre düzenleyen insan |
Son günlerdeki ölüm haberlerini duyunca, “Güz mevsimiyle birlikte ölüm sayısı da artıyor mu?” sorusu akla geliyor. Prof. Dr. İbrahim Canan’ın elim bir trafik kazası sonrası vefat etmesi sadece ‘yakınları’nı değil, büyük bir ekseriyeti hüzne gark etti. Gerçi ölümün “bir mekân değişikliği” olduğuna inananlar için şok olmaya gerek yok. Ebedî âlemde inşallah yine hep birlikte olacağız. Prof. Dr. İbrahin Canan’ın vefatı üzerine yapılan değerlendirmeler, “Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür”de birleşti. İsmail Tezer kardeşimiz de “Cânân’ına kavuştu Canan” başlıklı çok güzel bir yazı yazıp (Yeni Asya, 15 Ekim 2009) onu hayırla yâd etti. İbrahim Canan hocamızı şahsen tanımadan önce onu eserleriyle tanımıştık. “İslâmda Çocuk Terbiyesi” adlı eser, şimdiye kadar çok sayıda anne-babaya rehber olduğu gibi, inşallah bundan sonra da hizmetine devam edecek. M.Ü. İlahiyat Fakültesi Camii’nde kılınan cenaze namazı da “âlimin ölümü”ne gösterilen ilgi sebebiyle dikkat çekiciydi. Namaz saatinden çok önce caminin içi de, dışı da doldu taştı. Çok sayıda kişi bahçede, çimlerin üzerinde öğle namazını kılarken, kalabalık caminin dışına, caddeye kadar taşmıştı. Cenaze namazına katılanların tamamı elbette Canan Hocayı şahsen tanıyan kişiler değildi. Ama onu TV’deki sohbetlerinden ya da eserleri sebebiyle tanıyan binlerce kişi camiyi doldurmuştu. Cenaze naması sonrası kısa bir konuşma yapıp, helâllik isteyen M.Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Raşit Küçük, Canan’ı, “Hayatını Kur’ân’a göre düzenleyen bir insan” olarak tarif etti ve “Nezih bir hayat yaşadı. Kanaatime göre, Allah yolunda şehit oldu” dedi. Kalabalık sebebiyle cenaze, vakit namazından önce caminin içine, en öne götürülmüştü. İyi ki bu ‘tedbir’ düşünülmüş, aksi halde cenaze namazı kılınması daha zor olurdu. Caminin boşalması neredeyse yarım saati aşarken, cenaze ancak eller üzerinde, elden ele ulaştırılıp cenaze arabasına konulabildi. Daha sonra da çok sayıda “Nur Talebesi”nin haşri beklediği Eyüpsultan Kabristanlığına defnenildi. Hadis denince akla gelen isimlerden biri de İbrahim Canan hocamızdı. Pek çok kütüphane, onun hazırladığı ‘Hadis Ansiklopedisi’yle süslü. Cenaze namazının kılındığı caminin önünden geçen ve bu kalabalığı gören bazıları, “Ölen çok zengin bir iş adamı mıydı?” ya da “Kim bu cenaze, eski başbakanlardan mıydı?” diye soracakmış gibi bakıyordu. Evet o çok zengindi, ama bu zenginlik ‘para’ zengiliği değil, ahlâk, fazilet ve hadis zenginliğiydi. Bu vesile ile daha çok eserleriyle tanıdığımız İbrahim Canan Hocamıza Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ederken, kederli ailesine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz. Mekânı Cennet olsun. Mevlâ, bize de hayırlı ölümler nasip etsin İnşallah. Âmin. 17.10.2009 E-Posta: [email protected] |