Mehmet KARA |
|
“Açılım” mektuplaşmanın gölgesinde kaldı |
Demokratik açılım ya da Başbakan Erdoğan’ın son grup toplantısında dediği gibi “millî birlik süreci” tartışmaları iktidarla anamuhalefet arasında yeni bir geleneğin başlamasına neden oldu. Seçimlerin ardından bir araya gelemeyen Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal, “Birbirlerinin yüzlerine bakacak halleri kalmadı” da mı bu yönteme başvurdular bilinmez, ama aralarında mektupla haberleşme siyaseti başlattılar. Bu yöntem, Erdoğan randevu için mektup göndereceğini söylemesinin ardından başlamıştı. Dört gözle mektubun gelmesini bekleyen Baykal, daveti “şartlı” da olsa kabul etti. Bu tarihten sonra da her iki tarafta mektup yolu gözler duruma geldi. Hafta başında başbakanlıkta bakanlar kurulu toplantısını yapılırken, dışarıda da gazetecilerin Baykal’ın cevabı mektubun heyecanı vardı. Baykal’ın koruma müdürü Başbakanlığa geldiğine adım adım hareketleri kaydedildi. Sonra da mektubun içeriğini alma telâşı başladı. Baykal, 6 sayfalık mektubunun sonunda, “Önümüzdeki bir hafta içinde bir gün önceden bildirmeniz halinde uygun göreceğiniz herhangi bir saatte CHP Genel Merkezi’nde sizi ağırlamaktan mutluluk duyacağım’’ diyerek Erdoğan’ın davetini kabul etti. Ancak bir şartı vardı: Görüşmenin bir kamera ile kaydedilmesi ve bu görüntülerin ileriki bir tarihte de yayınlanması… Gelinen noktada Erdoğan’ın bu mektuba vereceği cevap beklenirken, Erdoğan, Baykal ile yapacağı görüşme öncesinde görüşmenin nasıl olması gerektiğine dair bir telefon görüşmesi yapmak istediğini ifade etti. Erdoğan, görüşmenin tarihinin daha sonra açıklanacağını söyledi. Mektuplaşmaya alışan Baykal ise buna karşı çıktı. “Sayın Başbakan’ın telefon açma zahmetine katlanması için bir neden yoktur. Özel kalem müdürüne vereceği bir talimatla bize ziyaret gün ve saatini bildirmesi yeterli olacaktır” diye karşılık verdi. Şimdi de mektuplu siyaset yerine telefonla siyaset polemiği başlayacak gibi görünüyor. Kulislerde, “Baykal açılım tartışmalarının başlamasından sonra yaptığı eleştirileri demek ki kendisine mektup gönderilmediği için yapıyormuş” esprilerine neden oldu. Baykal’ın mektup heyecanını şu cümlesinden anlamak mümkün: “Ne zaman görüşmek isterse, sadece tarihi ve saati bir gün önceden söylemesi kaydıyla ben her zaman hazırım…” Anlaşılan o ki, önümüzdeki hafta içinde bu görüşme yapılabilir. Ancak kameralı mı, yoksa AKP’li bir yetkilin söylediği gibi her ki taraftan da “uzman” kişinin olacağı bir görüşme mi olur, şimdi bunun netleşmesi bekleniyor. AKP’li yetkililer “kameralı görüşme”ye sıcak bakmıyor. Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, “Kamera bölümüne gerek yok. Yoksa açık oturum olur. Enine boyuna kamuoyu önünde tartışılır. Baykal’ın talebi uygun bir talep değil. Kamera önünde görüşme yapılacaksa bu zaten TBMM Genel Kurulu’nda yapılır” dedi. “Demokratik açılım”a karşı olan Baykal öyle görülüyor ki, bunu kameralar önünde Erdoğan’ın yüzüne de söyleyerek siyasî rant elde etmenin telâşında. Tabanına mesaj verme durumu Erdoğan için de geçerli. Erdoğan demokratik açılım projesi ya da kendi deyimiyle “millî birlik süreci”nin devlet projesi olduğunu söylerken, “MGK’da görüşüldü, destek gördü. Muhalefetle görüşmek istedik. Meclis’teki bir muhalefet partisini bizi kabul dahi etmezken, diğeri böyle böyle yaptı” diyecek. Özellikle Baykal’ın mektubundaki mesajlara bakıldığında Erdoğan’ın demokratik açılımı destekleme yönünde olumlu bir cevap almayacağı kesin. Yani nafile bir görüşme olacağı şimdiden belli. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın mektuplaşma olayına bakışı ise bunu ele veriyor. “Erdoğan ile Baykal’ın birbirlerine mektup göndermesi hakkında ne düşünüyorsunuz?’ şeklindeki soruya “En azından eski gelenekleri yaşatmaları bakımından önemli. Ancak mesaj da gönderebilirlerdi” cevabını vermiş. Yani sadece gelenek yaşatmak için… Yoksa amaç; üzüm yemek değil. Demokratik açılımın koordinasyonundan sorumlu İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın üç günlük Güneydoğu ziyaretini bile gölgede bırakan bu “mektuplu siyaset”, meseleyi normal seyrinden de çıkardı. Türkiye günlerdir mektupları tartışmadan işin özünden uzaklaştı. Bu yüzden de karşılıklı mektuplaşmaları bırakıp demokratik açılımla nelerin yapılacağı artık millete de anlatılmalı. 17.10.2009 E-Posta: [email protected] |