Cevher İLHAN |
|
“Stratejik ortağın” tehdit ve şantajı |
Ankara’nın dış politikası tenâkuzlar içinde âdeta yalpalıyor. Türkiye’nin yıllardır İsrail’le birlikte yaptığı “Anadolu Kartalı” ortak tatbikatının uluslararası kısmının iptaliyle patlak veren “kriz”de Arap basınına konuşan Başbakan Erdoğan’ın ifâdeleriyle hükûmetin icraatları arasında vâhim tezatlar tezâhür ediyor. Erdoğan, Türkiye’nin Suriye ile arasında arabuluculuk yaptığı sırada İsrail’in Gazze’ye ağır silâhlarla, fosfor bombalarıyla, hastanelere, evlere, pazar yerlerine, okullara, camilere ve sivil mahallere saldırarak, çoğu çocuk ve kadın 1500 kişiyi öldüren İsrail uçaklarının tatbikata katılmamasını “Halkın sesine kulak verip hassasiyetlerini ve diplomatik hassasiyetleri göz önünde bulundurma” gerekçesine dayandırırken, İsrail’le ilişkiler tam gaz devam etmekte. Bundandır ki İsrail medyasında, Türkiye ile süregelen “stratejik işbirliği”nin sorgulanacağı ve silâh satışlarının yeniden değerlendirileceği tehdidi savrulmakta. Dahası, Ankara’nın tam da Erivan’la ilişkileri “normalleştirme protokolleri”ni imzaladığı bir sırada, İsrail’in Türkiye’ye “Ermeni soykırımı” ile ilgili Washington’da verdiği –varsa- “desteği” kesebileceği, Türkiye’nin her yıl milyonlarca dolar ödediği Yahudi lobisinin aleyhe geçeceği şantajında bulunulmakta. İsrail, savunma sanayiinden silâh alımına varan geniş işbirliği ve anlaşmaları, hâlen devam eden ihâleleri, uluslararası kuralları hiçe sayarak Türkiye’ye karşı bir “koz” olarak kullanmakta…
SAVUNMA SANAYİİ İŞBİRLİKLERİ DURUYOR… İşin garip tarafı, Türkiye’nin yüzlerce milyon dolar verdiği “savunma ihâleleri”nin misilleme olarak iptal edileceği haberlerine karşı, Ankara’nın sessiz kalması… Bu durum, son yedi yıldır İsrail’e tank, helikopter ve uçak satın alan, savunma sanayii işbirliğini “stratejik müttefik” seviyeye ilerletip buna yeni silâh ihâleleri ekleyen, siyasî, ekonomik ve enerji alanlarında “işbirliği mutâbakatları”nı ileri taşıyan, anlaşmaları ileri taşıyan AKP iktidarının yaman çelişkisini ortaya çıkarmakta. Erdoğan’ın Davos’taki “one minute” çıkışının ardından hız verilen, aralarında insansız Ofek casus uydusu ve uçakları bulunan görsel istihbarat entegre sistemleri bulunan 140 milyon dolarlık ihâlenin, İsrail hükûmetince savsaklanma taktiği, bu açıdan dikkate değer… M-60 modernizayonu tank ihâlesi benzeri olup bitenler bir tarafa; AKP iktidarı döneminde Ankara, Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında binlerce Filistinli çocuğu, yaşlıyı ve kadını katleden hâlen komadaki İsrail eski Başbakanı Şaron hükûmetiyle yaptığı, 5 Ekim 2004’te Resmî Gazete’de yayınlanan 20 maddelik “Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Ekonomik Mutâbakat Zaptı”nı yürürlükte tutuyor. Tarımdan tohumculuğa, hayvancılıktan sulamaya, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden danışmanlığa kadar geniş işbirliği ve ticarî alanları kapsayan, GAP ve KOP’u (Konya Ovası Sulama Projesi) kapsayan ve Tuz Gölü ve Orta Anadolu köylerini içine alan 7 Mart 2007’de Kudüs’te imzalanan “İsrail’le işbirliği” anlaşması işliyor. Yine AKP hükûmetince, Temmuz 2007’de hazırlanan, Karadeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak, petrol, doğalgaz, elektrik ve suyu İsrail’e taşıyacak “Akdeniz Boru Hattı fizibilitesi” devrede…
İSRAİL, İHÂLELERİ “KOZ” OLARAK KULLANIYOR… Bu arada Beyaz Saray’dan İsrail hesâbına“Türkiye, ayıp etti” tepkisi geliyor. Seçilmeden önce ve seçildikten sonra Gazze saldırısını tek kelimeyle kınamayan Obama’dan “bunun Türkiye’ye yakışmadığı” târizi geliyor. Ve İsrail Başbakanı Şalom, “Türkler akıllarını başlarına alsınlar!” diye “uyarıyor!” İsrail ordu radyosu, “casus uçakların verilmesi ertelenebilir!” diye resmen kafa tutuyor… Ne var ki kimse çıkıp, Suriye’nin Şam yakınlarındaki tesislerini bombalayan İsrail savaş uçaklarının boş yakıt tanklarını Türkiye topraklarına atmalarına Ankara’nın aylarca beklemesine karşı İsrail’den hiçbir açıklama gelmemesinin sebebini sormuyor. Keza Türkiye’nin dâvet edilmediği ve en ufak bir “teşekkür”ün bile esirgendiği “Annapolis” öncesinde Filistin Devlet Başkanı ile birlikte bir Müslüman ülke olarak ilk kez İsrail Cumhurbaşkanı’nı Meclisi’nde konuşturmasının ardından, Telaviv’in söz verdiği “Harem-i Şerif’teki yıkımı durdurma” sözünde durmamasına bir şey denmiyor. Ankara’nın gönderdiği akademik heyetin, “Mescid’ül Aksa çevresindeki kazıların İslâmî eserleri ve mirâsı tahrip ettiği”ni belirleyen raporu görmezden geliniyor. Diğer yandan İsrail, Gazze’de her türlü gıda ve ilâcı yasaklayan amansız ambargoya devam ediyor. Her bahaneyle hâla mâsum Filistin halkına saldırılarını sürdürüyor... Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Gazze’deki saldırılar karşısında Türkiye olarak sessiz kalamayacaklarını ve bu hassas ortamda İsrail ile askerî bir görüntü içinde olamayacaklarını belirtiyor. Ankara, yalnız “ortak tatbikatı” iptalle kalmamalı; başta Gazze’yi bombalayan İsrailli pilotların Konya ovasında eğitilmesi olmak üzere bütün askerî ve savunma işbirliklerini, silâh ihâlelerini iptal etmeli. Dürüst bir dış politika bunu gerektirir. Aksi halde İsrail’in her fırsatta bu işbirliğini “koz” olarak kullanacağı, tehdit ve şantaj aracı olarak istimal edeceği son örnekle ortada… 17.10.2009 E-Posta: [email protected] |