Cevher İLHAN |
|
Taahhütten temenniye… |
“Ermenİstan açılımı” tartışmaları devam ediyor. “Protokoller”in imzalanmasının meseleyi çözmediği, aksine krizin kapağını açtığı görülüyor. “İmza töreni önemli bir adımdır” diyen Başbakan Erdoğan’ın, Yukarı Karabağ ve işgal altındaki Azerî toprakları sorunu çozüm yoluna girerse, kamuoyumuz Türkiye – Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini daha da benimseyecek ve TBMM’nin onayı kolaylaşacaktır” demesi, bu tedirginlik ve tereddüdü ele veriyor. “Protokoller”in imzalanması sıkıntısı aşıldı; lâkin asıl sıkıntının sürdüğü, tören sonrası her iki ülke Dışişleri Bakanlarının konuşmalarının iptaliyle ortada. Erivan yönetiminin, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun tamamen “soykırım”ı araştıracak “ortak tarih komisyonu”na ve Kafkaslarda bölge barışı ve istikrarı çerçevesinde Karabağ işgaline yapacağı örtülü bir “atf”a bile tahammül edemeyip protokollerin “önşartsız” olmasında diretmesi, bunun göstergesi. Bugün iki ülkenin millî takımlarının maçı için Bursa’ya gelecek olan Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’nın Zürih’teki imzaların ardından Moskova’da, “Ermenistan, soykırımın uluslar arası alanda kabul edilmesi çalışmalarını hiçbir zaman gündeminden çıkarmayacaktır” cümlesi, problemi bir defa daha su yüzüne çıkarıyor. Özetle Ermenistan, ne Doğu Anadolu’yu “Batı Ermenistan” olarak gösteren politikasından, ne Azerbaycan topraklarını işgalden, ne de “soykırım” iddiasından vazgeçeceğine dair en ufak bir işâret vermiyor…
PROTOKOLLERDE HİÇBİR ÇÖZÜM VAADİ YOK… İşin içyüzüne bakılırsa, imzalanan “protokoller”de Türkiye ile Ermenistan sınırını belirleyen seksen sekiz yıllık “Kars Anlaşması”na bir atıf yok. Keza Türkiye’nin yanıbaşındaki Nahcıvan’ın Azerbaycan’ın özerk bölgesi olduğunu ve Rusya’nın yanı sıra Türkiye’nin garantörlüğünü ilk maddesinde garanti altına alan “Türkiye – Rusya Dostluk Anlaşması” adlı “Moskova Anlaşması” da yok. Yine 1995’te Ermenistan Anayasası’nın dibâcesine konulan Türkiye’nin doğu vilâyetlerinin “büyük Ermenistan”a ait olduğunu yazan hükümlerin kaldırılacağı ya da düzeltileceğine dair en ufak bir imâ da yok. Dağlık Karabağ’la birlikte Azerbaycan’ın yedi bölgesindeki Ermeni işgalinin sona erdirileceği zaten yok… Konunun uzmanı diplomatlar, sözkonusu “protokoller”le Türkiye’nin ciddî bir hukukî zemin kaybıyla karşı karşıya olduğunu belirtiyorlar. Bu kaygan ve belirsiz siyasî zemin üzerinde kalıcı bir barış ve istikrarın temininin mümkün olmadığını belirtiyorlar. Belli ki tıpkı “Kürt açılımı”nda olduğu gibi hükûmet bir oldu bittinin içinde. Seçim öncesi Ermenilere “soykırım”ın tanınacağını beş kez yazılı-sözlü deklâre eden Obama’nın, Amerikan kamuoyuna ve Ermeni diasporasına, “işte anlaşıyorlar” politik taktiğini güttüğü anlaşılıyor. Ermenistan tarafının ille de “önşartsız” kelimesinin metne sokuşturulması ve Davutoğlu’nun Karabağ işgaline atfına itirazıyla ortaya çıkan “kriz”i çözmek için arabasında tarafları yedi kez arayan Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, her iki ülke Dışişleri bakanına, “Bu işi yapmak zorundasınız!” tavrı, dayatmanın dışa vuran tezâhürü… Diğer yandan Ermeni diasporasının “memnun değilmiş” tepkisini vermesinin Erivan’ın elini kuvvetlendirmesi oyunu olduğu âdeta sırıtmakta. Zira bu “protokoller”le Erivan, sınırların kapatılması sebebi olan işgal ettiği Karabağ’dan ve Azerbaycan topraklarından çıkma sözünü vermeden Ankara’da tâvizler koparmakta. “Soykırım” iddiasını sürdürürken diplomatik ilişki kurmakta…
PROBLEM DAHA DA ZORA SOKULMAKTA… Bundandır ki Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, “Ermenistan güçleri Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarından çıkarılmadan, Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirmesi, Azerbaycan’ın ulusal çıkarlarına aykırıdır ve Azerbaycan ile Türkiye arasında tarihî köklere dayanan kardeşlik ilişkilerinin ruhuna gölge düşürür” açıklamasıyla, bölgesel barış ve güvenliğin daha da tehlikeye girdiği uyarısını yapmakta. Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin onaltı senedir Ermeni işgali altında bulunduğu, bir milyon Azerî’nin vatanında mülteci durumuna düştüğü, Ermeni istilâsının ülkenin tarihî ve kültürel mirâsının tahrip ettiğine dikkat çekilmekte. Gerçek şu ki gelinen noktada daha da kaotik ve karışık bir durum var. Bakû, Ankara’dan, Başbakan’ın 14 Mayıs’ta Azerbaycan Millî Meclisi’nde verdiği, “Karabağ işgali sona ermeden Ermenistan sınırları açılamaz” sözünü tutmasını beklediğini iletmekte. Buna mukabil Başbakan’ın “imzalar”ın peşinden son demde, “Azerbaycan Parlamentosunda ifâde ettiğim gibi yine söylüyorum; eğer işgal altındaki Azerî topraklarından Ermenistan çekilmediği sürece Türkiye bu konuda olumlu bir tavır içerisinde olamaz” demesi soru işâretlerini daha da çoğaltmakta… Peki, bu nasıl olacak? Erdoğan’ın bu cümlesinin anlamı nedir? Bu bir “temenni” mi? İşgal bitmeden protokoller Meclis’e getirilmeyecek mi? Ermenistan, Karabağ’dan çekilmezse sınır kapısı açılmayacak mı? Sonra Sarkisyan’ın buna karşı, “Sınır kapısı açılmayacaksa o zaman neden protokolleri imzaladılar?” cevabı ne anlama gelmekte? Görünen o ki Azerbaycan’ın dışlandığı Ermenistan’la açılıp “protokolleri”, problemi muammaya dönüştürmüş, Türkiye’yi daha da zora sokmuştur… Türkiye’nin Ermenistan politikası, “taahhüd”den “temenni”ye düşmüştür. Akıbeti hayrola… 14.10.2009 E-Posta: [email protected] |