Mehmet KARA |
|
Bak postacı geliyor |
Çocukluğumuzda bir şarkı vardı. Herkes bilir. “Bak postacı geliyor, selâm veriyor. Herkes ona bakıyor, merak ediyor. Çok teşekkür ederim Postacı sana. Çok sevinçli haberler getirdin bana” diye… Mektubun sonuna da genelde mani ilâve edilirdi. Ancak artık, postacılar bu çocuk şarkısındaki gibi beklenen, özlenen, sevinçle karşılanan kişiler olarak görülmüyor. Çünkü postacılar artık ya borç faturası getiriyor, ya mahkeme tebligatı. Yani artık postacılar “Çok sevinçli (!) haberler” getirmiyorlar. İnternet ve telefon gibi iletişim araçları yaygınlaştıktan sonra kimse mektup yazmıyor artık. Ancak son günlerde postacıyı dört gözle bekleyenlerde vardı. Demokratik açılımla ilgili çalışmalar başladığından beri CHP ve MHP’nin tavırları oldukça sert. Konu siyasîler arasında sıkça polemik konusu yapılıyor. MHP, demokratik açılımla ilgili hükümetle görüşmek için kapıları tamamen kapatırken, CHP Genel Başkanı başlarda açılımı eleştirse de Başbakan Erdoğan’ın, “mektupla randevu talep edeceğim” sözünden sonra az da olsa açık kapı bırakmıştı. İki-üç gün önce Baykal’a en çok sorulan soru postacının gelip gelmediği oluyordu. Postacı kapısını nihayet çaldı. Erdoğan, Baykal’ın beklediği açılım için randevu mektubunu Perşembe akşamı kuryeyle gönderdi. Erdoğan mektubunda demokratik açılımla ilgili bilgi vermek istediğini söylerken, “Sürece ilişkin gelinen noktayı aktarmak, değerli görüş ve önerilerinizi almak üzere zat-ı alinizi ziyaret etmek arzu ve niyetindeyim” diye yazdı. Şimdi mektuba cevap bekleme sırası Erdoğan’da. “Baykal mektupla mı cevap verir yoksa başka türlü mü cevap verir?” diye düşünüp merakımız artarken, cevabın CHP’nin yetkili kurulları toplantısından çıktı. Yetkili kurul, başbakana randevu verip vermeme yetkisini genel başkana bırakırken, Baykal da mektuba mektupla cevap verecek, ama bu Erdoğan’ın gönderdiği gibi tek sayfa değil “çok sayfa” olacak. Mektuplaşma ile ilgili değişik görüşler ortaya atılıyor. Bunlardan birisi de SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’tan geldi. Kurtulmuş kendine has bir üslupla, “‘Bu mesele bir partinin değil tüm milletin meselesidir. Bütün millet bu meseleyi konuşuyor. Bu beyler daha yeni, konuşmak konusunda mektuplaşıyorlar. Üsküdar’da akşam oldu” diyerek polemiğe katıldı. Tartışmalara bu kadar alevlenmeden yapılabilecek bir randevu talebi, bu kadar niye bekletildi. Baykal’ı da mektup yolu gözler durumda bırakmakta hiç iyi olmadı! Baykal’ın mektuba ne cevap vereceği aşağı-yukarı belli. Kulislere göre, “Devlet sırrı gibi çok özel söyleyecekleriniz varsa buyurun görüşelim” diyebileceğini söyleniyorsa da randevu vermesi çok sürpriz olur. Çünkü, mektup gelmeden önce yaptığı açıklama da demokratik açılımı “kurbağa”ya benzetirken söylediği sözlerde Baykal’ın tavrının nasıl olacağı ortaya çıkmıştı. Baykal, açılımla ilgili şu kurbağa hikâyesini anlatmıştı: “Kurbağayı kaynayan bir kazana attığınızda kendini koruma refleksiyle kazanın dışına sıçrayabiliyor. Ama henüz kaynamayan bir kazana koyduğunuz zaman o da sükûnetle kazanın içinde durmaya devam ediyor. Alttan kazanı hafif ısıttıkça yükselen ısıya kurbağa intibak ediyor. Kurbağaya yükselen ısıyı hazmettiriyorsunuz. Sonunda öyle bir noktaya geliyor ki kurbağa, canın tehlikede olduğunu idrak ettiğinde kıpırdayamaz hale geliyor, teslim oluyor kalıyor. Bu mudur proje? Yani hazmettirme projesi bu mudur? Bunu mu söylemek istiyor Başbakan? Bu proje inandırıcılığını kaybetmiştir.” Açılımda gelinin noktaya gelince… Açılım çalışmalarının koordinasyonundan sorumlu İçişleri Bakanı Beşir Atalay, yanına üç gazetenin yetkilisini alarak gittiği Diyarbakır’da açılımın bu ayın sonlarına doğru gündeme gelebileceğini söylese de tam bir netlik yok. Ortada açılımın içinde neler olacağı ile ilgili ipuçları yokken, iki-üç aydır bu konuyu tartışıyoruz. Açılım, açılım derken günlerdir Türkiye mektup geldi-gelmeyi tartışıyor. Ağlanacak halimize gülüyoruz ama… Tartışmalar yapılırken meselenin bu yönüyle de bir bakalım istedik. Hem biraz tebessüm etmenin kimseye bir zararı da olmaz. Öyle değil mi? * * * AÇILIM FIRSATÇILIĞI Son günlerde en çok duyduğumuz kelime “açılım” oluyor. Değişik alanlarda açılım yapmak artık moda oldu. Açılım kelimesi Baykal’ı “sıksa”da, bazıları için yeni iş kapıları oluşturuyor, fırsattan istifade etmek isteyenler de oluyor. Bir müteşebbis, çıkıp “Bu açılımı nasıl kâra çeviririm” diye düşünürken, “Kürtçe anonslu kapı zilleri” icat etmiş. Şimdiler de bu ziller, Hakkâri, Ağrı, Bitlis ve Van’da büyük ilgi görüyormuş. Zili icat eden esnaf ise şöyle demiş: “Rusça, Japonca, İngilizce, Arapça, Yunanca ve Kürtçe çalan kapı zilleri satıyoruz. Bölgede Kürt kökenli vatandaşların olması nedeniyle en çok bu ziller tercih ediliyor.” Ne diyelim, helâl olsun… 11.10.2009 E-Posta: [email protected] |