Şaban DÖĞEN |
|
Said Nursî neden “iman” dedi? |
Bir binanın temeli, ağacın kökü neyse kişi ve toplumun da temeli, ana direği imandır. Onun için, “Ben yalnız îman üzerine mesâimi teksif etmiş bulunuyorum… Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve îmânını terennüm ediyorum, yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği Tevhid ve îman esâsı üzerinde işliyorum ki; İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur” 1 diyordu Bediüzzaman Said Nursî. O, imanı büyük bir nimet ve hayatın hayatı olarak görür.2 Çünkü insan gerçek huzuru ancak imanla bulur. “Beni yaratan, sayısız nimetlerle besleyip büyüten, şefkati sonsuz bir Rabbim var. Şu dünya misafirhanesini bana bir köşk yapmış, göğüne güneşi bir avize olarak takıp tavanını yıldızlarla yaldızlarken baharı da tabanına bir halı gibi sermiş; denizleri birer havuz, bitki ve hayvanları da birer hizmetçi yapmış. Şu kısa yolculukta bana bunca ikramlarda bulunan Rabbim kimbilir, sürekli misafir edeceği sonsuzluk âleminde nasıl ağırlayacak. Beni çok seven Rabbimin himayesi ve nezareti altında yaşıyorum” diye düşünür, rahatla yaşar. İmansız hayat hayat olmaktan çıkar, yaşanmaz hâle gelir, zindana döner. Âciz, zayıf ve fakir bir sûrette yaratılan insan sonsuz ihtiyaçlarını ancak Allah’a imanla karşılayabilir; küçük bir mikroptan soğuğa, sıcağa kadar uzanan sayısız düşmanların üstesinden ancak iman sayesinde gelebilir. Allah’a inanan Allah’ın emri ve izni olmadan kâinatta hiçbir olay olmayacağını bildiği için gönlü rahattır; inanmayan insan ise her şeyi birer serseri mayın gibi gördüğü için her şey karşısında ürker, korkar, titrer, ezilir. İman gözüyle bakan insan kâinattaki herşeyi dost, kardeş, Allah’ın görevli birer memuru olarak gördüğü için istifini bozmaz, rahatla yaşar, yatar. Bütün güzelliklerin kaynağı iman, kötülüklerin kaynağı ise inkârdır. Meselâ inananla inanmayanın ölüme bakışında dağlar kadar fark vardır. İmansız kişi ölümü bütün zevk ve lezzetlerin bitişi, dost ve sevdiklerinden ayrılık ve yokluk olarak görüp korkup titrerken inanan insan onu dünya zindanından Cennet bahçelerine geçiş olarak görür. Bütün dost ve sevdiklerine kavuşacaktır, sonsuza dek beraber olacaklardır. Onun için ölümü gülerek karşılar. İmanla geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek aydınlanır; geçmişten üzüntü duyma yerine ibret alır. Gelecekten endişe ve korku duymaz, güvenle bakar. Bulunduğu anda da üzerine düşenleri yapar, kısmetine rıza gösterir; endişesiz, telâşsız, sükûnet ve saadet içinde bir hayat geçirir. İmanın verdiği huzur ve mutluluğu insana dünyanın hiçbir şeyi veremez.
Dipnotlar: 1- Tarihçe-i Hayat, s. 543. 2- Şuâlar, s. 86. 11.10.2009 E-Posta: [email protected] |