Recep TAŞCI |
|
G-20 Zirvesi ve dolar |
Şu gerçeği kabullenmek zorundayız. Ne tedbir alırsanız alın, ekonominin düze çıkması dünyadaki olumlu gelişmelere bağlı. Bu sebeple dış âlem dikkatle izlenmeli, yeni oluşumlar gözden kaçırılmamalı. Geçenlerde ABD’nin Pittsburgh şehrinde G-20 ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilen zirve bu açıdan önemliydi. Türkiye’yi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği toplantıya ABD, Almanya, Arjantin, Avrupa Birliği, Avusturalya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan katıldı. Global finans krizinin bir daha tekrarlanmaması için alınacak tedbirlerin tartışıldığı zirvede, öne çıkan konuları satır başları halinde şöyle sıralayabiliriz. Banka ve finans kuruluşlarının sermaye yapısı güçlendirilecek, bu amaçla cari kârlarının büyük bölümü sermayeye ilâve edilecek, gözetim ve denetim etkinleştirilecek, sektörde çalışan üst düzey yetkililerine verilen teşvik primleri uzun dönemde yakalanan başarılara endekslenecek. Kara para aklayan ülkeler ile petrol spekülatörlerine karşı müşterek mücadele verilecek. Dünya Bankası ve IMF’de yeterince temsil edilemeyen ülkelere, gayrisafi millî hasılalarına orantılı oy hakkı tanınacak. G-20, global ekonomi yönetiminde kurumsallaşacak ve düzenli olarak toplanacak, G-8 ikinci planda kalacak. Küresel iyileşme sağlanıncaya kadar ekonomiyi canlandıracak destek programları sürdürülecek. G-20’lerin bu kararları nasıl hayata geçecek, bilinmiyor. Bazı kararlar somutlaşmamış. Bir eksik de yaptırımla ilgili. Kararlara uymayanlara karşı herhangi bir müeyyide öngörülmüyor. Eleştirilmesi gereken bir nokta da yoksul ülkelerin yok sayılması. Bu yıl yoksul ülkelere verilmesi taahhüt edilen 33 milyar dolar hâlâ ödenmedi. Bir tarafta açlıktan kıvranan 800 milyon insan... Diğer tarafta bir eli yağda bir eli balda 500 milyon insan. Bu uçurumu gidermeye yönelik adımlar atılmadığı takdirde; Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar misali... Ekonomik krizden öte... Dünyanın sonunu hazırlayacak sosyal patlamalar ve savaşlar hiç gündemden düşmeyecektir. Zirvede masaya getirilip getirilmediğini bilmemekle birlikte altını çizmemiz gereken bir hususta doların geleceği. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra altına endekslenen doların bu bağı, 1971’de koparıldı. Bu tarihten itibaren ABD, sıfır maliyetle para basmaya başladı. Paranın büyük kısmı yurtdışında tedavül edildiğinden enflasyon riski yoktu. Dünya ekonomisinin dörtte birine sahip olmanın verdiği güçle bu düzeni sürdürebilen ABD, son krizle birlikte sarsıldı. Krizi körükleyen sebeplerden biri olarak görülen dolar sorgulanıyor. Yeni bir para biriminin uluslar arası rezerv para olarak kullanılması tartışmaya açıldı. G-20 zirvesi öncesi Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan yaptığı açıklamada, Özel Çekme Hakkı (SDR) olarak bilinen değerin dolar yerine kullanılmasını önerdi. SDR, halen sadece hükümetler ve uluslar arası kuruluşlarda geçerli bir değer. Teklife göre, SDR ile ulusal para birimleri arasında bir parite sistemi kurulacak. Böylece SDR, ticaret ve finansal işlemlerde kullanılır hale gelecek. Dolardan kurtulma konusunda Çin’i başka ülkeler de destekliyor. Geçtiğimiz Haziran ayında Rusya’nın Yekaterinburg şehrinde toplanan BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkeleri ABD dolarına olan bağlılığı azaltmanın yollarını aradı. Keza Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleri Rusya, Çin, Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan da yeni para birimi teklifine sıcak baktıklarını açıkladılar. Özetle doların geleceği karanlık, saltanatı sona erebilir. Ne var ki kısa ve orta vadede bunun gerçekleşmesi mümkün değil. Başta Çin bunu hemen istemez, zamana yayar. Zira kasası tıka basa dolarla dolu. Ani bir değişimde parasının pul olma tehlikesini fark ediyor. Ama eninde sonunda yeni bir para biriminin doğumuna şahit olacağız. Tetikte olalım. Zarara uğramayalım. 05.10.2009 E-Posta: [email protected] |