Rifat OKYAY |
|
Sen de bildiğini oku! |
Maddenin peşinde ehl-i iman… Maddenin pençesinde Müslümanlar… Ve faidesiz, neticesiz hizmetler veya adına hizmet denilen faaliyetler… Herkes değil, yalnızca Müslümanlar biliyor ki ahirzamanın en büyük musîbetlerinden, belâlarından ve belki de en mühimlerinden birisi maddenin mânâyı boğan, cazibedar ve heveskâr, iştiyakengiz, zahiren gösterişli havasıdır. Bu hava, soludukça ehl-i imanı kendisine çekiyor ve çektikçe de batırıyor. Ehl-i himmet olmak, yardımseverlik, diğergâmlık, ihlâs ve Allah rızası için çalışmak, gayret etmek en ufak bir menfaatin ucu ufukta göründüğü anda unutuluyor, kayboluyor veya rafa kaldırılabiliyor…Ehl-i imanın, Müslümanların, inanan, inançlarıyla hizmet etmek isteyen insanların ihtiyacı olan hizmetlerin ve varlık sebepleri olan faaliyetlerin aksamasının en birinci ve baş sebebi maddeye karşı gösterilen bu yumuşak karınlılıktır. Helâlin haramın iltibas olduğu, birbirine isteyerek ve şuurlu bir şekilde karıştığı ve karıştırıldığı şu zamanımızda imana ve itikada dair her türlü meselenin bilinmesi kâfi gelmiyor ve yetmiyor. İlla ki fiiliyat, hayatın içinde İslâma ve imana dair bütün meselelerin yaşanması ve tatbiki gerekiyor… Şimdi bakıyorsunuz adının başına bir ’hoca’ takan herhangi bir zevat haramlara ucundan ucundan, faize kulağının arkasından kıvırttırarak, akçeli işlere derinden derine, ahlâkî konulara zamanın gereği diyerek, tesettürde olduğu gibi fetvaları çok rahat bir şekilde, yüzlerini kızartmadan ve Allah’tan korkmadan verdikleri bir bir devri, hayatı yaşıyoruz. “Ne yapalım böyle imiş, böyle gelmiş, böyle gider mi?” diyeceğiz… Hayır asla ve kat’a bize ve özellikle ve ısrarla kendimize düşen vazife, görev, emir herkesin yanlış da olsa bildiklerini okuduğu bu zamanda bizim Allah’ın bizlerden istediklerini, imanın gereklerini ve Kur’ânın emirlerini isteyerek, bilerek ve dosdoğru olarak hayatın içinde fiiliyata, hayata dökerek yapmamız, tatbik edip göstermemiz gerekmektedir. Tâ ki, feyizlerine, bereketlerine, faideli neticelerine erelim, ulaşalım ve zevklerini, lezzetlerini alalım… Mesuliyet denen bir mânâyı ve kavramı düşünmeden kararlar verebilen, iki ucu ateş arasındaki rahatlığı yaşayabilen hem de çok geniş ve umursamazlıkla hayatlarında gösterebilen Müslümanlara şaşmak ve hayret etmenin ötesinde onlardan uzaklaşmak ve kaçmak gerekiyor… Yine ve yeniden ısrarla söylüyorum: Madem batıla ve harama bulaşanlar rahatlıkla ve çekinmeden bildiğini okuyor, Müslüman, ehl-i iman da İslâm, Kur’ân, iman adına ne biliyorsa doğru olarak okumalı, yapmalı ve yaşamalıdır… 02.10.2009 E-Posta: [email protected] |