Ali OKTAY |
|
Korsan yayın, internet ve kul hakkı |
Geçen yıl, senelerini bu işe vermiş değerli tasavvuf müziği san'atçısı ağabeyim Sami Özer’le konuşurken söz döndü dolaştı korsan yayına geldi. Bir dokundum bin ah işittim kâse-i fağfur’dan adeta. Başına gelen bir olayı anlattı: “Bir gün yolda giderken tanımadığım biri ‘Canım ağabeyim’ deyip boynuma sarıldı. Allah razı olsun ağabey, senin sayende hem duâ alıyorum, hem de iyi kazanıyorum. ‘Nasıl yani, hem sende kimsin?’ dedim. Abi ben Sirkeci’de bilgisayarımda senin albümlerinin cd’sini çoğaltıp satıyorum. Müşteriler çok memnun oluyor. Allah razı olsun. Ne diyeyim şaştım kaldım.” Yine müzik camiasının büyük şirketlerinden birinin üst düzey yöneticisiyle konuşurken bir hatırada o anlattı. “1 -2 ay önce yeni bir albüm yaptık. Şu ana kadarki satış rakamı 2 bin adet. Sonra internette bir web sitesine girdi. Orada aynı albümdeki eserlerin kaç kez ‘indirildiğini’ gösteren numaratöre baktık. Tam 46 bin kez o san'atçının parçaları indirilmiş. Daha acı olan nokta ise şuydu. Bu web sayfasını ‘hizmet’ olarak yaptığını düşünen kardeşimiz şu cümleyi de eklemişti sayfasına: ‘Değerli kardeşlerimiz, size daha iyi hizmet sunabilmem için lütfen web siteme reklâm veriniz.” Madem hatıralardan başladık bir tane de kendi hayatımdan anlatayım: “Yakın zamanda bir kardeşimiz ‘Abi sana bir şey söyleyeceğim, hakkını helâl eder misin’ dedi? Hayırdır İnşallah. Benim sende ne hakkım olabilir ki? ‘Abi senin albümünü kopyaladım. Kul hakkı olabilir helâl et.’ Üniversite öğrencisi olan kardeşime, helâl olsun” dedim. Bir süre sonra başka kardeşlerimin de ‘helâllik‘ talepleri gelince ben de ne diyeceğimi şaşırır hale geldim. Tamam ben hakkımı helâl ediyorum da, yapımcı firmanın, dağıtımcının, şairin, bestekârın, müzik yönetmeninin özetle emeği geçen diğerlerinin hakları için ne söyleyebilirim ki? Bu örnekleri anlatarak canınızı sıkmak değil kastım, ama ortada ciddî bir hak ihlâli olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Daha geçen sene bir otobüs dolusu meşhur san'atçı Ankara’ya giderek hükümetten korsan yayınlara karşı yardım istedi. Çünkü daha düne kadar 1 milyon satan albümler artık 100 bini bile bulmuyor. Bütün tedbirlere rağmen, en yeni çalışma bile daha piyasaya çıkmadan korsanı basılıp etrafta çalınabiliyor. San'atçılar şaşkın, yapımcılar çaresiz, önleyecek olan makamlar konuya duyarsız. İşin, ‘bizim camiaya’ bakan yönüne de bu sıkıntı sirayet etmekte gecikmedi nihayet. Kiminle konuşsam dertli, moralsiz, şevki kırılmış. Hemen hemen kimse yeni bir şey üretme konusunda istekli davranmıyor. Hal böyle olunca internetten indirerek, cd kopyalayarak bu üretkenliğe balta vuran kardeşlerimiz bilseler iyi olur diye düşünüyorum. Nasreddin Hoca misali bindiğimiz dalı kesiyoruz aslında. Eğer bir san'atçı ürettiği eserin beklediği ilgiyi görmediğini düşünürse elbette yeni bir şey ortaya koymak istemeyecektir. Ve internette, radyoda hep eski şeyleri dinleyip sonra da “bizim san'atçılarımızda da hiç üretkenlik kalmamış” diyerek, bir de suçlayacaklar korkarım. Dinî müzik yapmak zaten başlı başına bir cesaret işi. Arkamızda dinleyicinin ilgisinden başka bir kuvvet yok. Maddî imkânlar ise sanıldığı gibi değil. Aylarca, gece yarılarına kadar stüdyoda yapılan yorucu çalışmaların, onca zahmetin karşılığı bir de emeğinizin takdir görmeyip istismar edilmesi hiç hoş bir şey değil. Kul hakkına karşı aşırı hassas olan kardeşlerimizin bu konuya çok normal bir şeymiş gibi yaklaşmalarını anlamak mümkün değil. Acaba bu kul hakkı değil midir, ne dersiniz? Değerli dostlar ya siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Çözüm teklifiniz olabilir mi? Sizin görüşlerinizi de almak istiyorum. [email protected]‘e gelecek mesajlarınızı paylaşacağım. 01.10.2009 E-Posta: alioktay@alioktay. net |