Nejat EREN |
|
Hizmet mevsimine girerken... |
Okulda mektepte görüp, coğrafyada okuyup öğrendiğimiz, yaşadığımız meşhur “dört mevsim” gibi insan hayatında ve insanlık hayatında da dönemler ve mevsimler vardır. Bu devre ve mevsimler; bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk, ihtiyarlık şeklinde olduğu gibi, okula başlamak, bir işe başlamak, askere gitmek, evlenmek, iş kurmak, mekân değiştirmek, hacca gitmek, şehir ve ülke değiştirmeye kadar çok geniş bir yelpazede, hayat devam ettiği müddetçe, devam eder gider. İşte dün, bütün Türkiye’mizde, özellikle gençlerimiz için çok önemli bir mevsimin ve olayın başlangıcı idi. Bütün ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarımız yeni eğitim ve öğretim yılına başladılar. Üniversitelerin bazıları daha önce zaten başlamışlardı. Geriye kalanlar da bu mevsimde artık peyder pey devreye girip hummalı bir faaliyete başlamış olacaklar. Tabiî ki bu çok geniş faaliyet ve hizmetin içerisinde; başta istikbalimizin teminâtı olan genç fidanlarımız olmak üzere, ebeveynlere, öğretmenlere, idarecilere, bu sahada hizmet verecek herkese çok büyük sorumluluklar ve vazifeler düşüyor. Onları zorluklar bekliyor. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Bu sahada hizmet verecek herkese şimdiden başarılar diliyorum. Ağustos ayının ortalarında başlayan “eğitim-öğretime hazırlık” telâşı, mübarek Ramazan ayı ve bayram münasebetiyle bu yıl biraz daha ileriye sarksa da artık “start” verildi. Yirmi milyona yaklaşan çocuklarımız, gençlerimiz hummalı bir faaliyetin içine girmiş oldular. Adeta bir “zaman tüneline” girildi. 2010 yılının Haziran ayına kadar bu müthiş faaliyet ve yoğun hizmet devrede. Esnafından ulaşımcısına, siyasetçisinden bürokratına, emeklisinden çalışanına kadar büyük bir kitleyi içine alan bu yoğunlukta, kendisini “mukaddes bir dâvâya adamış ve gönül vermiş” hizmet erbabını da ağır ve büyük bir vebal bekliyor. Allah’a binlerce şükürler olsun ki cihana yayılmış bir kudsî dâvânın müntesipleri olan değerli “hizmet erbâbı” yıllardan beri bu hizmetleri yürütüyorlar. Bizim burada hatırlatmak istediğimiz ve üzerinde duracağımız, bu vatanı seven herkesin okullardaki eğitim ve öğretimin yetersizliğini gören ve sorumluluk taşıyan “gönüllü sivil toplum temsilciliği”ni hisseden herkesin bu sahadaki hizmetlere biraz daha ilgi duyup, biraz daha plân ve programlı katkı yapmasıdır. En başta kendi öz evlâtlarımız olmak üzere, akrabalarımızın, komşularımızın, dostlarımızın ve bize bu konuda güvenen insanların ciğerparelerini şu “gaddar ve mim’i çıkmış” asrın dehşetinden kurtarmak için az da olsa bir katkıda bulunmaktır. Şefkatimizin, merhametimizin, himmetimizin, mesaimizin bir kısmını bu sahaya kaydırmaktır. Mensup olmakla şeref duyduğumuz bu aziz millete ve ecdad yadigârı bu cennet vatana “artı bir değer katmak uğrunda küçük bir zaman dilimini ayırabilmektir.” Dışarıda okulların etrafında kol gezen, “uyuşturucu” belâsından, yollarda kol gezen “trafik canavarından”, içeride ise materyalist felsefenin ağına düşmüş müfredat ve zihinleri tahrip ve yıkım gücü çok fazla olan “ateist ve dinsiz” doğmalara karşı müsbet mânâda bir irade ortaya koymaktır. Çocuklarının dünyevî istikbali için bu kadar masraf yapıp, bu kadar alâka gösteren, maddiyât noktasında bu denli titiz davranan velilere bir nebze de olsa “maneviyât” konusunu hatırlatıp, o masum gençlerin dışarıdan gelecek ve “serîütteessür ruhlarında” büyük yıkım ve tahribât yapacak menfî cereyanlara karşı koruyucu tedbir olan “iman hakikatleri”ne nazarlarını çevirmektir. Yıllardan beri yapmakta olduğumuz bu “manevî hizmet”in bu sene biraz daha alanını, kapsamını ve debisini arttırarak Allah’a karşı kulluk, Peygamberimize (asm) karşı ümmetlik ve vatanımıza karşı da vatandaşlık görevimizi yerine getirme gayretinde olmaktır. Hizmet ve himmetlerin bu sahaya yönelmesini ümit ve temenni ediyorum. Bu sahada hizmet eden “resmî, gayr-ı resmî” herkese saygılar sunuyor ve hizmet dolu günler diliyorum. 25.09.2009 E-Posta: [email protected] |