Vehbi HORASANLI |
|
12 Eylül icraatlarını devam ettiren hükümet de suçludur |
Sağcısı solcusu herkes 12 Eylül icraatlarını eleştiriyor. Yalnız unutulan bir konu var onu da ben dile getireyim. 12 Eylül canileri demokrasinin çanına ot tıkamıştır. Sadece demokrasi değil zaten güç belâ geliştirebildiğimiz hukuk sistemimiz de ayaklar altına alınmıştır. Askerî Şûrâ kararlarının yargı denetimi dışına kaçırılması 12 Eylül icadıdır. Darbecilerin sinsi bir buluşudur. Bu dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen hukuk skandalı sayesinde özellikle eşleri başörtülü olduğu için binlerce subay ordudan atılmıştır. Yahu “idarenin yaptığı her eylem yargı denetiminde olmalıdır” gerçeğini hâlâ hangi yüzle inkâr ediyorlar? Eski Cumhurbaşkanları, “idarenin yaptığı her eylem yargıya açık olmalıdır” diyordu. Fakat işbaşına gelince eskileri de, iyi bildiğimiz yenisi de birden değişiveriyorlar. Bu koltukta ne var bilmiyorum ki, oraya oturunca gerçekler değişiyor mu ne? 12 Eylül dalkavuklarının unutturmaya çalıştıkları fakat her yıl en az iki kere gündeme gelen bir zulüm hâlâ işlenmeye devam ediyor. İnsanlara hiçbir müdafaa, yargılanma hakkı verilmeksizin sadece amirlerinin verdiği raporlara istinaden işinden gücünden edilip “ordudan atılıyorlar”. İşin acı tarafı bu hukuksuzluğu daha önce gündeme getirmiş olan hükümet, yedi yıldır işbaşında olduğu halde hiçbir çözüm sağlayamadı. Ben hükümetin aciz olduğunu zannetmiyorum. Korkak ve beceriksiz olduğunu düşünüyorum. Zira daha önce siyaset dersi aldıkları Erbakan da aynı hatayı yapmıştı. Bunlar darbecilere, hakim güçlere şirin görünmek uğruna her türlü dalkavukluğu maharet sayıyorlar. Hâlbuki bu tarz siyasetin ne kendilerine ne de ülkeye hiçbir menfaati görülmedi. Aç canavara karşı tahabbüb, yani ona sevgi beslemek onun iştahını açar. Dönüp gelir dişinin kirasını ister. Aynen bunun gibi oldu. Zalimlere karşı taviz vermek onların aklını başına getirmedi. Bilâkis daha da azgınlaşmalarına sebep oldu. Erbakan, başbakanlık yaptığı dönemde kendisine hakaret eden generali terfi ettiren kararnamelere imza atmıştır. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan da onun tedrisinden geçmiştir. Her yıl onlarca insanın Yüksek Askerî Şûrâ Kararları ile ordudan atılmasını imzalıyorlar. Güya “şerh” koyuyorlar. “Bak ben karşı çıktım” diyerek insanları aldattığını zannediyorlar. Peki, sormazlar mı adama “Kardeşim, bu zulüm belgelerini niye imzalıyorsun?” İmzalama bakalım, ne olacak? Hatırlatayım, belki yararı olur. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Askerî Şûrâ kararnamelerini imzalamamakta direnmişti. Çünkü Ali Fethi Esener gibi demokrat bilinen bir generalin Genel Kurmay Başkanı olmasını istemiyordu. Sonunda amacına ulaştı. Kararnameler imzalanmayınca diğer iki kişiyle birlikte Ali Fethi Esener emekli olmak zorunda kaldı. Kenan Evren’in önü açıldı ve o da memleketin çanına kibrit suyu döktü. Bu tarihin acı gerçeğini Cumhurbaşkanımız veya Başbakanımız bilmiyor mu? Hazreti Ali’nin (r.a) devlet başkanı olduğu bir zamanda bir Yahudi’nin şikâyeti üzerine yargı önüne çıkması, Fatih Sultan Mehmet’in bir Rum mimar yüzünden aleyhine hüküm giymesi, Müslümanlarda idarenin her türlü eyleminin yargıya açık olduğunun en güzel örnekleridir. Dindarlara “gerici” diyenler, yapılan bu zulüm yüzünden en azından 1400 yıl geriye gittiklerini fark edemiyorlar mı? Gerçek gerici kimmiş bakalım? Bunlar vahşet ve bedeviyet asırlarına rücu ederek gerçek irticacı olduklarını ispat etmiş oluyorlar. Bazı asker arkadaşlarımla yaptığım konuşmalarda ve dostlar arasında “Bu konuda çok sert tepki veriyorsun” diye beni eleştiriyorlar. Lâkin bazı arkadaşlarım da bana “Niçin bu zulüm ile ilgili yazı yazmıyorsun?” diye haklı olarak itiraz ediyorlar. Hiç olmaz ise 12 Eylül’ün yıl dönümünde ve bu zulüm belgelerinin Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından imzalandığı zamanlarda “ayıptır, günahtır” dememden kimse rahatsızlık duymasın, vesselâm… 24.09.2009 E-Posta: [email protected] |