23 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Röportaj

UMUT YAVUZ

Sağda birleşme, siyasete alternatif olur

Sağda birleşme bir ütopya mı? Son dönemlerde DP-ANAP birleşme girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi sağda birleşmeyi doğru anlamak için önce sağda ayrışmayı anlamak lâzım. Sağ neden ayrıştı? Bu işin tarihine bakarsak 1946’da Demokrat Parti kurulduktan sonra ilk ayrılma 1950’lerde yaşandı. Fevzi Çakmak Paşa’nın Millet Partisi’ni kurmasıyla ilk bölünme vuku buldu. Fakat Fevzi Çakmak Paşa siyasî hayatında çok ilerleme gösteremeden vefat etti. Yani 1980’lere gelmeden çok önceleri ayrışmalar başladı. 1960’larda Millî Nizam Partisi örneği ve daha bir çok irili ufaklı örnekler var. Bu şekilde 1980’lere gelindi. Bunlar sağdan kopan parçalardı hep.

Ancak merkez sağ dediğimiz Adalet Partisi misyonu birlik ve bütünlüğünü bu zamana kadar korudu. Sağın bütün olgularını eşit oranda bünyesinde barındıran AP’ydi. 1980’den sonra AP’nin üst düzey yöneticilerinin başta Süleyman Demirel olmak üzere siyaseten yasaklanması, 1980 sonrası Türkiye’de bir merkez boşluğunu doğurdu. Bu boşluğu da Turgut Özal’ın kurduğu Anavatan Partisi ve AP’nin eski bürokratları tarafından oluşturulmuş ekibiyle birlikte doldurmaya çalıştı. Sonra Süleyman Bey de yeni bir hareket başlatınca, 80’lere doğru baktık ki, merkezin toplamdaki yüzde 40’lık, 50’lik gücü, bazen birinin bazen ötekinin lehine gidip gelmeye başladı. Bu iki parti birbirlerine paralel partilerdi. Bu birleşmeler keşke 1980’lerde yaşansaydı. Çok farklı olurdu o zaman. Ancak bazı sebeplerle bu bir türlü yaşanamadı. Ondan sonraki dönemde ise Tansu Hanım ve Mesut Beyin dönemlerindeki süreç, birleşmek için ikinci bir şanstı ama yine değerlendirilemedi.

Ve o dönemden sonra bence şu olgu oturdu: Küçük olsun benim olsun... 1980-1990 derken Doğru Yol ve ANAP’ın birleşmeleri Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu dönemine kadar geldi. Burada ne yazık ki büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı ve birleşme bugünlere kaldı. Yıllar önce Süleyman Demirel’in bana dediği bir şey vardı: “Birleşme tavanda olması bişey ifade etmez, tabanda olması lâzım.”

Her iki partinin de oy oranlarının çok düşük olması sebebiyle birleşme başarısız olur deniyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Şimdi DP’nin oyu yüzde 3’ün üzerinde, ANAP’ın oyları ise yüzde 1’lerde. İki parti birleşince bu oranlar daha da düşebilir, ama iki parti birleşir ve bu oy oranları yukarılara da çıkabilir. İki kere iki dört hesabı siyasette olmaz. Ancak önemli olan, birleşmeyi iki tabelâyı birleştirmek şeklinde anlamasıdır. Şunu söylemek istiyorum; birleşmeler sadece tavanda gerçekleşirse yanlış olur. Bu birleşmeyi tabana yaymak gerekiyor. Demokrat Parti hareketi 1946’da bir halk hareketi olarak başladı. O dönemin baskıcı rejimi sebebiyle halk temsil edilemiyordu ve DP çıktı dedi ki: “Yeter söz milletin! Biz Türkiye’ye demokrasi getireceğiz, kalkındıracağız, halkı idareye getireceğiz ve sesi olacağız!” Şimdi siz bugün çıkıp da bunların aynısını söylemeye devam edemezsiniz. Söylemleri bugüne göre yenilemek ve revize etmek gerekiyor. Bugün Türkiye’de halk gidiyor AKP’ye oy veriyor. Ama yüzde kaçı bu ‘oy’dan emin olabilir? Bu bir soru işaretidir. Diğerleri de gidip CHP’ye veriyor, ama ne kadar emin bu oyundan. Biraz da bu alternatifsizlikten oluyor. Alternatif olabilmek için de halkın nabzını yakalamak gerekiyor. İşte bunu gerçekleştirmek lâzım. Bu gerçekleştirildiği takdirde sağda birleşme başarıya ulaşır ve siyaset için ciddî bir alternatif haline gelir.

”AKP zaten merkez sağa oturdu” deniyor. Katılıyor musunuz?

Türkiye’de artık dünyada da olduğu gibi sağ ve sol kavramları eski anlamlarını yitirdi. Şimdi AKP’ye bakalım. Sağ bir parti mi, evet. Ama bunların CHP’den daha solcu tarafları da var. Şimdi AKP’yi alın, CHP’yi de alın ve tarihte geri gelelim, aynı noktaya varırız. O yüzden sen sağsın, sen solsun diye ayrımlara gitmenin artık bir anlamı yok. Bizim için demokrasi, kalkınma, icraat gerekiyor. Bizim için önemli olan 50 yıl içinde, olması gereken, Türkiye’nin dünya liderliği pozisyonuna oturtulmasıdır.

DP-ANAP birleşmesi gerçekleşirse, önümüzdeki döneme nasıl yansır?

Dediğimiz şartlarda, halkla bütünleşmiş bir hareket olursa, bunun yansıması nasıl olur sorusunu bile sormamıza gerek kalmaz, halk zaten onu kucaklar. Tekrar söylüyorum, bu ağızdan çıktığı kadar kolay değil, hayata geçirilmesi zor bir iş.

Siz böyle bir birleşmede görev alır mısınız?

Ben DP’nin bir ferdiyim. Doğmadan önce de ferdiydim. Yassıada’da 3 idam talebiyle yargılanmış bir dedenin torunuyum. Bu misyonda bakanlık ve senatörlük yapmış bir babanın oğluyum. Aynı zamanda Doğru Yol Partisi’nde Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yapmış biriyim. Ben bu partinin her şekilde içindeyim. Fikrimle de içindeyim. Ben katkımın daha fazla olmasını tabiî isterim. İllâ ki bir pozisyonda bulunmak da gerekmiyor. Ama ben her türlü şekilde katkımı sunarım. Bugün DP’nin başında Hüsamettin Cindoruk var. Benim çok değer verdiğim bir büyüğümdür. Genel başkanın etrafında herkesin toplanması ve destek vermesi gerekmektedir. O yüzden herkesin kendi egolarını bir kenara bırakıp bu partinin seçilmiş genel başkanı etrafında toplanıp ona destek vermek suretiyle bütünleşmeye yardımcı olması gerekmektedir.

Darbeler görmüş bir dedenin torunusunuz. Terör meselesine, darbelere ve nihayetinde Ergenekon sürecine bakış açınız nasıl?

Şimdi bir kere şunu söyleyim: Darbeler olmasaydı Türkiye çok farklı yerlerde olurdu. Bu sisteme demokrasi diyorsak, halkın sistemi diyorsak eğer, demokraside her zaman sizin istediğiniz kazanamayabilir. Bu sistemin adı demokrasiyse, halkın ekseriyetinin tercihine saygı göstermek durumundasınız. Bu gayet açıktır. Yani “benim istediğim seçilirse demokrasi iyidir, seçilmezse de darbe yaparım” demekle olmaz. Demokrasi kırk çeşit değil, bir çeşit sevilir. Acısıyla tatlısıyla halkın iradesine ve kararına katlanacaksınız. Eğer seçilmişlerin hataları varsa, bunun cezasını halk kesecektir. Darbeyi de yapacaksa halk yapar. Onu da sandık başında yapar. Budur demokrasi. Halkın oy verdiği insanları, birilerinin eline silâh alıp ya da çeşitli örgütler kurup indirmeye çalışması, kesinlikle anti demokratiktir, kabul edilemez. Türkiye için en korkulan, en yobaz tavır budur. Bütün darbeler hep böyle değerlendirilmelidir. İyi darbe yoktur yani. Şimdi darbelere terör ve anarşi bahane ediliyor bazen. 30 yıldır bu terör meselesi çözülemedi. Yıllarca olağanüstü haller, sıkıyönetimler ilân edildi. Sıkı- yönetim dönemlerinde kontrolü eline alan asker, neden 30 yıldır bu terör meselesini çözemedi? Demek ki bu yolla çözülmüyor bu meseleler.

Gelelim Ergenekon meselesine... Şimdi benim başta eleştirdiğim nokta şu: Bakıyoruz Türkiye ikiye bölünmüş gibi. Biri diyor ki: “Bu Ergenekon konusunda içeri alınanların hepsi suçludur.” Bir grup medya da bunu destekliyor. Diğer bir grup ise, “Hepsi suçsuzdur, bu hükümetin siyasî bir oyunudur” diyor. Her iki tutum da yanlıştır. Eskiden beri darbelerin üstüne gidilebilseydi darbeler olmazdı. Ancak gidilemedi. Şimdi bir fırsat doğmuş. Darbelerin üstüne gidilebilir, hesap sorulabilir. Ergenekon süreci bunun için bir fırsattır. Bu dâvâ elbette olacaktır ve araştırılmalı, soruşturulmalıdır. Üzerine gidilmezse yanlış olur. Ancak süreci usûl yönünden eleştirebilirsiniz. Yargısız infazları eleştirebilirsiniz. Bu insanları adalete teslim etmişsek, Türk adaletine güvenmeliyiz, ama süreci de elden geldiğince hızlandırmalıyız ki kimseler mağdur olmasın. Bu insanların suçları mahkemeler tarafından kesinleşip sabitlenmeden de asla ve asla suçlu ilân etmemek gerekiyor. Henüz yargı süreci devam ediyor. Kimin suçlu olup olmadığı konusunda birşey söylemek imkânsızdır. Dolayısıyla suçlayan da, suçsuz diyen de yanlış yapıyor.

UMUT YAVUZ

23.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (21.09.2009) - Varlığa düştük varlığımızı unuttuk

  (18.09.2009) - Bediüzzaman, bu toprakların vicdanı olmuştur

  (17.09.2009) - Düzmece mahkemeden ısmarlama idam

  (12.09.2009) - TOPLUM MÜHENDİSLİĞİNE SOYUNDULAR - ŞENER BOZTAŞ / FARUK SAİM AKHAN

  (11.09.2009) - İsrail saldırıları bizi güçlendirdi - AHMET TURAN SÖYLER - BEYRUT

  (01.09.2009) - Resmî İdeoloji İflâs Etmiştir

  (24.08.2009) - Siyaset tabularla yürümez

  (17.08.2009) - YİNE ÇÖZÜLEMEZ VE ‘TÜRK SORUNU’ DA ÇIKARSA

  (15.08.2009) - Gazetemizi göğsümüzü gere gere herkese tavsiye edebiliyoruz

  (13.08.2009) - Genç sanatçı Fatih:“Sanat Allah rızası içinse sanattır”

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.