Cevher İLHAN |
|
Demokratikleşmeye evet, tefrikaya hayır… (1) |
Geçen asrın başlarında azdırılan ihtilâflarla Türkleri Araplara, Arapları Türklere, küçük-büyük bütün Müslüman unsurları birbirine “düşman” eden casus Lawrencelerin sistemli kışkırtması devam ediyor. Bediüzzaman’ın tesbitiyle, zâlimlerin satranç oyunuyla “Kürtleri ecnebî himâyesi altına alan, pek mânâsız Kürtlük kavmiyeti dâvâsı”yla “İslâm kardeşliğine aykırı mâlum tahrik tekrarlanıyor. (Eski Said Dönemi Eserleri, 106-110; Kürtler ve Osmanlılık, Sebilürreşâd, 17 Mart 1920) Zira ecnebilerin bölge ülkelerini işgal ettiği bir esnada, tıpkı Osmanlının son döneminde olduğu gibi, “Kürtler adına” “özerklik modeli” paravanıyla “federasyon” ve “eyâlet” tartışmalarını gündeme getirmek, başta Kürtler olmak üzere bölgedeki diğer Müslüman milletleri zâlim canavarların ağzına atmaktır. Irak’ta sekiz yıl süren İran-Irak savaşı komplosuna yenileri eklenmekte. Körfez ülkelerinden, İran ve Azerbaycan’dan Orta Asya, Afganistan, Pakistan’ı hedefleyen ve Önasya’yı da içine alan İslâm coğrafyasında “Şîi-Sünnî çatışması” senaryosu sahnelenmekte.
“KÜRT KONTROL BÖLGESİ” YA DA “EYÂLET” Özetle Osmanlıya en zayıf yerinden vurulması oyunu oynanıyor. Bir zamanlar Arap çöllerinde yaptığı gezilerde tanıştığı ve ahbaplık kurduğu Dürzi liderlerini ve Hicaz bölgesindeki Şerif Hüseyin’i, Irak’taki Kürtleri, Asurileri ve çok sayıda aşireti parayla elde eden İngiliz ajanlarının, bölgede yandaşlarına silâh ve para dağıtarak Osmanlıya karşı kışkırtmalarına benzer plânlar sergileniyor. Osmanlı ordularını Süveyş, Yemen, Hicaz, Filistin, Basra-Bağdat’ta, mümkün olursa Anadolu içlerinde hezimete uğratmayı andıran şaşırtmalar yapılıyor. Osmanlı toprakları olan Filistin’i Yahudilere verilip “İsrail’in kurulması”nın amaçlandığı ecnebi haritalarındaki Anadolu’nun derinliklerine kadar parçalanması plânı tatbike konulmuş. Buna göre, Kuzey sınırı “Trabzon eyâleti”, Sivas’ın ve Fırat nehrinin doğusu Osmanlı Türkiye’sinden ayrı tutulacak; Van havzasını içine alacak şekilde “Büyük Ermenistan” kurulacaktı. Daha güneyde kalan Fırat nehrinin doğusunda kalan Urfa’dan Diyarbakır’a, Musul-Kerkük’ün kuzeyine kadar olan arazide “Kürt kontrol bölgesi” oluşturulacaktı. Ayrıca Rize bölgesi “Lazistan” olarak Gürcülerin kontrol ettiği bir “devletçik” olacaktı. Ve bütün bu “devletçikler”, etnik farklılıklar üzerine kurulmuş “kontrol bölgeleri” ve “otonomiler”, İngilizlerin ve işgal ortağı ecnebilerin güdümünde olacaktı… Kısacası, Bediüzzaman’ın Birinci Dünya Savaşını tefsiriyle, “Avrupa zâlim hükûmetlerinin zulümleriyle, Sevr muahâdesiyle âlem-i İslâma ve merkez-i hilâfete ihânetleri”nin yeni bir dalgası bir defa daha devrede. (Kastamonu Lâhikası, 17) “Avrupa zâlimleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmek niyetiyle, Kur’ân’ın zararına gâyet ağır şerâitle kâfirâne fikirlerini icrâ etmek maksadıyla müthiş bir su-i kast plânı” diye nitelendirdiği “gaddarâne muahâde” dediği Sevr fitnesi tekerrür ediyor. (Şuâlar, 619)
YENİ FİTNE PLÂNI VE PROJELERİNE DİKKAT
Bediüzzaman’ın tesbitiyle, “birbirine komşu, kardeş ve birbirine muhtaç” Müslüman milletleri, çeşitli ırkî ve mezhebî ayırımlar üzerinde kavga ettirme fitnesi, yeniden ilka ediliyor. Uzun zamandır Türkiye ve bölgedeki Müslüman komşu ülkelere karşı kullanılan terör örgütünün “kullanma miâdı” kısmen dolduğundan, Bediüzzaman’ın tâbiriyle “zındıka tarafından kullanılıp-işi bittikten-sonra kırılıp atılan her âlet” gibi bir kenara atılıyor. Plân, “Türk-Kürt” kamplaşmasıyla milletin birlik ve bütünlüğünü zehirlemek… Bölgenin jeostrateji ve jeopolitik geleceği üzerinde hesap yapan Amerikan Yahudi lobisi kuruluşlarında hazırlanan haritalar ortalıkta geziyor. Hedef; Bediüzzaman’ın şiddetle sakındırdığı “muhtariyet” (eyâlet) ve “tavâif-i mülûk”le, Türkiye’nin ve İslâm âleminin parçalanması. Müslüman coğrafyanın, ırklar ve kavimlere göre küçük devletlere bölünüp parçalanarak taksimi… Birlik ve beraberlik perdesini yırtıp büyük bir günâh olan “meyl-i iftirak” fitnesini uyandırmanın en başta Kürtlere ve bütün millete zarar vereceğini ve ülkeyi kavga ve kargaşayla cehennem yerine çevireceğini Bediüzzaman, bundan doksan yıl önce haber verir. İşte karşılıklı kışkırtmayla toplumda “Türk-Kürt çatışması”nın körüklenmesini amaçlayan “federasyon” çıkışları, “ayrılık” şarkıları eşliğinde açılan “yol haritaları” hep bu projenin bir parçası. “Muhtariyet”le başlayıp “meyl-i iftirak (ayrılık fikri) marazı”nı tahrik desisesiyle tırmandırılan terör, kargaşa ve kaosla iç çatışma türetmek; peşinden “federasyon” provokasyonuyla fitneyi ve “kavmiyetçiliği” uyandırmak… Bütün Türkiye’nin demokratikleşmeye, temel hak ve hürriyetlere ihtiyacı var; buna sonuna kadar evet. Ama “demokrasi ve özgürlükler” paravanındaki “yeni fitne plânı ve projeleri”ne hayır… 24.09.2009 E-Posta: [email protected] |