Cevher İLHAN |
|
“Büyük Bayram”ın müjdesi (2) |
Bediüzzaman, Kur’ân’ın istikbâle tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emâreler olduğunu müjdeler. (Emirdağ Lâhikası, 314) Bediüzzaman’a göre, “sefâhette ve dalâlette bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış, Deccal gibi bir tek gözü taşıyan, kör dehâsı ile rûh-u beşere cehennemî bir hâleti hediye eden” inkârcı felsefenin kıskacındaki Batı, büyümüşlük ve gelişmişlik nimetine şükretmeyip “Karun gibi şirke düştü.” Bu yüzden günâhları iyiliklerine gâlip gelen ve medeniyetin bozuk kısmını esas alan “şu medeniyet-i Avrupaiye öyle bir semâvî tokat yedi ki, yüzer senelik terakkisinin mahsulünü yaktı, tahrip edip yangına çevirdi.” (Kastamonu Lâhikası, 17) İslâmın doğru anlaşılmasına çekilen seddin yıkılmasıyla “doğru İslâmiyet ve İslâmiyete lâyık doğruluğun anlaşılması”nın, hürriyet fikri ve hakikati araştırma meylinin insanlıkta başlamasıyla, ecnebilerdeki taklitçiliğin zevâl bulacağı; “cehâlet”, “vahşet” ve “taassupları”nın “mârifet ve medeniyetin mehâsiniyle (iyilikleri ve güzellikleriyle) kırılıp dağılacağını” yazar. Hâkimiyet-i İslâmiyenin nurlu ve büyük bayramı bütün rûhu canıyla kutlar. (Tarihçe-i Hayat, 582) Bütün bayramların, Müslümanları birbirine kardeş ve maddî ve mânevî yardımcı yapan İttihad-ı İslâmın “Büyük Bayramı” olması duasında bulunur…
İNSANLIK KUR’ÂNI TANIYACAK Bütün bütün aklını kaybetmeyen insanlığın maddî ve mânevî bir kıyamet başına kopmadığı takdirde Kur’ânı tanıyacağını haber verir. “İki dehşetli harb-i umûminin (dünya savaşının) neticesinde beşerde hâsıl olan intibâh-ı kavi (kuvvetli uyanış) cihetiyle” kat’iyyen dinsiz bir milletin yaşayamayacağı gerçeğini izâh eder. “Milyonlarla mâsumların kanlarını heder eden ve milyonlarla mâsumların kanlarıyla yoğrulmuş” zulmün âbâd olmayacağını” bildirir. Bediüzzaman’ın, “Rus dahi dinsiz kalamaz, geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa küfr-ü mutlakı kıran ve hak hakikata dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi iknâ eden Kur’ân ile bir musâlâha (barış) veya tâbî olabilir. O vakit dörtyüz milyon ehl-i Kur’ân’a (Müslümanlara) kılınç çekemez” ihbarı, inançsızlığın önemli bir versiyonu olan komünizmin yıkılmasıyla tahakkuk eder. (Emirdağ Lâhikası, 311) Rus polisinin, “İslâm parça parça olmuş” istihzasına karşı “tahsile gitmişler” diyerek şu müjdeyle cevap verir: “Bu asilzâde evlâd, şehâdetnâmelerini (istiklâliyetlerini) aldıktan sonra her biri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını, âfâk-ı kemâlatta (maddî ve mânevî terakiyyat ufuklarında) temevvüc ettirmekle (dalgalandırmakla), kader-i ezelînin nazarında feleğin inadına nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin (ezelî hikmetin) sırını ilân edecektir.” (Sünûhat, 84) Kur’ânî ve Peygamberî müjdeler ışığında, karabulutların İslâm dünyası üzerinden dağıldığı, “hakîki medeniyet”in çiçek açtığı, “mevcut Batı medeniyetinin inkışaı”ndan (ayrışmasından, tasaffisinden) doğacak Kur’ân medeniyetiyle bayramların mânâsını bulacağını belirtir. “İmanın mâhiyetindeki hârikulâde şehâmet (akıllıca yiğitlik), izzet-i İslâmiyetin tabiatındaki âlempesent (âlemce övülen, beğenilen) şecaat (kahramanlık), uhuvvet-i İslâmiyenin (İslâm kardeşliğinin) intibahıyla (uyanmasıyla) her vakit mu’cizeleri gösterebilir” tahakkukunun gerçek “büyük bayram” olacağını beyân eder…
“BÜYÜK BAYRAM”NIN MUKADDİMESİ Yeni dönemde, mekteplerdeki lâdini esasla dinden tecrid yeni eğitim ve öğretim usûlleriyle yetişecek gençliğin Kur’ânı ortadan kaldıracak ve milletin İslâmiyetle alâkasını kesecek dehşetengiz plâna ve müthiş fitneye karşı, Kur’ân tefsiri Rislâle-i Nur’la aydınlatır. Din ve fen ilimlerinin beraber okutulmasının zarûreti üzerinde durur. Irkçılık tehlikesine karşı, dünyanın dört bir yayında Müslüman olan ve milliyetleri İslâmiyetle mezc olmuş Türklerle Arapları ve Kürtleri birbirinden koparma komplosuna dikkat çeker. Bediüzzaman, bir asır öncesinden “Hayat ittihattadır” diye ikaz eder. “İslâmiyet nâm ve şerefini i’la (yüceltmek) için beşüz bin kişi fedâ eden” Kürtlerle, İslâm uğruna bir milyar şehid veren ve altıyüz seneden beri İslâmın tevhid bayrağını umum âleme karşı i’la eden (yücelten) İslâmiyetin kahraman bir ordusu olan Türklerin birlik ve beraberliğinin ehemmiyetini nazara verir. “Türkler, bizim aklımız; biz onların kuvveti; mecmuumuz (hepimiz birlikte) bir iyi insan oluruz. Hodserâne (dik başlılık yapmayacağız); bu azmimizle başka unsurlara ders-i ibret olacağız” diye uyarır. Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan’daki milletleri, menfî ırkçılığın ifsad etmesine mukabil, “Bütün mü’minler kardeştir” âyetinin esasına göre, hakiki, müsbet, kudsî ve umumî milliyet olan İslâm milliyetini ders verir. “Garblılaşmak” bahanesiyle İslâmî an’aneyi bırakmak ve lâdinî (din dışı) bir rejimi tatbik etme peşindeki yöneticilere, Şarkta millet ve vatan selâmeti için dine ve İslâmiyetin hakikatlerine katiyen taraftar olmanın elzem olduğunu anlatır. (Emirdağ Lâhikası, 439-440) Bayramın, Kur’ân’ın ve insanlığı dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek İslâmiyetin istikbâle tam hâkim olup insanlığa gerçek bayramı getirmesi ve “âlem-i İslâmın büyük bayramının mukaddimesi (başlangıcı, hazırlayıcısı) ve müjdesi” olması dua ve niyâzıyla nice bayramlara… 21.09.2009 E-Posta: [email protected] |