H. İbrahim CAN |
|
18,5 milyar dolarlık altın ve dövize ne oldu? |
Bayram öncesi koskoca adamları günlerce meşgul eden ilginç bir haber ve komplo teorileri ile sizi biraz neşelendirelim. Geçen Temmuz ayı sonunda bir avukatın açıklamasıyla başlayan, resmî yalanlamalar üzerine kapanan müthiş bir haber vardı. Güya İranlı iş adamı İsmail Safarian’a ait 7,5 milyar dolar ve 20 ton altını (18,5 milyar dolar değerinde) taşıyan konteynırlara, 7 Ekim 2008 tarihinde Ankara Gümrük Muhafaza Müdürlüğünce Esenboğa havaalanında el konulmuştu. Avukata göre bu malvarlığı İranlı iş adamı tarafından bir Türk ortağı ile varlık barışından yararlanmak üzere Türkiye’ye sokulmuştu. Güya para Almanya’ya gitmiş, Frankfurt havalanından da 308 palet halinde koyteynıra konularak uçakla Esenboğa’ya getirilmişti. Havaalanında para ve altınları teslim alacak olan iki kurye ise gümrük muhafazanın aramalarından korkup kaçmıştı. Hatta para halen Esenboğa Havaalanı yakınlarında bir depoda bekletiliyordu. Hatta tam bu sırada Başbakan Erdoğan’ın krize rağmen 18,5 milyar dolar paranın ülkeye geldiğini söylemesi bile –rakamların tutmasından yararlanılarak– bu olayın gerçekliğine delil olarak gösterilmişti. Bakanlık açıklama yaparak böyle bir eşya girişi olmadığını, zaten böyle bir giriş olsaydı öncelikle deniz veya kara sınır kapılarından birisinden giriş işlemi yapılması ve transit beyannamesi düzenlenerek Ankara gümrüğüne sevk edilmiş olması gerektiğini belirtti. Daha da ilginci varlık barışı ile ilgili yasa 22 Kasım 2008 tarihinde, yani iddia edilen zamandan birbuçuk ay sonra yürürlüğe girmişti. İran İstihbarat Bakanlığı da yaptığı araştırmalardan sonra böyle bir paranın İran’dan Türkiye’ye transfer edildiği iddialarının tamamen asılsız olduğunu ilân etti. Bu somut açıklamalara ve avukatın daha sonra ‘yanıltılmışım’ açıklamasına rağmen, İranlılar ve komplo teorisyenleri bu haberi işlemeye devam ediyorlar. Bu komplo senaryolarında Rus istihbaratına göre İsmail Safarian’ın Baba Bush’un Ronald Reagan’ın seçilmesi öncesinde İran’a yaptığı gizli ziyarette onunla buluşan, Amerika ile İran arasında “silâh karşılığında rehinelerin serbest bırakılması” pazarlığına aracılık eden kişi olduğu belirtiliyor. İddialar son derece uçuk. Bir rivayete göre bu para aslında Obama’nın kişisel hesabına gitti ve seçim kampanyasında kullanıldı. Bir başka rivayete göre ise bu para Suud Kralı Abdullah’a yönelik başarısız darbe girişimini finanse etmek için harcandı. İşin içinde İran’ın da bulunduğu, bu yüzden istihbarat bakanlığının olayı yalanladığı gibi, gazetelere bu konuda bir daha haber yapmamaları için yasak koyduğu da ileri sürülüyor. Son rivayete göre ise Türkiye’nin IMF ile anlaşmamasına destek olmak için bu para gönderilmişti. Gördüğünüz gibi ‘zenginin parası züğürdün çenesini yormaya’ devam ediyor. Bu akıma en son katılanlar ise İranlı muhaliflerin temsilcileri. Üç İranlı muhalif; eski dışişleri bakanı İbrahim Yezdi. İran Özgürlük Hareketi’nin önde gelen liderlerinden Ahmed Sadr Hac-Cevadi ve Ulusal Dini Parti genel sekreteri Ezatullah Sahabi, IMF yöneticisi Dominique Strauss-Kahn’a yazılı olarak başvurarak, aslında İran halkına ait olan bu altınlar ve dolarların akibetinin araştırılmasını istedi. Hiç kimse bu kadar para ve altının kimsenin ruhu duymadan Ankara’ya kadar nasıl gelebildiğini, gelse bile bu şekilde bir gelişin aslında zaten suç olacağını ve el konulmasının tabiî olacağını, bir sözde iş adamının bu kadar altın ve parayı nerden bulacağını, Türkiye gibi en gizli resmî işlerin bile ertesi gün medyaya sızabildiği bir ülkede, bu haberin niye bu kadar geç duyulduğunu soruşturmuyor. İşte size bir Bayramlık bir komplo teorisi demeti. Bayrama bu tebessümle girmeniz dileğiyle, bütün okurlarımın bayramını tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. 19.09.2009 E-Posta: [email protected] |