Faruk ÇAKIR |
|
Ramazan’a veda ederken |
Bir Ramazan ayını daha geride bırakıyoruz. Nasip olursa yarın bayramı idrak edeceğiz. Ay boyunca, geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Ramazan’a mahsus tartışmalara şahit olduk. Bazı ‘cesur’ ilâhiyatçılar sınırları zorlayıcı ‘fetva’lar vermeye devam ederken, gazete ve televizyonlar geçmişe nisbeten daha tutarlı Ramazan programları ortaya koydular. Hemen her gazete özel “Ramazan sayfaları” hazırladı. Yine pek çok gazete, okuyucularına Kur’ân meâli ve benzeri dinî muhtevalı eserler hediye etmek suretiyle milletin taleplerine cevap vermeye çalıştılar. ‘Büyük gazete’lerin okuyucularına meâl hediye etmesi bugün için normal kabul ediliyorsa da, 20 yıl önce aynı gazetelerin böyle bir hediye vermesi akla değil, hayale dahi gelmezdi. Çünkü o tarihlerle gazetelerin dinî eser hediye etmesi kimilerince ‘irticaya destek’ olarak anlaşılıyordu. Biraz daha geriye, ‘Tek Parti / CHP devri’ne gidersek gazetelerde “Allah’tan bahseden dizi yazı”ların Matbuat Umum Müdürlüğünce yayınına son verildiğini hatırlarız. Dolayısı ile ‘büyük gazete’lerin bugün Kur’ân meâli hediye etmesi Türkiye’deki gerçek gelişmeyi göstermesi bakımından dikkat çekici, aynı zamanda sevindiricidir. Bazı vesilelerle Ramazan ayında yaşanan problemlerden daha önce de dile getirmeye çalışmıştık. Bunlardan biri de ‘oruç tutana saygı’ konusuydu. Dün bir gazetede bir vesile ile gündeme geldiği için, Ramazan’ın son gününde bu konuyu tekrar hatırlatmak istedim. Mesele özetle şu: Birkaç gün önce bir dernek, ‘kadın sorunları’nı tartışmak üzere ‘kahvaltılı bir toplantı’ düzenlemiş. Konuşmacı olarak da ‘kadın bakan’ dâvet edilmiş. Davet edilen bakan mazeret belirtip toplantıya katılmayınca, derneğin yöneticileri “Ramazan’da kahvaltılı bir toplantı düzenleyince bakanların gelmeyeceğini de öğrenmiş olduk” meâlinde sözler sarfmiş ve bir anlamda ‘tepki’sini dile getirmiş. (Aktaran: Funda Özkan, Radikal, 18 Eylül 2009) Ramazan ayında düzenlenen ‘kahvaltılı basın toplantıları’ geçmiş yıllara nisbetle azalmış olmakla beraber maalesef devam ediyor. Benzer davetler bize de geliyor. Cevap için arayanlara uygun bir lisan ile ‘oruç ayı’nda olduğumuzu hatırlatıp katılamayacağımızı ifade ediyoruz. Buna rağmen benzer davetler gelmeye devam ediyor. Peki bu toplantıları ‘kahvaltısız’ yapma imkânı yok mu? Madem toplantının ‘ikram’lı olmasını arzu ediyorlar, o halde ‘iftarlı’ toplantılar yapsınlar... Benzer bir yanlış da Cuma günleri düzenlenen toplantılarda karşımıza çıkıyor. Bazı önemli toplantılar tam da Cuma namazı vaktinde tertipleniyor. Hâliyle arzu etmemize rağmen katılamıyoruz. Davetiye gönderip teyid için arayanlara da “Kusura bakmayın. Çok arzu etmemize rağmen Cuma namazı vaktiyle çakıştığı için bu toplantıya katılamayacağız” diyoruz. Bazıları, “Katılmama sebebi olarak Cuma namazını değil de başka bir sebebi söyleseniz daha iyi olmaz mı?” diye düşünebilir. Tam aksine, gerçek sebep Cuma namazı olduğuna göre bunu hatırlatmak gekekir ki, bir sonraki toplantı Cuma namazı vaktine denk getirilmesin... İnanın ‘yabancı’ ülkeler ve gayrimüslim yöneticiler buna daha fazla dikkat ederler, ediyorlar. İnşallah sonraki Ramazan aylarında bu yanlışlar yapılmaz... 19.09.2009 E-Posta: [email protected] |