Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli Fıtır sadakası, oruç tutan için boş söz ve günahlardan temizliktir. Fakirler için ise bir rızıktır. Onu bayram namazından önce ödeyen kişi için o makbul bir sadakadır. Namazdan sonra ödeyen kimse için ise normal bir sadaka olur. Câmiü's-Sağîr, No: 2303 |
19.09.2009 |
Rabbânî bayram
“Yeryüzünde ne varsa Biz dünya için bir süs olarak yarattık ki, insanlardan hangisi daha güzel işler yapacak diye onları imtihan edelim. • Onun üzerindeki herşeyi Biz elbette kupkuru bir toprak haline getireceğiz.” (Kehf Sûresi: 7-8.) “Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir oyalanmadır.” (En’âm Sûresi: 32.)
H
âlık-ı Rahîm ve Rezzâk-ı Kerîm ve Sâni-i Hakîm şu dünyayı âlem-i ervâh ve ruhâniyât için bir bayram, bir şehrâyin sûretinde yapıp, bütün esmâsının garâib-i nukuşuyla süslendirip, küçük büyük, ulvî süflî herbir ruha ona münâsip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesabsız mehâsin ve in’âmâttan istifade etmeye muvâfık ve havâs ile mücehhez bir cesed giydirir, bir vücud-u cismânî verir, bir defa o temâşâgâha gönderir. Hem, zaman ve mekân cihetiyle pek geniş olan o bayramı asırlara, senelere, mevsimlere hattâ günlere, kıt'alara taksim ederek, herbir asrı, herbir seneyi, herbir mevsimi, hattâ bir cihette herbir günü, herbir kıtayı, birer tâife, ruhlu mahlûkatına ve nebâtî masnuâtına birer resm-i geçit tarzında bir ulvî bayram yapmıştır. Ve bilhassa rûy-i zemin, hususan bahar ve yaz zamanında masnuât-ı sağîrenin tâifelerine öyle şâşaalı ve birbiri arkasında bayramlardır ki, tabakàt-ı âliyede olan ruhâniyâtı ve melâikeleri ve sekene-i semâvâtı seyre celb edecek bir câzibedarlık görünüyor; ve ehl-i tefekkür için öyle şirin bir mütâlâagâh oluyor ki, akıl tarifinden âcizdir. Fakat, bu ziyâfet-i İlâhiye ve bayram-ı Rabbâniyedeki ism-i Rahmân ve Muhyî’nin tecellîlerine mukabil ism-i Kahhâr ve Mümît, firâk ve mevt ile karşılarına çıkıyorlar. Şu ise, “Rahmetim her şeyi kaplamıştır.” (A’râf Sûresi 156.) rahmetinin vüs’at-i şümûlüne zâhiren muvâfık düşmüyor; fakat, hakikatte birkaç cihet-i muvâfakati vardır. Bir ciheti şudur ki: Sâni-i Kerîm, Fâtır-ı Rahîm, herbir tâifenin resm-i geçit nöbeti bittikten ve o resm-i geçitten maksud olan neticeler alındıktan sonra, ekseriyet itibâriyle dünyadan, merhametkârâne bir tarz ile tenfîr edip usandırıyor, istirahate bir meyil ve başka bir âleme göçmeye bir şevk ihsan ediyor ve vazife-i hayattan terhis edildikleri zaman, vatan-ı aslîlerine bir meyelân-ı şevkengîz, ruhlarında uyandırıyor. Sözler, s. 185, (yeni tanzim, s. 328) LÜGATÇE: Hâlık-ı Rahîm: Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi yaratıcı, Allah. Rezzâk-ı Kerîm: İkram sahibi olan rızık verici; Cenâb-ı Hakk. Sâni-i Hakîm: Hikmet sahibi olan, her şeyi san’atla ve hikmetle yaratan Allah. âlem-i ervâh: Ruhlar âlemi. ruhâniyât: Ruhani varlıklar. şehrâyin: Donanma, şenlik. esmâ: İsimler. garâib-i nukûş: Nakışların şaşırtıcılığı, hayret vericiliği. mehâsin: Güzellikler, hüsünler, iyilikler. in’âmât: 1- Yardımlar, inayetler. 2- Nimetler, nimet vermeler. havâss: Hasseler, duyular, duygular. mücehhez: Teçhiz edilmiş. vücûd-i cismânî: Cisim halindeki vücut. temâşâgâh: Temaşa yeri, seyir ve gezinti yeri. rûy-i zemîn: Yeryüzü. masnûât-ı sağîre: Cenâb-ı Hakk’ın küçükçe fakat san’atça büyük eserleri. tabakât-ı âliye: Yüksek tabakalar, katlar. sekene-i semâvât: Gökyüzünün sâkinleri, melekler, ruhaniler. mütâlâagâh: Mütalâa yeri, etraflıca düşünme, okuma ve inceleme yeri. ism-i Rahmân: Rahmân ismi, bütün mahlûkatı rahmet ve merhametle kuşatan ve kendisine itaat eden-etmeyen diye ayırdetmeden herkese her türlü ihsanda bulunan manâsında Cenab-ı Hakk’a ait isim. Muhyî: Ölüleri dirilten, hayat veren Allah. ism-i Kahhâr: Kahreden, kudret ve kuvvet sahibi, Allah. Mümît: Diriltip can verdiğini vakti gelince öldüren Cenâb-ı Hakk. firâk: Ayrılık. mevt: Ölüm. vüs’at-i şümûl: Geniş kapsayıcılık. cihet-i muvâfakat: Uygunluk yönü. Sâni-i Kerîm: İkramı bol olan ve herşeyi san’atlı yaratan Allah. Fâtır-ı Rahîm: Sonsuz merhamet sahibi ve her şeyi benzersiz sûrette yaratan Allah. tenfîr: Nefret ettirme. meyelân-ı şevkengîz: Şevk verici istek. |
Bediuzzaman Said Nursi 19.09.2009 |
Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan!
Ey güzellik diyarının ışığı! Şimşek gibi deldin ve geçtin otuz günü. Işığının âşığıyız. Geldin, sevindirdin. Şimdi de tam bulduk ve kavuştuk derken, yine ‘Elvedâ’ deyip gidiyorsun. Bu kaçıncı hasret bu kaçıncı vuslat, kim bilir? Hiçbir saray, hiçbir sofra sunmadı senin sunduğun zenginliği. Sultandan dilenciye kadar, kapının eşiğinde herkes mutlu, herkes huzurlu. İnsanı insan eden, daha da ötesi mü’min eden, çok çabuk mayalayan bir sırrın var. Dileriz bu sır kalıcı olur üstümüzde… Bir tohum gibi düştün iman toprağımıza. Bereketli mahsuller yeşerttin içimizde. Yedirdin, içirdin, giydirdin, doyurdun kalbimizi. Kat kat rahmet oldun kuşattın ruhumuzu. Şerlere, şeytanlara köstek oldun, kurtardın tuzaklardan bizi. Güzelleştirdin kalbimizi. Arındırdın günahlardan, Yaratan’ın lütfuyla. Kimsenin bilmediği bir dil öğrettin. Kâinatın dilini, yaratılışın o yüce hikmetini öğrettin. “Mide ölüm evi, ya kalbi seçin, ya da mideyi” dedin. Seçmek elimizdeydi. Tembellik etmeyelim diye yine tuttun elimizden, gönlümüze hürriyetin hasını getirdin. Zincir vurup kaçmasın diye nasıl bağlanırsa asîler bir köşeye, hiç gerek kalmadı, sen bizi yürekten bağladın kendine. Beraberinde coşkun bir deniz getirdin. Engin bir sevgi ve rahmet getirdin. Fanî değil, bakî bir sevgiydi bu. Ruhumuzu cennetlere yücelten bir duyguydu bu. Bugün Arefe. Mutlu bir gün. Bayramın gelişinin müjdesi. Ama senin de gidişinin, elvedâ deyişinin hüzünlü günü. Duygularımız kabarık, bugün seller sulara karışık. Sevgiyle korkuyu birbirine karıştırıp, o hamurda yoğurup önümüze koydular bugün. Sen bir bulut, biz bir tarla olduk otuz gün boyunca. Dikildik, ekildik ve sonunda olgunlaştık, biçildik. Sen bir yolcu, biz bir konak olduk. Ey aziz misafir, yücelerden haber getirdin, aşkla, şevkle dalgalandırdın gönüllerimizi. Ne inciler, ne sırlar, ne yıldızlar gizli görmediğimiz, bilmediğimiz, o otuz günün her ânında. Bir hiçtim dünya çölünde. Şimdi sayende bir inciyim deniz dibinde. Dalgıcım oldun. O inciyi çıkardın içimden. Allah için açlığa tahammülü öğrendim seninle. Nefse ve şeytana karşı direnmeyi öğrendim seninle. Hiç olmazsa bu gelişinde getirdiğin, denizler armağanı bu inciyi kaybetmemeliyim. Senden tek isteğim, bizden râzı olduğunu sunmandır O’na, biricik dileğim. Zaman zaman kapansa da gözlerimiz, sen hiç uyumadın. Uyanık geldin, uyanık gidiyorsun. Gönlümüzü temizledin, en büyüğünden en küçüğüne kadar günahlardan arındırdın, ömür defterinde tertemiz sayfalar açtırdın güller gibi. Bir gülden geçtik, gül bahçelerine daldırdın bizi. Aşkın ile yaktın, kendine yaklaştırdın. Bizi de kendine benzettin, Ramazanlaştırdın. Rengine boyandık, ölümsüzlüğe ulaştık. Ölüm yok gayrı, ölmeyiz artık. Yûnus gibiyiz. “Ölürse ten ölür / Canlar ölesi değil!..” Bizi kendimize getirdin. “İnanan bir kalbin sahibi isen, önce kendi içine dön de bak, Kur’ân’a eğil de bak,” dedin. Kırdın gurur putumuzu. “Bir zerresin, kendini olgunlaştır, senden güneşler çıksın” dedin. Adî bir camı elmasa dönüştürdün. Emirlerini tutmak için attığımız her adımda, sayısız güzellikler sundun. Şimdi gidiyorsun. Ve bugün Arefe. Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ. Bu gece teravih yok, yarın da oruç yok. Zikirler, tesbihler, hatimler, oruçlar, iftarlar, sahurlar, teravihler, bütün güzellikler, hepsi seninle beraber gidecekler. Cehennemlerin kapısı kapanmış, cennetlerin kapısı açılmıştı ardına kadar senin gelişinle beraber. Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ. Şimdi gidiyorsun, elvedâ. Seni sevenlerin; yoluna, peşine düşmüşlerin gözlerinin önünde, dörtnala geçiyorsun. Âhirette şefaatçimiz ol, bırakma bizi burada, al yanına, kat kervanına. Bırakma ne olur. Rahman olan Allah adına bırakma. Bırakma bizi yalnız başına. Tekrar gelmeyi vaad et, kavuşmayı vaad et bize. Hakikî aşkı, gönülden sevmeyi, Rahman’ın kapısına kul olup, eşiğine yüz sürmeyi senden öğrendik, seninle öğrendik. Tâ çocukluk günlerimizden âşinayız sana. O günlerden kalma hiç eskimeyen bir sevdamızsın sen. Ayların incisi, ayların solmayan gülüsün sen. Güzelliğini hiç yitirmeyen ve Rabbimizle bizi bağlayan bir köprüsün sen. Duâ ve niyazdan başka bir şey yok elimizde. Ümidimiz o ki, duâlarımıza cevap gelecek, önümüzdeki perdeler kalkacak İnşallah. Zerre de olsa kalbimizde taşıdığımız bir imanın gücü ve değeri hürmetine Rabbim günahlarımızı affeder diye ümitvârız. Allah kalbimize bütün günahlarımızın affedildiğini ve arındığımızı ilham edecektir; İnşaallah. Bu son gününde senden dileğimiz hata ve kusurlarımıza rağmen hepimizden râzı olduğunu ulaştırmaktır Rahman’a. Son gün de olsa, kapındaki dilencilere bir mülk bağışla. Beratını, Kadir Gecesi alamadıysa bu kullar, Arefe Günü alsınlar İnşallah. Ne güzel bir gündür bu. Son orucun, son iftarındaki ne mukaddes bir duâ ânıdır bu. Kıymetini bilelim İnşallah. Yeniden buluşmak ve görüşmek üzere. Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan, elvedâ! Tek başına değil, topyekûn bir kurtuluş istiyoruz senden. Kurtuluşumuzun beratını istiyoruz Rabbimizden. Şu mübarek Arefe Günü. Şahit ol ki, gönlümüzde Hak sevgisi var. Şahit ol ki, Sevgili Peygamberimizin (asm) âdetine ve sünnetine saygımız var. Otuz günlük dostluğumuzun hatırına, ne olur râzı ol bizden, râzı olduğunu ilet Rabbimize. O sevgili Rabbimize ki, bizi nefsimize kul olmaktan, o şerefli, en yüce makama, kendisine kul olmaya çıkardığı ve o mertebeye ulaştırdığı için sonsuz hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım, sana ihtiyacı olan, senden korkan ve senin kapından başka bir kapıya asla kapılanmayan bizleri affet. Aşkın ile, sevgin ile hür ettin bizi, nefsimize kölelikten azat ettin, kurtardın bizi, hamd olsun. Hiç lâyık olmadığımız hâlde, sevgine, huzuruna lâyık gördün, bir mübarek ayla rahmetine yakın ettin bizi. Şükürler olsun. Gönderdiğin bu mübarek aya şükürler olsun, o ayda indirdiğin Kur’ân’a, Ramazan’a, o ayın incisine, Kadir Gecesine ve Arefe Gününe şükürler olsun. Boynumuzu büktük, ellerimizi ve gönüllerimizi açtık, affımızı istiyoruz, rahmetini bekliyoruz ümitle, aşk ve şevk dolu bir gönülle. Rabbim, Arefe Günü hürmetine cümlemizi affeyle. İsm-i Âzam hürmetine affeyle, bayram günü ve gecesi hürmetine affeyle. Tekrar merhaba demek üzere Elvedâ yâ Şehr-i Ramazan!.. Rabbimize ne olur bizden râzı olduğunu bildir. ... Sevgili kardeşlerim, Arefeniz, Ramazan Bayramınız mübarek olsun. İçiniz neşeyle, ümitle, huzurla dolsun, bu mübarek günler hepimizin affına ve uyanışına vesile olsun İnşaallah… |
SELİM GÜNDÜZALP 19.09.2009 |