Faruk ÇAKIR |
|
Bin nasihati dinlemeyen de var |
Nasip olursa Ramazan Bayramından sonra yeni eğitim ve öğretim yılı başlayacak. Gerçi ilköğretim birinci sınıf öğrencileri için eğitim yılı başladı, ama asıl ders zili bayramdan sonra çalacak. Okul ders kitaplarının ücretsiz olarak devlet tarafından verilmesi ‘kitap kuyrukları’nı sona erdirdi, fakat eğitimde yaşanan sıkıntılar bitmiş değil. En büyük sıkıntı, velilerden istenen kayıt ücreti. Gerçi ‘kayıt ücreti’ istemek resmen yasak, ama herkes biliyor ki başka isimler altında da olsa velilerden ücret isteniyor. “Hayır, istenmiyor!” diyen yöneticiler varsa en azından beni inandıramazlar. Çünkü benden de, çocuğumu okula kayıt yaptırırken ‘okul aile birliğine yardım’ adı altında ücret talep edildi! Tabii ki hadiseye sadece veli penceresinden bakmakla bir yere varamayız. Yakînen tanıdığımız bazı okul idarecilerini dinleyince de onlara hak vermek durumunda kalıyoruz. Çünkü okulun en zarurî ihtiyaçları bile devlet tarafından karşılanamıyor. Böyle olunca da okul idaresi velilerden uygun bir lisan ile yardım talep etmek durumunda kalıyor. Anlayacağınız tam Nasreddin Hoca çözümü sözkonusu: Veliler de, okul idarecileri de haklı! İmkânı olan velilerin okullara bağış yapması elbette gerekir. Ama bu, gerçekten gönüllülük esasına dayanmalıdır. Çocuğunu okula kayıt yaptırmak için götüren bir veliye, “Belgelerin tamam. Ama şu hesap numarasına da bir miktar bağış yap, sonra o belgeyi getir ki çocuğunuzun kaydını yapalım” demekte gönüllülük esası aranabilir mi? İtiraz edilen nokta burasıdır. Keşke okul idarecileri velilerle samimî diyaloglar kurabilse, onları ikna edebilse ve kayıt esnasında değil; başka vakitlerde de bağış alabilse. Bu olamıyor, çünkü okul ile aile arasında samimî bir bağ yok ve bu gidişle olması da zor görünüyor... Asıl can sıkıcı olan ise, bazı imam hatip liselerinde yeniden başgösteren “Para yoksa kayıt yok” anlayışı... Son uygulama ile meslek liselerinin, daha doğrusu imam hatip liselerinin önündeki ‘katsayı’ engeli kalkınca, bu okullara daha fazla talep oldu. Okullara talep artınca bu defa ‘katsayı’ engeli yerine ‘kayıt parası engeli’ çıkartılıyormuş. Muhtemelen bu ‘iddia’ da yetkililerce yalanlanacak, ama çocuğunu kayıt için imam hatip liselerine götüren ve ‘Hele bağış makbuzunu bir görelim’ cevabını duyan velileri buna inandırmak mümkün olmayacak. Hatırlanacağı üzere geçmiş yıllarda imam hatip liselerine çok büyük talep olmuş ve bu okullara öğrenci kayıt ettirmek neredeyse imkânsız hale gelmiş, ancak ‘torpil’le mümkün olmaya başlamıştı. Kaderin cilvesi, 28 Şubat süreci sonrasında ‘katsayı’ uygulaması başlayınca bu defa da bu okullar öğrencisizlik sebebiyle kapanma durumuna gelmişti. Çocuğunu imam hatip lisesine kayıt yaptırmak için götüren velileri ‘duvar’a tırmanmaya zorlayan, onlardan ‘bağış’ adı altında para talep eden yöneticiler her halde 28 Şubat sürecindeki musîbeti unutmuş görünüyorlar. Hani bir musîbet bin nasihattan daha faydalıydı? ‘Bin nasihat’tan bile ibret almayanlara Allah (cc) insaf versin! Belki onların üzerine vazife değil, ama imam hatip liselerini ve mezunlarını savunmak için kurulan derneklere, sivil toplum kuruluşlarına da iş düşüyor. Hiç kimse musîbetten ders almamış gibi davranmasın! Sırf ‘para’sızlık sebebiyle bu okullara kayıt yaptıramayan bir öğrencinin manevî mes’uliyetini kim omuzlayabilir? 18.09.2009 E-Posta: [email protected] |