Abdil YILDIRIM |
|
Kâinat bayram ediyor |
Bayramlar, İlâhî ikramların sevinç ve coşku içinde karşılandığı çok özel günlerdir. Bir sıkıntının sona ermesi, bir zahmetin rahmete dönüşmesi ile sevinen insanların bu sevinçlerini bütün mahlûkatla paylaşmasının adıdır bayramlar. İdrak etmekte olduğumuz Ramazan Bayramıyla bir defa daha İlâhî ikramlara kavuşmanın sevincini hep birlikte yaşıyoruz. Bir ay boyunca her akşam duyduğumuz iftar sevinci gibi, bir aylık orucun toplu iftar sevincini bu sabah yüreğimizde hissediyoruz. Daha dün bir bardak suya elimizi uzatamazken, bugün kana kana su içebiliyoruz. Dün iftar saati gelmeden soframızdaki yemeğin tadına bile bakamazken, bugün istediğimiz kadar yiyebiliyoruz. Dün yiyip içmek yasak iken, bugün oruç tutmak yasaklanmış bulunuyor. Demek ki nimetlerin sahibi biz değiliz. Yeryüzü sofrasının sahibi olan Rezzak-ı Mutlak, bir gün önce kapalı tuttuğu sofrasını, ertesi gün açmış ve “Buyrunuz, istediğiniz kadar yiyip içiniz” diyor. İnsana âcizliğini hatırlatırken, kendisine ibadet ve itaat edenlere daha güzel ve bâki sofralar sunacağının müjdesini veriyor. Sadece mide için değil, göz, kulak, akıl, kalp, ruh, gönül gibi maddî ve mânevî uzuvlarımızın ve duygularımızın da sonsuz lezzetler alacağı ebedî nimetleri vaad ediyor. Ramazan orucu sadece mide ile değil, bütün azâ, duygu düşünce lâtifelerle birlikte tutulduğu için, onlar da İlâhî ikramları ve müjdeleri hak etmiş bulunuyorlar. Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini insanlara melekler veriyor. Sa’d bin Evs el-Ensârî anlatıyor: Resûlullah Sallallâhü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler: ‘Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir.’” Böyle bir in’am ve ikram karşısında insan ne kadar sevinse az değil midir? Bu sevincini başka insanlarla paylaştığı gibi, kâinata ilân etmek ister. “Bakın ey dağlar taşlar, atomlar, yıldızlar, akşamlar, seherler, denizler ve nehirler! Benim ne büyük bir Rabbim var. Benim için ne büyük nimetler hazırlamış. Burada gösterdiği numûnelerin asıllarını ve menbalarını ebedî âlemde bana ikram edeceğini vaad ediyor. O vaadinden dönmez” diyerek sevincini kâinatla paylaşır. Bu sevinç ve coşkuya sadece insanlar değil, yerde ve gökte bulunan bütün mahlûkat katılır. Her şey, kendi dili ve lisan-ı hâli ile bayram eder. Arefe Gecesinden bayram sabahına kadar gökyüzü bir başka hâl alır. O gece yıldızların ışıltısı bir başka güzeldir. Seher vakti rüzgârın esintisi bir ilâhî halini alır. Dereler “Sübhanallah” diyerek çağlarken, vadilerden zikir sesleri gelir. Dağlar, Itrî’nin bestesiyle tekbir getirir. Yerle gök arasını dolduran melekler, bu zikir ve tesbihata iştirak ederler. Zîruhlar ve bîruhlar hep birlikte tekbir getirerek tebrikleşirler. Böylece küçük kâinat olan insan, büyük kâinat olan âlemlerle birlikte, Rabbini tesbih ederek bayram sevincini paylaşmış olur. Bayramlar, sevinçlerin paylaşıldığı gibi sevgilerin de paylaşıldığı günlerdir. Kalpler daha bir yumuşak, gönüller daha bir muhabbet doludur. Şefkat ve merhamet duyguları yüreklerden taşar, fakir fukaraya, garip gurabaya kadar ulaşır. Muhtaç olanlara yardımlar yapılır, hastalar ve yaşlılar ziyaret edilir, gurbette olanlar sılâ-yı rahm ederek sevinçlerini sevdikleri ile birlikte yaşamak isterler. Sadece hayatta olanlar değil, ahiret âlemine göç edenler de ziyaret edilerek, duâlar ikram edilir, bayram sevinci kabir ehli ile de paylaşılmış olur. Bayramlarda mü’minler ne kadar sevinse, ne kadar coşsa da bu onların hakkıdır. Ama, insan bayram sevincini yaşarken gaflete dalıp zikir ve şükürden uzaklaşırsa, sevincini kaybettiği gibi nimetlerden de mahrum kalır. Bayram sevincini yaşarken, Bediüzzaman Hazretlerinin şu ikazını da hatırdan çıkarmamak gerekir: “Bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ı meşrû daireye sapmamak için, rivayetlerde, zikrullaha ve şükre çok azîm tergibat vardır. Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır.” (Lem’alar, 274)
Not: Okuyucularımızın, milletimizin ve bütün İslâm âleminin Ramazan Bayramını tebrik ediyor, bütün hayırlara, iyiliklere, güzelliklere ve mutluluklara vesile olmasını diliyorum. 20.09.2009 E-Posta: [email protected] |