Süleyman KÖSMENE |
|
Bayram sevinci |
Günümüze ve gönlümüze bir bayram sevinci daha doğdu. Orucu farz kılan, ardından ikrâm ve izzetiyle bayramı bir sevinç günü kılan Cenâb-ı Allah’a sayısız hamdler ve şükürler olsun. Sahi... Sayılı gün mü dersiniz, Ramazanın bereketi mi dersiniz, zamanın tabiatı mı dersiniz; ne dersiniz bilemiyorum, ama otuz gün bir fırtına gibi geçiverdi. Otuz gün boyunca Allah’ın emriyle nefsini tâlim ve terbiyeye tâbî tutan Müslüman’ın, nefsine hâkimiyeti tebrik edilmeliydi. Bu Bayram, o tebriğin Hak katındaki işâreti ve nişânesi olmalıdır. Bayramı tâ içimizde tadalım öyleyse. Hayatı, hayatı Verenden dolayı sevelim. İnsanlara, insanların Hâlık’ı için muhabbet duyalım. Canlıları ve bütün mahlûkâtı, Rahmân ve Rahîm olan Rab’leri için incitmeyelim. Yaratılanı, Yaratandan ötürü sevelim. Bütün sevgiler Allah için, Allah nâmına ve Allah hesabına olmalıdır. Sevdiğimizi Allah hesabına seversek, sevgide bayramı, bayramda sevgiyi tadarız; bayramlarımızda ebediyetin ve Cennetin çığlıklaşan dâvetini buluruz. İçimizden kırgınlık namına, adâvet namına, husûmet nâmına ne varsa silip atmanın başka yolu yoktur zaten. Ve zâten… Âdil-i Hakîm varken, Kahhâr-ı Zülcelal’e inanmışken, Cebbâr-ı Hafîz’e itimat etmişken, Şedîd’ül-İkâb’a boyun eğmişken, Serî’ul-Hisâb’a güvenmişken; husûmetin, kinin, nefretin, dargınlığın, kırgınlığın yeri olmamalı Müslüman’ın hayatında. İslâmiyet, bundan dolayı gündeminden çıkarmak istiyor adâvet, kin, nefret ve husûmet kavramlarını. İslâmiyet bundan dolayı barışı, kardeşliği, sulhu, sevgiyi, saygıyı yerleştirmek istiyor gönül hayatımıza. Çünkü Kur’ân’a göre insan Allah için vardır ve Allah’a dönecektir.1 Kur’ân âyetlerinin hemen dörtten birisi, insanın hesabıyla, kitabıyla, yaptıklarıyla, ettikleriyle, yaşadıklarıyla dönüşünün Allah’a olacağını haber veriyor. Buna inanmış, buna itimat etmişsek eğer, nedir bu husûmet, nedir bu kırgınlık, nedir bu dostlarımızla alıp veremediklerimiz? Barışalım! Mutlaka barışalım! Haklılık peşinde koşmayalım. Vazgeçelim. Husûmeti sürdüren bu gün haksızdır. Burası mahşer meydanı değil ki hak dâvâ edelim! Mahkeme salonu da değildir. Öyleyse hemen bu gün barışalım. Silelim gönül dünyamızdan kini, öfkeyi, kırmayı, kırılmayı, darılmayı, senliği, benliği! Bu gün bayram. Bayramı barışla ve kardeşlikle yaşayalım. Düşmanlıkla, kinle, husûmetle, kırgınlıkla bayram yaşanmadığı gibi, hayat da yaşanmaz. Hayat zehir olur. Bu fânî dünyâ için değer mi? Âhirette ise, onun hesabı Allah’a aittir. Allah Serî’ul-İkâb’tır. Öyle değil mi? Hoşumuza gitmeyen tecellîleri, sevmediğimiz davranışları, tutarsız gördüğümüz hareketleri, seviyesiz bulduğumuz tutumları kınamayalım; gerek yok. Aldırmayalım, geçelim. Bir Serîü’l-Hisâb var; kaydettiriyor, yazdırıyor, çizdiriyor, görüntüsünü alıyor; biz merak etmeyelim. Biz sevelim sadece. Biz sadece muhabbet fedâîsi olalım! Şeytan husûmeti, kini, nefreti, adâveti kime yutturursa yuttursun! Bundan bize ne? Müslüman’dan uzak dursun husûmet! Müslüman, bayramlara lâyıktır! Biz bayramımızı yaşayalım! Bayramı kendimiz için, dostlarımız için, insanlar için Cennet yapalım! Bayramımız Cennet olsun! Her günümüz bayram olsun! Şeytansa, hasedinden kahrolsun! Çocukları, yaşlıları, hastaları, kimsesizleri, yetimleri, mâsumları, mazlûmları, bizden ilgi bekleyenleri, musîbete düşenleri unutmayalım bu gün. Onlarla ya elimizle, ya gönlümüzle, ya dilimizle, ya duâmızla birlikte olalım. Rabbimizden esenlikler, kolaylıklar, hayırlar, yardımlar ve iyilikler dileyelim onlar için. Allah Resûlü’nün (asm); “Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin! Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden misafirine ikram etsin! Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden hısımlarına, akrabalarına, yakınlarına, dostlarına ve arkadaşlarına muhakkak ulaşsın! (Kendisine ulaşanlara müşfik davransın) Allah’a ve Âhiret Gününe îmân eden ya hayır söylesin veyahut sussun!” 2 fermanını doyasıya yaşayacağımız gündür, bugün. Ulaşalım; gönlümüzü, kalbimizi, en sıcak sevgi ve ilgimizi açalım onlara. Onların acılarını, tatlılıklarını, sevinçlerini, burukluklarını paylaşalım. Bütün Müslümanlara eşiyle, dostuyla, sevdikleriyle, yakınlarıyla, akrabalarıyla iç içe, gönül gönüle, acı tatlı her şeylerini paylaşacakları bir Bayram temenni ederiz. Mübarek Ramazan Bayramının; bütün İslâm âlemine, bütün insanlığa, ülkemizin her karış toprağına, taşına, milletimizin her ferdine, her kuşağına ve özellikle saygıdeğer okuyucularımıza hayırlara vesile olmasını niyaz ederim. Ramazan Bayramınızı gönülden tebrik ederim.
Dipnot: 1- Bakara Sûresi: 156. 2- R. Sâlihîn, 308, 314. 20.09.2009 E-Posta: [email protected] |