02 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Nejat EREN

Rahmetle kucaklaşmak, hizmetle hemhâl olmak


A+ | A-

Mübarek Ramazan ayının yarısına yaklaşıyoruz. Semaya, arza, hânelere, gönüllere, insanlığa büyük rahmet ve bereket yağıyor. Huzur ve saadetin bütün tonları ve frekansları bu anlarda mevcut. Mevcûdât ve kâinat “cuş u huruşta!”

Bu fakir de, yayla havasında, Torosların eteklerinde iki farklı zıtlığı birlikte yaşıyor: Mutluluk ve üzüntü.

Mutluluğumun iki ana sebebinden birisi dâvâm adına, diğeri şahsım ve ailem adına.

Dâvâm adına olan mutluluğumun da iki yönü var: Birinci ve en büyük mutluluğum, doğduğum ilçeme tarihinde ilk defa günlük olarak 16 Yeni Asya gazetesinin geliyor olması. Bir avuç dâvâ adamıyla, bir ay boyunca eşe dosta bunları dağıtıyoruz. Üç bin de kitap getirdik. Onları da sırasıyla dağıtmaya başlayacağız İnşaallah. Son derece mutlu ve huzurlu bir ortamdayım. Ramazan ayı sonunda bunlardan birkaç tanesi bile devamlı abone kalsa büyük kazanç olacak.

İkinci mutluluğum ise: Antalya il ve ilçelerinde bulunan değerli dâvâ arkadaşlarımın, “şahs-ı mânevî” anlayışıyla, birlik, beraberlik ve üstün bir gayret içerisinde, gazetemizin başlattığı “Ramazan Kampanyası” için ay boyunca Antalya ili merkezinde on bir bin, ilçelerinde de dört bin olmak üzere Antalya ili sınırlarında toplam on beş bin gazeteye ulaşmış olmasıdır. Başta merkez ilçe ve diğer ilçelerdeki meşveret heyetinde bulunan arkadaşlarım olmak üzere bütün emeği geçenleri, katkıda bulunanları bütün kalbimle tebrik ediyorum. Allah ebeden razı olsun. (Âmin)

Şahsım adına olan mutluluğum ise: Torosların eteklerinde sakin ve güzel ilçem Gündoğmuş’ta otuz senedir tam olarak istediğim gibi yapamadığım “sılâ-ı rahimi” gerçekleştiriyor olmamdır. Akraba ve dostlarla irtibatın keyfini çıkarıyorum. Bol oksijen alıp, tefekkür dünyamı zenginleştirip önümüzdeki “hizmet mevsimine” zinde girmek istiyorum.

1970’li yıllarda Temmuz ve Ağustos aylarına tekabül eden mübarek Ramazan aylarını da burada böyle bir ortamda yaşamıştım. 1975 yılı Ramazan’ının bir gününde de Kur’ân’ı bir günde hatmetmeye azmetmiş; imsakta “Fatiha” sûresiyle başlayan bu gayret,—Allah’ın tevfik ve inayetiyle—teravih vaktinden önce “Nas” Sûresiyle sona ermişti. Elhamdülillah bir günde hatim yapmaya nâil olmuştum. Şimdi yine aynı mekândayım. Dağların arasındaki yeşilin bütün tonlarının barındıran muhteşem manzarada o tarihlerde düz bir arazide küçük bir cemaate üç dört yıl boyunca “imamlık” yaptığım bu mekânda şimdi aynı mekânda hamiyetkâr hemşerilerimin inşâ ettiği mütevazı mescidde “müezzinlik” yaparak serin serin teravihlerimizi kılıyoruz Elhamdülillâh. Büyük mutluluk.

Burası öyle bir mekân ki; gariban insanların gayretleriyle dar alanda meydana getirilen tarlalarda yetiştirilen her türlü meyve ve sebzeyle bire bir muhatabız. Sun’îlikten uzak, fıtrîliğiyle her şey sade ve orijinal. Bütün güzellikler iç içe. Her şey nefse, ruha, kalbe, hissiyâta hitap ediyor. İşte üzüntüm orada başlıyor. Rahman’ın bu kadar ikram ve ihsanına karşı kulluk vazifemizi, abdiyet ve ona karşı sorumluluklarımızı yapıp yapamadığım endişesi beni tehdit ediyor.

Bu hâl ve dâvâyı bize bırakan aziz Üstadımızın çektiği bunca sıkıntı, hakaret, yoksulluk, mahrumiyet ve çileyi hatırlayınca üzülmemek elimden gelmiyor. Bu rahatsızlık ve üzüntü, elbette vicdanî rahatsızlıktır. Derunî bir mutluluğun emaresidir.

Yaşadığı bir Ramazan’da arzusunu “Bu Ramazan’ı asude geçirmek isterken çıkan bu hadise isteğimizi geri bıraktı” şeklinde beyan eden aziz Üstada, rahat ve huzuru çok gören ve yaptırmayan zihniyetin yaptıklarını hatırladıkça gelen bir üzüntüdür. Ama aynı Üstadın bize bıraktığı miras olan “tevekkül ve imanla”, her şeye rağmen, onun tâbiriyle “çalışkan rüzgârın” etraftaki dağlarda meydana getirdiği, gece gündüz devam eden uğultu ve haşmetli tesbihatı...

Gazetemiz yazarlarından Latif ve Sefer Beylerin zaman zaman bahsettikleri yabani “büyük baş” mahlûkât buralarda da çokça var. Ama biz henüz onlarla bire bir muhatap olmadık. Onlara bedel, buralarda küçük ölçekli sivrisinek teraneleri, yılan ve akreb vak'aları var. “Gece kuşları” olan “böcekler korosunun” sabaha kadar devam eden o muhteşem zikirlerini...

Yeni inşa ettiğimiz mütevazı mekânımızdan her an 360 dereceli bir bakış açısı ile görülebilen o muhteşem renklerin cümbüşünü...

Bu mekânlarda adım başına pınarlardan bolca çağlayan buz gibi suların o harika şırıltı ve tesbihlerinin kadir ve kıymetini...

Teknolojiden neredeyse tamamen uzak, radyosuz, televizyonsuz, sun’î müziksiz (sadece elektrik, cep telefonu ve özel vasıta) hayatın sadeliği, güzelliği ve fıtriliğini...

Rahman’ın ihsanı olan her türlü meyve ve sebzelerle bire bir dalından, kökünden ve kaynağından turfanda ve taze olarak muhatap olarak, gözle, elle, dille tadarak tefekkürünü yapabilmeyi...

Tam bir Anadolu geleneğine sahip, temiz ruhlu, sade, sadakatli, vefalı hemşeri ve akrabalarımdaki o engin, sabırlı, vefalı, tevekkül dolu dünyayı paylaşmayı...

Kalabalık ve gürültü kirliliğinin sebep olduğu durumdan dolayı şehirlerde gelenek hâline gelen “iftar ve sahuru” hatırlatma vasıtası olarak kullanılan “Ramazan topu” yerine; “imsakı” “sâlâ” ile, iftarı da “ezanla” hatırlatan güzel sesli hafızlarımızın o engin geleneğini...

Çocukluk hatıra ve hafızamda önemli bir yeri olan “yörük göçü” tâbiriyle Alanya ve Manavgat Yörüklerinin sahilden yaylaya uzanan o çetin yollarda “süslü develerle” günler ve haftayı bulan “göç kervanının” yerini alan ve şimdilerde son model binek arabaların saatlere sığan “yayla seferlerinin” eksoz uğultularını...

…Ve daha bir çok olay ve hadiseyi görüp yaşayıp dinlerken, insanlığa sadece maddiyât ve dünyevîliği takdim eden mimsiz medeniyet ve imansız felsefenin kafa ve gönül karmaşasına karşı Kur’ânî, îmanî ve semâvî bir “hak yolu” gösteren Aziz Üstad’ıma minnet borcum vardır. Dâhil olmakla şeref duyduğum cemaatim ve “şahs-ı maneviye” tebrik ve teşekkür borcum vardır.

Kur’ân’la gelen, Ramazan’la devam eden, sahuru, iftarı, teravihi ile İslâm ve insanlık dünyasına ve imanlı gönüllere ve hanelere gelen bu büyük huzur ne büyük hazinedir.

Buralarda şehrin yoğunluğundaki o tekellüflü dâvetlere gerek yok, her şey fıtrî hâlinde devam ediyor. Dost ve akrabalar kendi aralarında teklifsiz ve dâvetsiz her gün bir araya gelip “Rahman’ın sofrasında” buluşuyorlar.

Fıtrî olarak yaşamak ne kadar güzel. Bütün inananlara huzur dolu anlar ve vakitler dilerken, bu mutluluktan uzak olanlara da hidayet diliyorum.

02.09.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.08.2009) - Ayların sultanını karşılarken

  (14.08.2009) - Nur dairesinin özlü bir tarifi ile Nur Talebesinin sorumluluk ve vasıfları

  (07.08.2009) - Nurun iki fedakâr kahramanını Hakk’a uğurlarken

  (31.07.2009) - Bediüzzamanla bütünleşen şehir ve mevlid

  (27.07.2009) - Van’da Bediüzzaman coşkusu

  (24.07.2009) - Ahir zamanın dehşeti, işaretleri ve korunma yolları

  (17.07.2009) - Hayatı olumlu ve verimli kılmak

  (10.07.2009) - Farklı vadiler

  (03.07.2009) - Isparta güller diyarı, gönül, hizmet ve tarih şehri

  (26.06.2009) - Dost imtihanı ve sarımsak tarlası

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.